Bölüm 2

442 48 10
                                    

Babam beni uyandırdığında uykumun en tatlı yerindeydim. Tek gözümü açarak ona baktım.

"Tamam, şimdi uyanıyorum."

Babam odamdan çıkar çıkmaz gözlerimi kapatarak saate baktım, sekizi on geçiyordu. Geyna da saate bakmak için gözünüzü kapatarak saati düşünmeniz yeterli. Hemen gözünüzün önünde beliriverir. Ayağa kalkarak salona doğru ilerledim. Cassiel ve Kyriel uyanmış eğitim kasabasına gitmişlerdi. Annem ve Anael şifacı odasına geçmiş ilaç yapıyordu. Babam ise beni bekliyordu. Babam yanıma yaklaşarak elini omzuma koydu.

"Ambriel bugün şifacı odasında bize yardım etmeni istiyorum, yapmamız gereken çok fazla ilaç var."

Tek kaşımı kaldırdım. Şifacı aileler çok az bulunurdu ve asma kasabasında ki tek şifacı aile bizdik. Bu yüzden de bazen ilaçları yetiştiremiyorlardı. Babam evrenin askerlerine katılmak istediğimi bildiği halde bana ilaç yapmayı öğretmeye çalıyordu. Aslında bundan şikâyetçi değildim. Hatta birçok ilacı yapmayı öğrenmiştim. Şikâyetçi olduğum tek şey babamın evrenin askerlerine katılacak olmamı kabul etmemesiydi. Sanırım olgun bir gedoks olana kadar onu bu konuda ikna edemeyecektim. Omuz silktim ve babamla birlikte şifacı odasına girdim.

Bu odanın duvarları boydan boya küçük şişelerle doluydu. Ortada büyük bir masa üstünde ise ilaç yapımı için küçük kazanlar vardı. Toplayıcılar bitkilerin bozulmaması için ihtiyaca göre toplar, aynı gün içinde getirirlerdi. Ben uyurken toplayıcılar ihtiyacımız olan maden ve bitkileri çoktan getirmişlerdi. Masanın üstü renk renk bitkiler ve farklı madenlerle doluydu. Bitkileri birbirine karıştırmak kolaydı fakat sadece şifacılarda bulunan bir yetenekle sihirle ilaca dönüştürülürdü. Bu yetenek ailesi şifacı olan herkeste vardı ama daha önce de söylediğim gibi bu işi yapmayı tercih edip etmemek bizim elimizdeydi. Annemle Anael çoktan ilaç yapımına başlamıştı. Babamla birlikte masanın yanına gittiğimizde bana döndü.

"Sana daha önce öğrettiğim kontra ilacından yapman gerekiyor. Malzemeleri biliyorsun."

Hızlıca kafamı sallayarak kazanı önüme çektim. Kontra bulaşıcı bir hayvan hastalığıydı. Bu hastalığı kapan hayvanlar kan kusarak ölürdü. Eğer bu ilaç zamanında yetişmezse hepsi aynı anda ölebilirdi. Demek ki bir ormanda ki bütün hayvanlar hastaydı ve babam bu yüzden benden yardım istemişti. Kim bilir bu ilaçtan kaç kazan yapmamız gerekecekti...

Hava kararana kadar ilaçları yetiştirdik ve ormana götürerek bütün hayvanlara içirdik. Artık özgürdüm, aklıma gelen şeyleri yapmamak için kendimi tutmaya çalışıyordum. Sonunda maceracı yanım ağır bastı. Hızlıca evcil aslanlarımızın bulunduğu alana gittim. Aslanım Hero'nun yanına gelince bindim ve uçmaya başladık. Bu uçan aslanlar yeşil pullu gövdeli, yeşil büyük kanatlı ve oldukça iri yarılar. Görüntüleri ne kadar ürkütücü olsa da oldukça sadık yaratıklardır. En azından laborların evcil hayvanları kaoslar gibi beş metre uzunluğunda, tüylü ve iğrenç değiller.

Evrenin askerlerinin üssüne gelince sessizce Herodan indim. Ona bakarak işaret parmağımı burnuma koydum.

"Şişşt sesiz ol Hero. Sen burada bekle, ben birkaç saate gelirim."

Hızlı adımlarla ağaçların arkasına saklanarak kurdukları çadırın arkasına geçtim. Önemli toplantıları bu büyük çadırın içinde yaparlardı. Onları dinlemeye başladım.

"Bu akşam Dünya gezegenini koruyan askerlerimizle nöbet değiştirmemiz gerekiyor."

Dünya gezegeni... Askerleri birçok kez gizli gizli dinlemiştim ama bu gezegenin ismini ilk defa duyuyordum. Acaba nasıl bir yerdi? İçinde yaşayan ırk neye benziyordu? Çadırda kıpırdanmalar olunca koşarak yakınlardaki ağacın arkasına saklandım. Konuşmalarını duyabiliyordum.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 02, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Geyna-Gedoksların GezegeniWhere stories live. Discover now