wolfgang yüzündeki gözlüğü düzeltip hızlı adımlarla alt kata inerken dikkatliydi. bir yandan üst kattaki kız arkadaşını düşünüyordu, onun burada olduğundan kimsenin haberdar olmaması gerekiyordu. aksi takdirde onca zaman üzerinde uğraştıkları planları mahvolur, ardından ormanın birinde bulunan cesetleri haberlere konu olurdu.
wolfgang'ın ayak sesleri, galeri lobisinin mermer zemininde yankılanırken dışarıdaki sokak lambalarının solgun ışığı cam duvarlardan içeri süzülüyor, ortalığı gri tonlarla renklendiriyordu. sessizlik, uzaktan gelen bir araba alarmının tiz sesiyle bölünüyor, sonra yeniden boğucu bir hâl alıyordu.
merdivenlerin son basamağından indiğinde, önce kimseyi göremedi. gözleri loş ışığa alışırken, showroom'da duran lüks araçların parıltısının arasında bir gölge kaydı. tam tepki verecekken yan taraftan gelen hafif bir ayak sesi kulaklarına ulaştı.
wolfgang başını çevirdiği anda, karanlıkta üç figür belirdi. yüzleri siyah maskelerle tamamen kapalıydı. omuzlarında kalın montlar, ellerinde metal parıltılı bıçaklar vardı. yeterli aydınlatma olmadığından göz teması kurmak mümkün değildi ama niyetleri belliydi.
ilk saldırı soldan geldi.
adam, keskin bir hızla bıçağını wolfgang'ın kaburgalarına doğru savurdu. bununla birlikte wolfgang refleksle yana kayıp adamın bileğini kavradı, sert bir dönüşle elindeki bıçağı yere düşürdü. metal zemine çarpan çelik, galeriye tiz bir ses yaydı ama hemen ardından diğer iki saldırgan boşluğu fırsat bilerek üzerine atıldı.
wolfgang ilk gelen yumruğu ön koluyla engelledi, karşılık olarak adamın çenesine doğru sert bir dirsek darbesi savurdu. kemiklerin birbirine çarpıp çıkardığı rahatsız edici sesle birlikte saldıran adam sendeleyerek geriye gitti. diğeri ise hızını kesmeden wolfgang'ın gövdesine tekme savurdu. darbenin gücüyle geriye adım atmak zorunda kalsa da dengesini toparladığı gibi adamın ayağını yakalayıp sertçe yana savurdu. bu sırada adamın bıçağı elinden fırlayarak zeminde kaymıştı.
tam nefeslenmeye fırsat bulmuştu ki, ilk bıçağını kaybeden adam yere düşen ikinci adamın bıçağını hızla kavrayıp wolfgang'ın omzuna doğru hamle yaptı. wolfgang bu kez çok az gecikti; bıçak omzunun üzerinden geçip ceketini yırttı, ince bir sıcaklık tenine değdi. vücuduna yayılan acı dalgasına odaklanmamaya çalıştı.
geriye çekilip pozisyon aldı wolfgang, saldırmaya hazır hâlde birkaç saniye bekledi. nefes alışları hızlanmıştı, gözleri üçüne de sırayla bakıyordu.
cevap almak konusunda pek umutlu olmasa da, "kim gönderdi sizi?" diye sordu. sesi hırıltıdan ibaretti.
ardından üçü aynı anda geldi. ilkini yumrukla savuşturdu, ikinciye aldatıcı bir adımla yan çizdi, üçüncüyü ise boğazından yakalayıp arkasındaki araca çarptı. maskeli adamın başı cam kapıya çarptığında bir çatlama sesi geldi, aynı zamanda araç alarmı yeniden çalmaya başladı.
aralarından biri sersem ama sessiz adımlarla wolfgang'a yaklaştı. çelik bıçağın sap kısmı, ışığı hafifçe yansıtarak havayı yardı. wolfgang fark ettiğinde hamle yapmıştı ama tamamen engelleyemedi. bıçak, kaburgalarının biraz altına gömüldü.
acı, vücuduna şimşek gibi yayıldı. bir an ciğerlerindeki nefes boşaldı, dizleri vücudunu taşıyamaz hâle gelmişti. maskeli, bıçağı çekip tekrar saplamak için hamle ettiğinde wolfgang tüm gücünü toplayıp adamın kolunu yakaladı ve bileğini tersine büktü. eklemden gelen ince, kopma benzeri sesle adam çığlık attı. wolfgang bu fırsatı kullanarak saldırganı omzunun üzerinden yere savurdu.
1 [ it's not first ]
Start from the beginning
