Egemen, Rüzgar'ın kalktığı yere otururken Yağız hemen yanında durdu. Batu ise diğer köşede duruyordu. İlk defa ayık gibiydi bakışları. "Duyar duymaz hemen geldik." Diyen Yağız'a gülümsedikten sonra Egemen'e doğru döndüm. "Teşekkür ederim." Batu sessiz bir şekilde yeri izliyordu. Kapı tekrar açıldığında Rüzgar ve Kayra elinde su şişeleriyle içeriye girdiler. "Hemen odaya dolmuşsunuz amına koyayım. Kız rahatsız olacak." Dedi Kayra yatağımın hemen önünde dikilirken. "Ben seve seve çıkarım." Diyen Batu'ya karşılık gözlerimi devirdim. "Sorun yok." Derken Rüzgar gibi ona ters ters bakmakla meşguldüm.

Egemen Batu'yu kolundan yakaladı. "Sen dur, biz zaten çok kalmayacağız." Batu nefesini vererek az önce dikildiği yere geri dönerken Yağız bakışlarını odada gezdirdikten sonra konuştu. "Helen nerede?" Kayra boğazını temizleyerek başını çevirdiği sırada konuştum. "Eve gitti, bana kıyafet getirmeye." Diye uydurdum hemen. Yağız, Kayra'ya bir bakış attıktan sonra başını olumlu anlamda salladı. Egemen gözlerini kısarak sahneyi izlediği sırada ikisine de sırayla tuhaf bakışlarını gönderdi. "Bari şimdi yapmayın." Dediğinde Kayra ellerini havaya kaldırdı. "Ağzımı açmadım."

"Tekrardan geçmiş olsun Hazal." Yağız bana hitaben konuştuktan sonra odadan çıkmak için arkasını döndüğünde Egemen de peşinden çıkmadan önce konuştu. "Geçmiş olsun, bir dahakine dikkatli ol. Hastaneler çekilecek gibi değil." Dedikten sonra göz kırparak gözden kayboldu. Kayra oflayarak Egemen'in kalktığı yere otururken bakışlarım, gözlerini ayırmadan beni izleyen Rüzgar'a kaydı. Bakışlarına karşılık vermemek zordu. Kayra, Batu'ya bir bakış attıktan sonra ikisi de sessizce odayı terk ettiler ve böylece yalnız kalmış olduk.

"Bu, nasıl... Oldu? Ablan dengeni kaybedip aynanın üzerine düştüğünü söyledi ama bu bana hiç mantıklı gelmiyor." Dediğinde tekrardan bakışlarımı kaçırdığım için elimden yakaladı. "Hazal, lütfen konuş benimle. Helen beni aradığında aklımı yitireceğimi sandım." Bakışlarımı tuttuğu elimden gözlerine çıkartım. Dudaklarım aralanırken, uzun zamandır söylemek istediğim bir şeyi söyledim. "Üzgünüm..." Kaşları çatıldı. Neden öyle söylediğimi anlamıyordu. Anlamazdı tabii... Çünkü anlatmıyordum. Anlatmayarak doğru olanı yaptığımı düşünüyordum ama ya aslında tam tersini yapıyorsam?

"Hazal, neden üzgünsün? Anlamıyorum, benimle açık konuş." Tam ağzımı açıp bir şey söyleyeceğim sırada ablam odaya daldı. Bizi görünce kaşlarını kaldırdı ve elindeki telefonu cebine sıkıştırdı. "Yanlış zaman mı?" Ona bakarak hafifçe gülümsedikten sonra başımı iki yana salladım. Rüzgar nefesini vererek koltuktan kalktı. "Biraz hava alacağım." Dedikten sonra arkasını dönüp odadan çıkarken ablamla beni baş başa bırakmış oldu. Kapıyı kapattıktan sonra yatağımın ucuna gelip oturdu. "Ona söylememekte kararlı mısın?" Başımı olumlu anlamda salladığımda nefesini vererek gözlerimin içine baktı. "Nedense bana bile anlatmadığın bir şeyler varmış gibi hissediyorum."

Nasıl da anlıyordu... Buruk bir şekilde gülümsedim. "Herkesin sırları yok mudur?" Bakışlarını ellerine indirirken konuştu. "Sırlardan hoşlanmıyorum. İnsanı çıkmaza sürüklüyor." Orası doğruydu. Sırlar asla sizinle birlikte mezara gitmezlerdi. Bir şekilde toprağın altından çıkmayı başarırlardı.

"Polise mi haber verdin?" Dediğimde başını olumlu anlamda salladı. "Gidip senin ifade vermen gerekiyormuş. Ben bir şey yapamıyorum yani, olay anında orada olmadığım için." Bunu tahmin etmiştim fakat ablamın belki birazcık oyalanması için sesimi çıkarmamış olabilirdim.

"Bu yataktan çıktığım an, ilk iş onu yapacağım." Dediğimde tekrardan elimi tutup sıktı. "Hala sana saldırdığına inanamıyorum. Onun... Böyle psikopat çıkabileceğini hiç düşünmezdim." Dediğinde yutkunurken hafifçe omuz silktim. "En psikopatlar kendini en iyi gizleyebilenlerdir derler." Tek kaşını kaldırdığında kıkırdadım. Elimin üzerine vurdu. "Bunu şakaya vurma. Ciddiyim, ödümü kopardın." Gülmem, durdurmaya çalışırken elimle dudaklarıma hayali bir fermuar çekiyormuş gibi yaptım. "Bir şey demiyorum." Aramızdaki sessizlik uzadığı sırada maviliklerine bakarken derin bir nefes aldıktan sonra konuştum. "Babam gelmedi mi?" Annemin temelli gittiğini düşünüyordum. Bu yüzden onu sormamıştım bile. Ablam bakışlarını kaçırırken nefesini verdi. "Dün sabah Almanya'ya uçmuş. Olanları ona haber verdiğimde ilk uçakla döneceğini söyledi. Uyandığında ona mesaj attım." Ama hala dönmemişti. Bana verdiği değer bu kadar mıydı yani? "Cevap verdi mi?" Dediğimde başını iki yana salladı. Şaşırmamıştım. Bir bahane bulur gibiydi.

UYUYAN KABUSWhere stories live. Discover now