"Uyandı mı?!" Ablam bir kadın doktorun peşinden koşarak odaya daldı. Doktor gözlerime fener ile baktığı sırada ablam yanıma geliyordu. "Geçmiş olsun." Kadın kontrollerini bitirip odadan çıkana kadar Rüzgar hiç elimi bırakmamıştı. "Hazal." Ablam ağlamaklı bir sesle konuşurken yanıma gelip bana sarıldı. "Abla." Burnunu çektiğini duyduğumda kaşlarım gerildi. Ağlıyordu. Geriye çekildiğinde yüzünden akan yaşları uzanıp silmek istedim ama kendi halleti. Derin bir nefes alıp gülümsedi. "Beni çok korkuttun. Eve gelip seni öyle görünce..." Eğer olanlar hatırladığım gibi gerçekleştiyse...

O an kafama bir şey dank etti. Odada annem ya da babam yoktu.

Kapı tıklatıldıktan sonra açıldı. Kayra elinde iki tane kahve bardağıyla içeriye girdi. Uyandığımı görünce kaşları kalkmıştı. "Hazal, uyanmışsın. Geçmiş olsun." Kıyafetleri kırış kırış olmuştu. Rüzgarınkiler de. "Teşekkür ederim." Dedim hafifçe gülümseyerek. Acaba gece burada mı kalmışlardı? Gerçi saat kaçtı ki? Kapalı perdelerin arkasından havanın aydınlandığını görebiliyordum. "Saat kaç?" Dediğimde Kayra, Rüzgar'ın yanında dururken Rüzgar konuştu. "Sabahın yedisi." Ona tekrardan baktığımda bir gariplik olduğunu anlamış gibi elimi sıkıp bırakırken kaşlarını çattı. Bakışlarımı kaçırırken elimi yavaşça kendime çektim. Kaşları gevşerken yutkunarak arkasına yaslandı. Ona böyle davranmaktan nefret ediyordum ama ben başka bir çözüm bulana kadar böyle olmak zorundaydı. Onun zarar görme ihtimali beni kahrediyordu.

"Nasılsın? Ağrın var mı çok?" Bakışlarımı ablama çevirerek başımı iki yana salladım. "Annemle babam nerede?" Dediğimde, ablam bakışlarını kaçırdı. Odada buz gibi bir sessizlik olduğunda yutkunarak doğrulmaya çalıştım. Rüzgar anında koltuğundan kalkarak elini sırtıma yerleştirdi. "Yavaş, canını acıtacaksın."

"İyiyim ben." Derken ondan uzaklaştım. Hareketleri dururken yastığı bırakıp koltuğuna geri oturdu. Yeri izlerken çenesini sıktığını görebiliyordum. "Su alacağım." Rüzgar odadan çıkmak için kalkarken Kayra da peşinden gidiyordu. "Ben de bir lavaboya gideyim." Ablam ikisinin de odadan çıkmasıyla nefesini verirken yatağımın yanına oturdu. Kahverengi sehpanın üzerinde duran kahveler bir bakış attım.

"Şükür." Kayra ile aralarının bozuk olduğunu bildiğimden ses çıkarmadım. Kolumdaki seruma bir bakış attıktan sonra ona doğru döndüm. "Beni gerçekten sen mi buldun?" Gözlerinin tekrardan dolduğunu gördüğümde dudaklarım aralandı. "Öldün sandım. Kalbin çok yavaş atıyordu. Ambulansı ararken kriz geçirecektim." Mavi gözlerini, bebek gibi cildini izledim. Göz yaşlarıyla ıslanmıştı. "Nasıl düştün?" Dediğinde, alt dudağımı çekiştirirken bakışlarımı ellerime sabitledim. "Düşmedim." Dediğimde ablamın kaşları çatıldı. "Nasıl?"

Şöyle ki... Yiğit sarhoş bir şekilde evime geldi. Onu değil de Rüzgar'ı seçtiğim için öfkeliydi. Yani evet, gerçekten benden hoşlanıyormuş. Ona evden gitmesini söylediğimde sinirlendi ve beni aynanın üzerine doğru ittirdi. Nasıl olduysa bilincimi kaybetmek yerine başka bir boyuta geçtim. Şeytan ikiz kardeşim ise orada bana sevgilimi öldürmem için baskı yapıyordu. Sonra... Gözlerimi burada açtım.

Diyemeyeceğim için derin bir nefes alıp bakışlarımı gözlerine çıkardım. "Yiğit eve geldi. Sarhoştu." Dediğimde, alt dudağım titremeye başlamıştı. Ablamın gözleri şaşkınlıktan kocaman açıldı. "Hazal... Sakın bana-"

"Beni ittirdi." Dedim, tek nefeste. Ablamın göz bebekleri kocaman olurken ayağa kalktı. "Polise haber veriyoruz. O piç kurusunun bu yaptığı yanına kalmayacak." Odadan çıkacağı sırada bileğinden yakaladım. "Bekle! Kimseye söyleme!" Ablam yavaşça bana doğru dönerken gözlerinden alev fışkıracak gibiydi. "O ne demek?" Nefesimi verirken bileğini bıraktım. "Yani tabii ki polise haber vereceğiz ama..." Ablam kaşlarını çattı. "Neden bilmelerini istemiyorsun?" Yutkunarak gözlerine baktım. "Rüzgar duyarsa çok büyük olay çıkar. Başı beladan kurtulmuyor zaten biliyorsun." Ablamın gözleri kısıldı. "Başı beladan kurtulamayan sensin küçük hanım." Kıkırdarken odadan çıkmasını izledim. O çıkarken içeriye Egemen ve Yağız girdi. Hemen arkalarından Batu'nun girdiğini gördüğümde şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. "Hazal, nasılsın? Geçmiş olsun."

UYUYAN KABUSWhere stories live. Discover now