Kalp atışlarım yavaşladığında elindeki kadehi bana uzattı. "Bu ne?" Dedim kadehi almadan önce. "Elma şarabı. Gücünü toplamanda yardımcı olur." Kaşlarımı kaldırarak bir yudum aldım. Tadı çok güzeldi. Hafiften bir tarçın aroması da geliyordu. Aslında baya hoşuma gitmişti, bu yüzden hepsini bitirdim. Kadehi elimden aldığı gibi kadeh yok olduğunda, hızla başımı sehpaya çevirdim. Kadeh, sehpanın üzerinde belirmişti. Neye şaşıracağımı bilemediğim bir andayken geriye doğru bir adım atıp konuştum. "Benden istediğin şeyi..." Kollarını göğsünde birleştirip koltuğun kolçağına oturdu. "Nasıl yapacağım?" Soğuk bir tebessüm dudaklarını sararken konuştu. "Sonunda, uyum sağlıyorsun."


🖤

"Benden ne istediğinin farkında mısın?" Tepkisiz bir şekilde bana bakmayı sürdürdü. "Sanırım anlamadın. Sana bir seçim hakkı sunmuyorum burada." Alt dudağım titrerken sol gözümden akan yaşın tuzlu tadını aldım. Benden Rüzgar'ı öldürmemi istiyordu. Her nasılsa bu, açtığım kapı olayıyla bağlantılıydı. "Ben.. Ben, ona zarar veremem." Hızla yanımda belirdi ve bir saniye sonra kolumdan yakalanmıştım. "Ben de sana bir zarar gelmesine izin veremem. Nasıl yaptıysan, öyle düzelteceksin. Bu riski göze alamayız." Göz yaşlarımı tutamazken kolumu kurtarmayı denedim. Debelendiğimi görünce kolumu bıraktı. Bıraktığı an onu ittirmeyi denedim. Hareket bile etmedi. Korkuyla duvara çekildiğim sırada beni odanın diğer köşesine fırlattı. "Eğer sen yapmazsan! Benim yapacağımdan şüphen olmasın!" Kafamı çarptığım için başımı tutarken doğrulmaya çalışıyordum. Bir anda önümde belirdi ve beni kaldırdı. "Bedenini kontrol edemeyeceğimi mi sanıyorsun?"

Boğazımı tutan elinden yakaladım ve tırnaklarımı geçirdim. Bir tahtaya tırnaklarımı geçiriyor gibiydim. "Ölürüm daha iyi." Dediğimde gözleri tamamen kırmızı oldu. Beni öldüreceğini düşündüm. "Öyle bir şey olmayacak!"

Yani beni öldüremezdi.

Sesi birden fazla kişiymiş gibi çıktığında korkuyla gözlerimi kapattım. Evdeki eşyalar uçuşuyordu. Derken arkadaki vitrinin camları patladı. Öfkeli nefesini yüzüme üfledikten sonra boğazımı bıraktı. Öksürerek nefes almaya çalıştım, acıyan boynumu tutarken. Gözlerimi açtığımda elini şıklatmasıyla her şeyin eski halini aldığını gördüm. Gözleri normale döndü. Sonra da arkasını dönüp salondan çıktı.

Korkudan titrerken yere çöktüm ve sırtımı duvara dayadım. Eğer benden istediği şeyi yaparsam... Bu vicdan azabıyla yaşayamazdım. Fakat yapmazsam da yaşayamayacaktım. Ya kendi canım ya onun canıydı.

Eğer yaşamak istiyorsam, Rüzgar'ı öldürecektim.


🖤

"Hazal..." Yanağımda gezinen sıcak parmaklar beni gerçek dünyaya doğru çekiyordu. Başım ağrıdan patlayacak gibiyken gözlerimi yavaşça araladım. Birbirine geçmiş kirpiklerim yüzünden bunu yapmak zordu. "Uyanıyor!" Kaşlarımı çattığımda başımı daha şiddetli bir ağrı saplandı. Bir hastane odasındaydım. Koluma bir serum bağlamışlardı. Yüzümde hissettiğim yapışkanların bandaj olduğunu tahmin ediyordum. Bacağımda ve kolumun farklı yerlerinde de hissediyordum. Gerçekten aynanın üzerine düşüp bayılmış mıydım? Hepsi bir rüya olabilir miydi?

Olamazdı. Ben normal değildim. Bunu artık anlamalıydım.

"Sonunda..." Rüzgar kızarmış gözlerle hemen yatağımın yanındaki sandalyeden bana bakıyordu. Sağ elimi sımsıkı yakalamıştı. Korkuyla ona doğru bakarken sertçe yutkundum. Ona bakmak bile gözlerimin yanmasına neden oluyordu. Herhangi bir şekilde ona zarar verdiğim düşüncesi ise nefesimi kesiyordu.

UYUYAN KABUSWhere stories live. Discover now