beş

94 11 10
                                        

"alo?" tereddütlü sesimle telefonumu açtığımda karşımda kesik nefes sesleri boğazımda bir düğüm oluşturdu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"alo?" tereddütlü sesimle telefonumu açtığımda karşımda kesik nefes sesleri boğazımda bir düğüm oluşturdu.

"sevgilim..."

bir aydır duymadığım ağlamaklı ses kalbimin sesini kulaklarıma çıkartmıştı, oturduğum koltukta huzursuzca kıpırdandım. efendim demek istesem bile diyebilecek bir vasıfta değildim.

"sevgilin değilim ben"

benim ağzımdan ölüm gibi yavaş akan bir cümle çıkarken onun iç çekişi yitip giden ömür kadar fark edilmezdi.

sustuk sonra. o da ben de konuşmadık.

"sensiz uyuyamıyorum beomgyu, yatak diken gibi batıyor sırtıma" yuttuğu kelimelerle konuştu, arkadan eski yatağımızın gıcırtılı sesi geliyordu.

ne desem bilemedim, oturduğum koltuğa yavaşça uzandım. onun gibi rahatsız bir yerde yattım. onun aksine ben yeonjunu hep anlamak için çabalardım, şu an olduğu gibi.  

keşke o da biraz deneseydi bunu.

"yapamıyorum sensiz neden görmüyorsun bunu"

yine susmuş hiçbir şey dememiştim, sessizliğimizin arasına sadece nefeslerimiz ve ikimizden birinin çıkarttığı hışırtı sesleri giriyordu.

"sigara içeceğim..." dedi haber vermek istercesine.
"ama sadece iki tane söz" kızmam için mi söylemişti anlamadım ama yattığım yerde sıktığım çenem kasılmıştı.

yutkunurken kafamı sağa çevirmiş camdan alışık olmadığım manzarayı seyretmekle yetinmiştim.

"bana niye haber veriyorsun hâlâ? sigarayı iç, içiyorsan. banane bundan" dedim, sinirle. camda yansıyan silik yüzümle göz göze geldim. söylediğim cümle ona mı gitmişti, bana mı kalmıştı, bilmiyordum.

"gece yarısı arıyorsun, saçma sapan konuşuyorsun sonra da sanki ben hâlâ senin sevgilinmişim gibi haber veriyorsun. amına koyayım, derdin ne senin yeonjun?"

az öncekinden farklı bir sessizlik oldu bağırışımın arkasına, buz gibi oldu ellerim, ayaklarım. aynı şu an aramızda olan şey gibi. konuşmadı, konuşamadı belki de.

"yapma artık bunu, hoşuna mı gidiyor orospu çocuğu?"

sorduğum soru yine havada kalırken ellimi saçlarımın arasından geçirdim, saçlarıma takılan parmaklarım ensemi bulduğunda ovuşturdum. dolan gözlerimi silmek için dizlerimi kendime doğru çektim.

"ben senin yüzünden ağlayıp durmak zorunda mıyım" sesim titredi, burnumu çektim.

"tam diyorum artık çıktı hayatımdan yine geliyorsun buluyorsun beni" dudaklarımı dizlerime gömerken karşı taraftan titrek bir nefes geldi.

"ne istiyorsun benden?" sesim boğuk çıkıyordu, kırgın mı kızgın mı duyuyordu bilmiyorum. "mutlu musun lan? beni perişan görmek zevkli mi?"

karşıdan gelen nefes bir süre kesildi. sanki sigarasını yakmış da o ilk çekişte ciğerine dolan duman gibi ağır bir sessizlik yayıldı aramıza.

"hiçbir şey istemiyorum..." dedi sonunda, sesi öyle ince geldi ki telefondan, "sadece... alışkanlık işte. sen olunca..."

"kes amına koyayım!" diye böldüm.

"ben senin alışkanlığın değilim, boktan sigaran değilim, canın sıkıldığında döndüğün çöplük hiç değilim!"

ağzımdan çıkan her kelimeyle gözlerim daha da bulanıyordu, dizlerime bastırdığım çenem acıdı ama geri adım atmadım. şimdi geri çekilirsem pişman olur özür dilerdim.

"ben seni hâlâ seviyorum..." dedi yeonjun, neredeyse fısıltıyla.

kulağımdakini elime alınca telefonun ekranına bakıp dişlerimi sıktım.

"şunu söyleyip durma, yeonjun. seviyorsan niye bu haldeyim ben? niye her gece uyuyamıyorum? niye sabahları kendime sövüyorum lan?"

sesim çatladı, gözyaşım istemsizce dizlerimin üstüne damladı. "sevgi dediğin buysa... götüne sok o sevgini"

ben nefeslenerek acıyan boğazımı dinlendirirken, telefondan bir hıçkırık geldi ama acımın üstüne merhem olmadı, tuz gibi bastı.

"çok mu geç?" diye sordu, sesi ezilmiş bir çocuk gibiydi.

başımı cama çarpacak gibi kaldırdım, koltuğun tepesine dirseklerimi
yaslayarak dışarıdaki karanlığa baktım, yansımam gözlerimin şişliğiyle bana dikilmişti. sustum.

telefonun ucunda o kadar sessizlik oldu ki nefesimi duysun istemedim, ama iç çekişim bile sanki ona bağırıyordu.

"bir daha arama," dedim, dudaklarım titrerken. "çünkü bir daha açarsam... bu defa küfür etmeye gücüm kalmaz. anladın mı orospu çocuğu?"

küfür etmeye gücüm kalmaz ve affederim.

askti bu |yeongyuWhere stories live. Discover now