bir aydır duymadığım ağlamaklı ses kalbimin sesini kulaklarıma çıkartmıştı, oturduğum koltukta huzursuzca kıpırdandım. efendim demek istesem bile diyebilecek bir vasıfta değildim.
"sevgilin değilim ben"
benim ağzımdan ölüm gibi yavaş akan bir cümle çıkarken onun iç çekişi yitip giden ömür kadar fark edilmezdi.
sustuk sonra. o da ben de konuşmadık.
"sensiz uyuyamıyorum beomgyu, yatak diken gibi batıyor sırtıma" yuttuğu kelimelerle konuştu, arkadan eski yatağımızın gıcırtılı sesi geliyordu.
ne desem bilemedim, oturduğum koltuğa yavaşça uzandım. onun gibi rahatsız bir yerde yattım. onun aksine ben yeonjunu hep anlamak için çabalardım, şu an olduğu gibi.
keşke o da biraz deneseydi bunu.
"yapamıyorum sensiz neden görmüyorsun bunu"
yine susmuş hiçbir şey dememiştim, sessizliğimizin arasına sadece nefeslerimiz ve ikimizden birinin çıkarttığı hışırtı sesleri giriyordu.
"sigara içeceğim..." dedi haber vermek istercesine. "ama sadece iki tane söz" kızmam için mi söylemişti anlamadım ama yattığım yerde sıktığım çenem kasılmıştı.
"bana niye haber veriyorsun hâlâ? sigarayı iç, içiyorsan. banane bundan" dedim, sinirle. camda yansıyan silik yüzümle göz göze geldim. söylediğim cümle ona mı gitmişti, bana mı kalmıştı, bilmiyordum.
"gece yarısı arıyorsun, saçma sapan konuşuyorsun sonra da sanki ben hâlâ senin sevgilinmişim gibi haber veriyorsun. amına koyayım, derdin ne senin yeonjun?"
az öncekinden farklı bir sessizlik oldu bağırışımın arkasına, buz gibi oldu ellerim, ayaklarım. aynı şu an aramızda olan şey gibi. konuşmadı, konuşamadı belki de.
"yapma artık bunu, hoşuna mı gidiyor orospu çocuğu?"
sorduğum soru yine havada kalırken ellimi saçlarımın arasından geçirdim, saçlarıma takılan parmaklarım ensemi bulduğunda ovuşturdum. dolan gözlerimi silmek için dizlerimi kendime doğru çektim.
"ben senin yüzünden ağlayıp durmak zorunda mıyım" sesim titredi, burnumu çektim.
"tam diyorum artık çıktı hayatımdan yine geliyorsun buluyorsun beni" dudaklarımı dizlerime gömerken karşı taraftan titrek bir nefes geldi.
ağzımdan çıkan her kelimeyle gözlerim daha da bulanıyordu, dizlerime bastırdığım çenem acıdı ama geri adım atmadım. şimdi geri çekilirsem pişman olur özür dilerdim.
"ben seni hâlâ seviyorum..." dedi yeonjun, neredeyse fısıltıyla.