14.RENK: KURNAZ.

En başından başla
                                    

"Peki, anne." Telefonu kapatıp cebime geri koydum. Annemin sesi oldukça normaldi. Bana sorun olmadığını, Ali ile kalabileceğimi söylemişti..

Ne?

Nasıl ya?..

Bu kadın, bu adamdan bu kadar nefret ederken, ona tahammül edemezken nasıl oluyorda bana, onunla kalabileceğimi söylüyordu? Bu işin altında muhakkak bir şeyler vardı. Tehdit edilmiş olabileceği aklıma düştü ama kim, neden ve nasıl tehdit edebilirdi ki onu? Ali yaptı desek hem neden, hem nasıl sorusu güçlenirdi. Benimle neden kalmak istemiş olabilir ve annemi nasıl tehdit edebilirdi ki?

Elinde anneme karşı bir koz mu vardı acaba, diye düşündüm... Cevap bulamadım. Araf Ali'ye sorsam olmaz, anneme sorsam olmazdı... En iyisi susup kafayı yemek.

Araf Ali'nin bana verdiği odanın içerisinde yatağın üzerinde oturmuş, sessizce karşıya bakıyor, düşünüyordum.

Oda oldukça sade, basit bir misafir odasıydı. Çift kişilikli yatağın üzerinde kahverengi nevresim takımı vardı ve yatak, kapının tam karşısındaydı. Karşı duvarımda, yani yatağın hemen karşısında beyaz makyaj aynası bulunuyordu.

Eski ve antika duruyordu, gerçekten antika olup olmadığını merak ettim.

Bakışlarımı odanın her yüzeyinde gezdiriyor, dokunduruyordum. Oda o kadar sadeydi ki, bu sadelikten sıkılmıştım ve odanın içerisinde dikkatimi çekecek bir şeyler arıyordum.

Bakışlarım tavana değdiğinde aradığımı bulduğumu hissettim.

Yataktan aşağıya inip avizenin altına geçerek daha dikkatli bakındım oraya. Tavanın çok küçük bir kısmı, avizenin çevresi kırılmış gibiydi. Alçısı mı dökülmüş denir, tavan mı çatlamış denir bilmiyorum ama orada bir şeyler olmuştu.

Çevreme bakınarak o izi, kırığı, çatlağı... Artık her neyse ona dikkatli bakınabileceğim bir şey aradım. Makyaj masasının önünde duran pufu fark etmem uzun sürmemişti. Hızla beyaz pufu avizenin altına çekip üzerine dikkatli bir şekilde çıkarak tavandaki o çatlağa baktım.

Biçimsiz ve tuhaf. Normal yani...

Böyle bir çatlağa neden dikkat kesildiğimi bilmiyordum fakat bir ses, içimden gelen derin bir ses bu çatlağın aslında kocaman bir hikayesi olduğunu söylüyordu. Tuhaf biliyorum ama öyle.

Elimi uzatıp dokunmak istediğim sırada kapı açıldı ve Ali'nin "Dokunma ona!" diye bağıran sesini duydum.

Sesi ortamda birden duyulduğu için korkup dengemi kaybederek düşmüştüm. Şanslıydım ki düştüğüm yer yumuşak yatağın yüzeyiydi.

"Ne yapıyorsun?" Sesi o kadar güçlü ve yüksekti ki kulaklarımı kapatmak istedim. "Sen... Senin bu odada ne işin var?" Yattığım yerden ayağa kalktım. Elleri yumruk halindeydi ve gözlerinin içerisindeki öfke tüylerimi diken diken etmişti. "Sen söylemedin mi?.."

"Çık dışarı!" Yüksek sesiyle bir kez daha bağırdı. "Ama..." Konuşmama tahammül edemiyor gibiydi fakat anlam veremediğim şeyler yaşanıyordu şu an. Bana bu odayı o söylemişti ve şimdi içeride olduğum için bana kızıyordu.

Üzerime doğru geldiğinde korkakça kaçmak istedim ama zaten kaçabileceğim bir yer yoktu. Eğilip yatağımın kenarından çantamı da kaparak kolumu tutup hızla dışarıya doğru götürmeye başlamıştı beni.  "Hey!" Bağırıp elinden kurtulmaya çalışsam da çok sıkı bir şekilde tutuyor, sürüklüyordu. Odanın dışına çıktığımızda ittirerek bıraktı bedenimi. Dengemi sağlamayı son anda başarmıştım. Çantamı da durduğum yere doğru fırlattı.

BEN GRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin