4.Gün Baş Gösteren Ölümcül Sorunlar

113 13 11
                                    

"Bayan Mercy uyandı ama bir sorunu var.Faris yardımın gerek" Dedi Lizzy kapıdan içeri girerken.
Bunu duyan Yaşlı Faris, önündeki masanın üzerine daha tartışmaları başlamadan önce koyduğu şifa veren bitkiler, sıvı, akışkan olan kötü kokulu ama yaralara, kesiklere iyi gelen türlü türlü malzemelerini koyduğu bohçasını aldı, hızlı hızlı yürüyerek salona açılan kapıdan içeri ilk Faris girdi.Sonra da Yaşlı Faris'i Hugh ve Mayhew takip etti.
"Anne ne oldu?" Dedi telaşla Weyt salona girerken. Bu sorunun cevabını az önce uyanan Bayan Mercy'den öğrenecekti.
Hepsi, salondaki yatakta -yataktaki çarşafın bazı yerlerinde benek benek kurumuş kanlar vardı-yatan Bayan Mercy'nin yanına gelip,Mercy'nin günlerdir kapalı olan ama şimdi açık olan gözlerine merakla baktılar.İlk soruyu soran Mayhew oldu.
"Ne sorunun var Bayan Mercy?" diye sordu aceleyle.
Ne sorun olduğunu Lizzy'dende öğrenebilirlerdi ama bunu birinci ağızdan bilmek istiyorlardı.
Bayan Mercy konuşmaya başlamadan önce yatağında, sağ koluyla doğrulmaya çalışırken Lizzy'de yardım etti.
"Sol kolumu ve bacağımı hissetmiyorum. Gözlerimle görmesem kolumun ve bacağımın koptuğunu sanacaktım." Dedi Bayan Mercy sağ koluyla, sol kolunun omzundan itibaren bileğine kadar dokunarak. "Hiçbir şey hissetmiyorum,hareket ettiremiyorum."
Yaşlı Faris ve Lizzy hariç- ki Lizzy zaten öğrenmişti,Yaşlı Faris de soğukkanlılığını koruyordu- herkes afallamıştı.Bu cevabı beklemiyorlardı.
"Ehem, şimdi soracağım sorulara cevap vermeni istiyorum. Tamam mı?"
Kafa sallama işaretiyle "Tamam" dedi Bayan Mercy.
Yaşlı Faris alçak yatağın yanında diz çöktü.Bohçasını açtı. İçinden küçük beyaz bir kap çıkardı ve kapağını açarak içindeki yeşil jel ortaya çıktı. Yeşil jelden bir parmak alıp Bayan Mercy'nin sol koluna sürmeye başladı. Hem sürüp hem de sorularını sormaya soruyordu.
"En son hatırladığın şey nedir?"
Mercy bir kaşını kaldırarak birkaç saniye düşündü.
"Hatırladığım tek şey karanlık bir ortamda bana saldıran aslanla ölmemek için boğuştuğum bulanık anılarım ve boğuşurken kulağımda çınlayan silah sesi. Hepsi bu, sonrası yok."
Yaşlı Faris yeşil jelden yarım parmak daha aldı ve Mercy'nin sol kolunun bileklerine ve parmaklarına sürmeye başladı.
-"Birkaç gündür hiç uyanmadan yattın. Bu vakitlerde ölüme çok çok yakındın. Resmen ölü gibi yatıyordun. Hiç Tanrı'yla görüştün mü? Tanrıyı gördün mü?
-"Hayır"
-"Ya hiç melek,şeyt..."
Konuşmalarını Faris'in yanında ayakta durarak dinleyen Mayhew Faris'in sözünü kesti.Faris'in anlamsız sorularından sıkılıyordu.
"Böyle aptalca sorular sormayı bırak Faris! İşe yarayacak sorular sor."
Faris, Mayhew'in yüzüne bakmadan, Bayan Mercy'nin kolunu yeşil jelle ovmaya devam ederek konuştu.
"Ne kadar yazık Bayan Mercy.Eğer Tanrı'yla görüşseydin,sana ilk söyleyeceği şey Mayhew'in cehenneme gideceği olabilirdi."
Mayhew tam ağzını açıp konuşmaya başlayacakken Lizzy araya girdi.
"Niye böyle kolunu ve bacağını hissetmiyor Yaşlı Faris?Tamam biliyoruz bunun yarasından kaynaklandığını ama iyileşecek mi? Sürdüğün şey işe yarayacak mı?
Faris artık sürmeyi bırakıp, yeşil jelli parmağını bohçasından çıkardığı küçük,kirli bir beze silerek temizledi ve jel kabını ve bezi bohçasına geri koydu,bohçasını tekrar sardı.Faris Bayan Mercy'nin göğsündeki ve göğsünün aşağısındaki pansumanları inceledi.Vücudunun sol tarafı büyük darbe almıştı.Belinin ve sırtının sol arka tarafıda öyle.
" Koluna giden damarlar ve sinirler ağır şekilde zedelenmiş.Vücudunun sol tarafı büyük darbe almış desek daha doğru olur. Bacağınıda hissetmeyecek kadar zarar vermiş. Eğer sürdüğüm jelden sonrada kolunu hafif bir şekilde de olsa hissedemezse gerçektende kolunu ve bacağını bir daha kullanması imkânsız olabilir."
"Peki sürdüğün yeşil şey ne işe yarıyor?" Diye sordu Weyt.
"Bu jel sürüldüğü bölgenin kan dolaşımını hızlandırır ve sürüldüğü bölgeyi şiddetli derecede yakar.Bu yakmada jelin yan etkisi. Geçmişte bazı kişilere bu jelden sürdüğümde, acıdan yerlerinde duramamışlardı.Şanslı olalım da Bayan Mercy kolunun yandığını hissetsin."
"Çok korkuyorum Yaşlı Faris.Lütfen işe yarasın." Dedi Bayan Mercy,sesi titrek çıkmıştı.
"Tanrı,seni hayatta bıraktığı için Tanrıya dua edelim.İyileşemesende üzülme,hayatta kaldığın için sevinmelisin." Dedi Faris.
Bir süre suskun bir şekilde beklemeye koyuldular.Faris Mercy'nin yanında çömelmiş şekilde beklerken diğerleri ayakta bekliyorlardı. Bayan Mercy ne yanmayı ne de kanının hızlandığını hissedebiliyordu.Bayan Mercy'nin gözleri dolmuştu.Artık sol kolunu ve sol bacağını hareket ettiremeyebilirdi. Büyük ihtimallede ettiremeyecekti. Doğrulmuş olduğu yatağa tekrar uzandı ve iki kısa iç geçirdi.Kendini bırakmıştı.
"Bence düzeleceksin Bayan Mercy.Ama biraz zaman gerek.Sabırlı olmalıyız." Dedi Lizzy. Bu duruma çok üzülmüştü.
"Bencede düzelecek" Dedi Hugh "Karıma katılıyorum, biraz zaman gerek." Aslında kendiside çok iyi biliyordu düzelemeyeceğini.ama Bayan Mercy' ye destek vermesi gerektiğini çok iyi biliyordu.

  Bayan Mercy, yatağında yatarken gözleri çok uzaklara dalmış, tavana bakıyordu. Birden sağ koluyla gözlerindeki yaşları temizledi ve zorda olsa doğrulmayı başardı.
"Lizzy beni Harves'ın yanına götürebilir misin?"
Lizzy,daha Hugh'lar salona girmeden önce konuştukları şey, Bayan Mercy'nin kocasının nerede olduğunu sorunca onunda yaralandığını ama iyi olduğunu, diğer odada yattığını konuşmuşlardı. Bayan Mercy Harves'ı gerçekten çok seviyordu. Lizzy'e uyandığında kendi durumunu,kolunu ve bacağını kıpırdatamadığını söyledikten sonra bile hemen Harves aklına gelmiş ve nerede olduğunu sormuştu. Onun yaralandığını öğrenince çok üzülmüştü. Ama Lizzy ona iyi olduğunu söyleyince içi rahatlamıştı. Çünkü Lizzy'nin yaralandığı gün Harves şehirden gelecekti.
"Tabikide götürürüm. Gir koluma." diyerek yavaşça kaldırmaya çalıştı.

Hugh dışarıdan bakıldığında soğukkanlı görünsede,bu olaylardan etkileniyordu.Hugh'un aklındaki soru; ya ailemede bir şey olursa? Ailesini nasıl koruyacağını düşünüyordu.

Weyt'in ise köpeklerine nasıl bakacağıydı. Gece olduğu için köpekleriyle birlikte avlanmaya çıkamıyordu. Onları ahırda hapsetmekten nefret ediyordu.Yemeklerini de az vermek zorundaydı.

Lizzy'ninde sorunu evdekilerle nasıl başa çıkacağıydı. Yemekleri de azalıyordu.Ailesine bir,iki hafta yetecek kadar yemeği vardı ama evde fazladan üç kişi daha yaşamaya başlamıştı. Yemeği en fazla birkaç gün yetebilirdi. Fakat onları evden kovmakta istemiyordu.

Mayhew'in de sorunu evinde yemeği neredeyse bitmişti. Yemek bulmak için bir şeyler düşünmesi lazımdı.

Oysa Faris gündüz olmamasından pek şikayetçi değildi. Tanrı'nın verdiği bir ceza olduğunu düşünüyordu ve Tanrı'yada karşı gelinnezdi.Tek derdi oğlu gibi sevdiği Harves'ın iyileşmesiydi ve iyileşeceğinden de emindi.

Gecenin dördüncü gününde de kar yağmaya devam ediyordu. Ara ara hızlanıyor ara ara yavaşlıyordu.Kar neredeyse diz boyuna ulaşmıştı. Artık Nolan köyündeki evlerinin dış kapıları zor açılacaktı. Weyt pencereden dışarıya bakmak istedi ama pek fazla bir şey göremedi. Pencerenin çoğu yeri karlarla kaplanmıştı. Kar yağmadığı zamanlarda da pencereler dondurucu soğuktan dolayı buz tutacaktı.Gün geçtikçe daha zorlu şartlar altında yaşamaya devam edeceklerdi.Bazıları edemeyecekti..

30 Gün GeceWhere stories live. Discover now