Yeonjun

31 3 2
                                        

Kahverengi gözleri, kahverengi saçı ve ördek dudakları ile çok güzeldi Yeonjun. Gülümserken ciddi dururken ağlarken... Her zaman güzeldi Yeonjun ve Soobin bunu başından beri biliyordu.

Ancak ortaokul arkadaşına bir anda bu gözle bakmak değişik hissettirmişti.

Sınıftan arkadaşlarıyla uzun teneffüste saklambaç oynuyorlardı ve Soobin ile Yeonjun alışkanlıklarından dolayı beraber okulun içine bir yerlere doğru kaçmışlardı. O sırada, dışarıdaki yemyeşil ve kocaman okul bahçesine doğru koşuyordu diğer arkadaşları. Ebe olan yeni arkadaşları Beomgyu ise okulun hemen girişindeki merdivenlerin orda sayı sayıyordu.

Okulun içine kaçan ikili arasında Soobin öndeydi. Daha çok onun istediği yere kaçıyor gibiydiler. Soobin tam bir sınıfın kapısını açmak üzereydi ki Yeonjun onu durdurdu. "Bekle," dedi. "Benim bildiğim bir yer var." Soobin onun dediklerine karşın hızlıca başını salladı. Onlar nefes nefese ikinci kata koşarken Beomgyu'nun aşağı kattaki koridordan yankılanan sesini duydular.

"Okulun içine kaçanlar büyük hata ettiler." Yanına bir de kötü bir kahkahayı eklemeyi eksik etmedi.

Soobin, Yeonjun'a endişeyle baktı. Yeonjun ise kendinden emin bir şekilde onları bir üst kata aynı zamanda sonuncu olan kata çıkarıyordu. Oraya ulaştıklarında nefes nefese oldukları için onlara kayan birkaç bakış vardı. Onlar bunu görmezden gelirken Yeonjun koridorun sonuna koştu ve sonunda görmek istediği kapıyla derin bir nefes verdi.

Kapıyı hızlıca açtıktan sonra Soobin'i içeri itekledi. "Hyung ne yapıyorsun-" daha Soobin cümlesini bitiremeden kendisini de içeri tıktığı anda kapıyı da hızlıca kapatmıştı.

İşte o zaman fark etmişti hatasını...

Okulun eşya odası iki kişi olarak saklanmak için biraz fazla küçüktü ve biraz biraz boy atmaya başlamış ergen erkekler için hele hele fazlaca küçük bir yerdi ama bir şekilde sığmışlardı. Soobin'in sırtı duvarların iki tarafında bulunan raflara dayalıydı, Yeonjun'un arkası ise herhangi bir yere yaslanamıyordu çünkü diğer duvarın önüneki eşya kalabalığı onu duvardan uzak tutuyordu. Aynı zamanda bu sebebten dolayı Soobin'e çok yaklaşması gerekmişti.

Hem de gerektiğinden çok fazla.

Nefes nefese olduklarından dolayı ikilinin nefesleri birbirine girerken Soobin dik dik Yeonjun'a bakıyordu. Hem bizi bu duruma getiren kişi sensin diye hem de ne oluyor ya diyerekten bir bakıştı bu. Yeonjun ise onun dışında her yere bakmaya çalışıyordu. Nedense gereksiz bir şekilde utanmıştı. Ama bilmiyordu ki onun bu halleri Soobin'in ona daha çok bakmasına sebep oluyordu.

İşte tam o zaman, o gerçekten de güzel diye düşünmüştü Soobin. Utandığı için gözlerini kaçırıp dudaklarını birbirine bastırınca çok daha güzel diye aklından geçirirken aklına geçenlerde Yeonjun'a aşık mektubu veren bir erkek çocuğu gelmişti.

O zamanlar ikiside yeni yeni fark etmişlerdi birbirlerinin birini severken cinsiyet ayırmadıklarını. Ama bunu gerçekten de açık bir şekilde yaşayan ve gösteren birisi olduğu için yine de şaşırmışlardı. O zamanda da utanıp gözlerini kaçıran Yeonjun'a bizzat tanık olmuştu Soobin. Hyung'u o mektuba evet diyecek diye çok korkmuştu.

"Hyung burası biraz fazla küçük." Yeonjun sonunda dudaklarına işkence etmeyi bırakıp ona bakarak konuştu. "Biliyorum onu aptal."

Soobin kaşlarını çattı. "Niye getirdin o zaman bizi buraya?" Yeonjun'un dudaklarından verdiği o dertli, derin nefesi iliklerine kadar hissederken başını refleksle geri çekti ama geri çekmesiyle başını bir rafa çarptı. "Ah!" O sırada raftan düşmek üzere olan boş bir kovayı son an Yeonjun tutmuştu. Soobin acıdan dolayı gözleri kapalı bir şekilde başını ovalayıp kısık kısık inlerken Yeonjun bulundukları pozisyonla beraber gözlerini sıkıca yumdu ve geri açtı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 29 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

The Posters •Yeonbin•Where stories live. Discover now