DÖNÜM NOKTASI

174 6 0
                                    

Multimedya: Inna

Nasıl yani ben ve şu dünyaca ünlü Rus gazetesi öyle mi? Hayır bu bir rüya olmalı hem de hiç uyanmak istemeyeceğim. Cem'in ağzından o güzel kelime çıkıvermişti. "Rusya'nın ünlü gazetesi 'KOMMERSANT' seninle röportaj yapmak istiyor." Bu nasıl olabilirdi ki?! Ben kendimi o kadar başarılı bulmuyordum. Ben hâla şaşkın gözlerle Cem'e bakarken Cem sözlerine devam etti " Ve hatta şu an o gazetenin elçileri buraya doğru geliyor" dediğinde "NE?" diye kocaman çığlık atıp arkamı döndüm. Gözlerime inanamıyorum.

Bir beyefendi ve çok güzel bir bayan bize doğru geliyorlardı. Bu şaka olabilir miydi? Yada bir rüya?! Bize doğru yaklaştılar ve masamızın önünde durdular. Cem ayağa kalkınca bende kalkmak zorunda kaldım. Cem elini uzattı ve Rusça bir şeyler söyledi. Yok artık Cem Rusça biliyor muydu? Bu adamın bilmediği bir şey varmıydi acaba? İçimden bunları geçirirken Cem eli ile beni işaret etti. O an konuşmanın bana geldiğini anladım. Rusça olduğu için Cem'in söylediklerinden tek kelimeden başka bir şey anlamıyordum. 'Spasibo' türkçe karşılığı 'teşekkür ederiz' demekti. Daha adını bilmediğim beyefendi elini uzatınca bende gülümseyerek elimi uzattım. Tam bir beyefendi gibi elimi nazikçe öptü. Ah kibar bir beyefendi... Ne demeliydim bilmiyordum bu yüzden sadece tebessüm ettim.

O güzel hanımefendi bana doğru bir adım attı, ellerini kollarıma koyup bir şeyler söyledi ve boynuma atıldı.
Allah'ım bu ne böyle?!
Öyle bir sarıldı ki kaburgalarımın kırıldığına emindim. Ayrıca eli hiç bir yerde durmuyordu. Elini üzerimde gezdiriyordu. Acaba lezbiyen mi diye uzun uzun düşünecektim ki canım fazlasıyla acıyınca onu ittirmeye çalıştım ve başardım. Cem'e dönüp "Neler oluyor? Canıma kastı mı vardı?" diye sordum. Oda hemen kıza dönüp -evet kız, bir hanımefendi böyle delice sarılmaz, canımı yakmıştı!- bir şeyler sordu sanırım. Kızda üzgün gözlerle bana baktı ve bir şeyler söyledi ama hiç bir şey anlamıyordum. Ama en çok 'Izvinite' diyip duruyordu. Sanırım özür diliyordu. Ee bir zahmet dilesin çünkü eğer biraz daha öyle kalsaydım benimle değil kırılmış kaburgalarım ile röportaj yapacaklardı. Sonra Cem bir şeyler söyledi ve oturmalarını işaret etti. Hepimiz oturduktan sonra bana döndü ve "Çok özür diliyor. Bugün bir adam biz Türkler böyle sarılırız diyerek sarılmış yani anlayacağın" Cem'in söylemesine izin vermeden "Taciz değil mi?" dedim. Evet haklıydım çünkü Cem başıyla beni oyalamıştı.

İnanmıyorum, daha buraları bilmeyen birine, yabancı birine böyle şeyler yapmak?? Biz ne zaman böyle iğrenç bir millet haline geldik? Çok sinirlenmiştim ama bu sefer karşımda oturan ve bana süt isteyen yavru kedi gibi bakan Inna'ya değil o pis herife hatta onun gibi olan herkese sinirliydim. Ama şimdi konumuz bu değildi. Zaten Inna'da bir şey anlamamıştı. Anlamaması daha iyiydi. Cem'e döndüm ve " Cem ben bir kelimeden başka Rusça bilmiyorum. Nasıl anlaşacağız?" dedim. Cem gülümseyerek "Ben varım ya!" dedi. Bende gülerek karşımda duran ve hayatımın dönüm noktası olabilecek Inna ve Enrico'ya baktım. Cem ile Enrico uzun bir süre konuştular. Daha sonra Cem bana dönerek " Cumartesi sana uygun mu röportaj ve fotoğraf çekimi için" Cumartesi mi ovv o gün Emre -sevgilim- ile akşam yemeği yapacaktık, söz vermiştim. Olmaz o gün diye içimden geçirdim. "O gün müsait değilim başka bir gün olmaz mı?" dedim. Cem " Im peki Cuma?" dediğinde zihnimde ki ajandama bir göz attım ve cuma gününün tamamiyle boş olduğu görünce sevinçle " Evet cuma olur" dedim. Bakalım nasıl geçireceğim cumaya kadar günleri diye merakla ellerimle oynamaya başladım.

NEFRET-AŞK DÖNGÜSÜWhere stories live. Discover now