01

11.2K 415 67
                                    

Roquelle

Altı yaşındaki kızım bacaklarımın arasına oturtmuş, kalın kıvırcık saçlarını geniş dişli tarakla bölümlere ayırıyordum.

Bugün okulda kötü bir gün geçirdiğini anlayabiliyordum ama ona sorduğumda hiçbir şey olmadığını söyledi. Eğer bana şimdi söylemiyorsa, kısa bir zaman içinde yıkılıp anlatacaktı.

Kızımı tanıyorum.

"Anne?" baş parmağıyla oynarken sordu.

"Evet, bebeğim?"

"Babam nasıl biriydi?"

İç çektim. Ne zaman morali bozuk olsa bu soruyla geliyordu. Ona çoktan babasını ve ilişkimizi açıklamıştım ama asla tatmin olmuyordu. Yine de onu suçlayamam. Babasını hiç tanımadı ve şuanda nasıl gözüktüğünü bile bilmiyor.

Ona babası ve benim lisede beraberken çekilen bazı fotoğraflarımızı göstermiştim.

Elindeki küçük çerçevede babasının fotoğrafını tutuyordu. Bir gün telefonumda oynarken bu fotoğrafla çıkagelmişti. Fotoğrafı o kadar sevmişti ki fotoğrafı çıkarttırıp onun için çerçevelemem için yalvarmıştı.

Kızımı çok sevdiğimden, kabul etmiştim.

"Babamın adı Justin, değil mi anne?" dönüp babasından miras kalan kahverengi gözleriyle bakarken sordu.

"Evet, tatlım."

"Bana ondan biraz daha bahset anne."

Justin'den bahsetmekten hoşlandığım söylenemezdi. Bana her zaman ikimizi de yıkan o berbat ayrılığı hatırlatıyordu.

"Justin çok zeki bir erkekti.."

"Bu akıllı demek değil mi anne?"

"Evet hanımefendi. Her zaman çok akıllıydı. Onunla lisenin on birinci sınıfında tanıştık. Okulumuzda yeniydi ve sosyalleşmekten pek hoşlanmıyordu. Onun açılmasını sağlayan bendim. Konuştukça ve takıldıkça daha yakın olduk. Her zaman çok akıllıca davranmıyordu. Aslında hiçbir zaman kendi işini yapmazdı. Bir gün beni sevdiğini itiraf etti ama, benim hayallerim vardı. Koleje gidecek ve önemli biri olacaktım. Hedefleri olmayan biriyle olmayacaktım. Bu yüzden, ona söyledim. Benimle birlikte olmak istediğini biliyordum çünkü bir gün okula tamamen hazırlanmış bir şekilde gelmeye ve efor sarf etmeye başladı.

"Babam şuan da akıllı mı?" diye sordu.

Gülümsedim. "Oh, evet.." Aslında çok akıllı, kendisinin multi-milyon dolarlık bir şirketi var. "Öyle olduğuna eminim."

"Babam nazik miydi?"

"Nazikti. Ama tabi ki en nazik insan değildi.Her şekilde, onu bütün kalbimle seviyordum ve o da beni seviyordu."

"Anne babamın yakışıklı olduğunu düşünüyor muydun?"

"Canım, kim babanın yakışıklı olduğunu düşünmüyordu ki?" gülümsedim. İmayı anladı ve kıkırdadı.

"Hiç sana babamı hatırlatıyor muyum?" diye sordu. Nasıl hatırlatmazdı ki? Tiana, Justin ve benim aşkımızın ürünüydü. Ayrıca onun ela gözlerine ve inatçılığına sahipti.

"Babamı hala seviyor musun?"

Gülümsedim. "Evet canım. Hala seviyorum."

"Onun da seni hala sevdiğini düşünüyor musun?"

"Emin değilim." kaşlarımı çatıp saçlarında bir bölümü taramaya devam ettim. Gördüğüm röportajlardan ve fotoğraflardan bildiğim kadarıyla o hayatından memnundu. Ayrıca şuan bir modelle çıkıyordu.

His Little Girl | TürkçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin