Nihayet okulun kapısındaydı Eren. Kapıya elini yasladığında alt dudağını ısırıp gülümsedi ve gözlerini kapadı. Tekrar açtığında ise karşıda arkadaşlarının ortasında onları dinlemeye çalışan bir adet kuzgun gördü. Timuçin dikkatini yanındakilere vermeye çalışsa da gözleri Eren'e kayıp duruyordu. Ona baktığında Eren de yavaşça dudaklarını araladı. Yüzüne o masum bakışlarını yerleştirirken bir kez daha bakıp gülümseyerek içeri girdi. Timuçin bakışlarını ona çevirdiğinde o her zaman ki keskinlik görünmüyordu gözlerinde yada öfke. Yalnızca ne yapacağını bilemeyen birinin bakışları gizliydi. Eren başını yavaşça sağa yatırdığında perçemleri gözlerinin üzerine düştü ve sol kolundaki çantasına tutunurken bakışlarını biran olsun ondan kaçırmadı. Timuçin hızla başını çevirip yanındakilere baktığında tiz bir ses duydu.
"Aşkım. Seni çok özledim. Ne zamandır yoktun? Bana neden mesaj atmadın?" Dediğinde yeşil gözlü hatun, kollarını Timuçin'İn boynuna doladı. O anda yanındakiler gülmeye başlamışlardı
"Hoş geldin yenge." Dedi biri, diğerleri de gülümseyerek başlarını çevirdiklerinde put gibi kaldı Timuçin. Bakışları Eren'e kaydığında yüzünde kızgınlık göremedi. Yalnızca kendisine bakarken gülümseyip gülümsememe arasında kaldı ve dudaklarını birbirine bastırırken bakışlarını çevirip okula yürümeye başladı. Yüzünde beklediği hayal kırıklığı da yoktu. Bir dakika ne düşünüyordu öyle saçma sapan? Zaten neden olmalıydı?
Başını çevirip kızın umut dolu yüzüne baktı Timuçin.
"Biraz abartmıyor musun? Böyle şeylerden hoşlanmadığımı bilirsin." Derken, kız bir adım geri attı ve başını eğdi.
"Ah evet ben, sanırım unutmuşum." Dediğinde, iç çekti Timuçin.
"Bende seni gördüğüme sevindim." Dedi. Bu kez sesi yumuşamıştı. O zaman başını kaldırdı kız ve gülümserken Timuçin de ona bakmaya başladı.
Bir dakika içinde karşıdan öfkeli adımlarıyla gelen Kaan göründü. Öyle ki etrafında kara bir aura oluşmuştu. Gelip Timuçin ve arkadaşlarının yanına oturduğunda onlar, meraklı gözlerle Kaan'a bakmaya başladılar. O ise bir ayağını diğerinin üzerine atmış çattığı kaşlarının yanında kollarını birbirinin içine geçirip başka yöne bakmaya başlamıştı. Diğerleri anlayamamışlardı ama Timuçin yavaşça gülümseyerek başını çevirdi.
Eren sakin adımlarla sınıfa yürürken karşıda doktoru gördü. Gülümseyerek ona bakıyordu. O da gülümsemesine karşılık verdiğinde yanına geldi.
"Merhaba Eren nasılsın?"
"Şey, ben iyiyim." Dediğinde gözlerini kaçırdı. "Peki ya siz."
"Bende iyiyim Eren. Sana sormak istediğim bir şey var?" Dediğinde, Eren başını kaldırıp ona bakmaya başladı. "Bu bayılmaların, bunlar sık sık nükse ediyor öyle değil mi? Daha önce bir başka doktora gittin mi?" dedi.
"Hayır efendim. Önemli değil, yorgunluk yada stresten olmalı. Kendimi fazla zorladığımda oluyor öyle."
"Yinede bir hastaneye görün." Derken parmaklarını başına götürüp saçlarını okşadı: "Çok zorlanırsan yada bir yerde dayanamayıp yorulursan mutlaka bana uğra. Yardım etmek isterim." Deyip saçlarından yanağına kadar okşayarak gülümsediğinde Eren de gülümsedi. O anda tuhaf bir ürperti hissetti. Biran için arkalarından dolanıp keskin bakışlarını doktor ve Eren'e çeviren Timuçin'in baktığını görünce bekledi. Doktor gülümseyerek:
YOU ARE READING
Ölümcül Saplantı (+18)
Teen FictionGünahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı? Lakin önemliydi işte. Derler ki: Uçsuz bucaksız bu gökyüzünün altında her birimiz küçücük birer kum tanesiyiz. O kadar varız ve dah...
Heves ve İhtiras Bölüm 23
Start from the beginning