Tehlikeli sezgiler Bölüm 22

Start from the beginning
                                    

...................

Nefes nefese kapıyı çarpıp merdivenleri çıkarken aşağıdan babası seslendi.

"Alper." Dediğinde son basamakta durdu Alper. "Oğlum neredesin? Saatin kaç olduğunu biliyor musun?"

"Afedersin baba bir daha olmaz." Diyerek son basamağı da çıktığında odasına geldi ve hızla kapıyı kapayıp yatağına uzandı. Yüzünün kızarmış olduğu belliydi. Dişlerini sıkıp yumruklarını sıktı ve  hırlayıp yatağa geçirdi. O herif bu gece gerçekten kendisini becerecekti. Aklına bir kez daha geldiğinde korkuyla titredi. Yüzünü daha önce hiç öyle görmemişti. Bir sadist gibiydi. "Lanet olası." Ya asıl onun ne işi vardı orada? Zaten kendisini becermesi için gitmemiş miydi? Ama o kadar ileri gideceğini düşünmemişti Alper. Bunu yapabileceğini düşünmemişti. Ya o sözleri neydi? İşimiz daha bitmedi de ne demek? Belki de nakil olmalı, bir başka okula gitmeliydi. Tabi ya uzaklaşmalıydı. Yavaşça ayağa kalktığında Alper, ceketini çıkardı.

Gömleğinin düğmelerini çözmeye başladığında nihayet titremesinin geçtiğini fark etti. Bu iyiydi. Derin bir nefes alırken aynada kendisini izledi. Düğmelerini çözüp gömleğini çıkarırken boynunu gördü. Gömleği hızla atıp biranda aynanın karşısına geçerek boynuna bakmaya başladı. Lanet herif. Boynu morarmaya başlamıştı. Yavaşça dokunurken sızladığını fark edince parmaklarını çekerek yüzünü astı.  Oflayarak bekledi.    Aynaya bakarken vücudunu süzmeye başladı.  İçini tuhaf bir sıcaklık kapladığında gözlerini kısıp parmaklarıyla boynundan göğsüne dek yavaşça dokunurken, o anda o serseriyi  hatırladı. Sıkıca kendine bastırmıştı. Onu tutmuş, okşamış, öpmüş... Bir anda gözlerini açıp arkasını döndü. Hayır hayır. Ne düşünüyordu öyle aptal gibi. Hızla nefes alıp vermeye başladı. Bu basan sıcaklıkta neydi böyle? Biranda eşofmanın giyerek pencerenin yanına bağdaş kurup dışarıyı izlemeye başladı. Başını kaldırıp mehtaba baktığında Derin bir iç çekti. Aptal mıydı? neden böyle davranıyordu? sorunu neydi onun? En iyisi itiraftı belkide. Tüm bu saçmalıktan o zaman kurtulabilirdi. İyide bu nasıl olacaktı?

.........................

Dolunaya baktı Kaan ve tekrar önüne döndü. Yine Alper düştü aklına. Bu gece ona sahip olabilirdi. Zaman, mekan her şey tamamdı. Ama bu yanında ki sorunlu ergen tüm gecenin içine sıçmıştı. Aklına geldiğinde tekrar direksiyonu sıkıca kavradı. Timuçin'İn kafasını böyle koparmak istiyordu. Nihayet kayalıklara çekmişti aracı. Biran sonra dışarı çıkıp arabanın önüne yaslandı. Biran sonra Timuçin de çıkıp yavaşça yanına geldi. O da yaslandığında kollarını birbirinin içine geçirdi ve ikisi de karanlığın içinde mehtaba bakmaya başladı.

"Derdini az çok tahmin ediyorum kuzgun. Ama bilmediğim kısımları anlatacak mısın? Yoksa sabaha kadar burada bekleyecek miyiz?" Diyerek iç çekti. Yaklaşık bir dakika kadar bekleyip başını çevirmeden söylendi Timuçin.

"Sorunumun ne olduğunu bilmiyorum. Ben, ben değilim. Peki ya neden sadece o. Çözemiyorum. Neden yalnızca ona tepki veriyorum."

Başını çevirip ona baktı Kaan.

"Eren." Dedi ve isterik bir şekilde gülümseyip tekrar eski halini aldı. "Yine mi o velet? Kim şu Eren denen çocuk giderek merak etmeye başladım. Bu gece yaptığın gösteri test miydi dostum. Kendini mi test ediyordun."

Derin bir nefes alıp gözlerini kıstı Timuçin.

"Ben, erkeklerden de mi hoşlanıyorum. Merak ettim. Onlardan da etkileniyor muyum bilmem gerekiyordu. Gelip seni öpemezdim ya." Diyerek başını bezgin bir ifadeyle çevirdiğinde, bakışlarını ona doğrulttu Kaan.

"Kendini kötü mü hissediyorsun?"

"Bilmiyorum." Dedi ve biran sonra bakışlarını Kaan'a çevirdi. "Biraz rahatlamış ve birazda kızgın hissediyorum." Derken başını çevirip gözlerini kapayarak derin bir nefes aldı. "Erkeklerden hoşlanmıyor oluşum beni rahatlattı. Ama..." Derken durdu ve tekrar Kaan'a döndü. "Sana da böyle oldu mu? Birini çıplak gördüğünde etkilendiğini söyledin. Daha sonra diğer erkeklerden de etkilendin mi? Aynı şekilde." Dediğinde Timuçin, yutkundu Kaan.

"Pek sayılmaz. Bu öyle bir şey değil Timuçin. En azından benim gibiler için." Diyerek başını eğdi. Hala Kaan ı izliyordu Timuçin.

"Unuttun mu?" Diye sordu.

"Bilmem."

"Neydi adı?" Dediğinde, bu kez yüzüne baktı Kaan.

"Önemli değil." Diyerek  alt dudağını ısırdı.  Timuçin:

"Peki yaşadığının adı neydi?" Dedi. "Bir ismi var mıydı?" 

"Yoktu sanırım. Duygularıma verecek bir isim yoktu."  Bakışlarını indirip tekrar kaldırdı Timuçin.

"Bende mi öyleyim? Bu ne demek bilmiyorum. Başka kimseye öyle bir çekim hissetmiyorum. Ne yaptığımdan bile emin değilim. Başka erkekler miğdemi bulandırıyor. Yalnızca o, birtek o. Aklıma geldikçe düşüncelerim bulanıyor. Saçma bir yoğunluk hissettiğimde etrafımda kim varsa onu yumruklamak istiyorum." Deyip hırsla başını çevirdi. Bir an sonra aynı hızla nefes alıp verirken söylendi. "Hey Kaan, söylesene yapılan günahların bedeli ödenir mi? Bu günahlarımın bedeli mi dersin? "

Başını çevirdi Kaan.

"Kim bilir." Diyerek yutkundu. 

 "Böyle giderse ben , yakında av olacağım." Diye fısıldarken başını gökyüzüne çevirdi. Ve ikisi de gecenin içinde oturup sessizce kasvetli düşüncelerin sularına gömüldüler.

YORUM ve VOTE lerinizden beni mahrum etmeyin beni özleyin anacım..:D



Ölümcül Saplantı (+18)Where stories live. Discover now