İkinci Bölüm - Tek Başına Bir Gece

142 14 0
                                    

*Şarkı: Christina Perri – Human*

*Multimedia: Alvina Holmes* 

...2 Sene Sonra...

Chelsea, Alvina'nın karnına bir tekme geçirdi. Ardından o kocaman kahkahasını attı. Alvina, karnını tutarak acı içinde inledi ve bir küfür savurdu.

"Git ve bana su bul küçük puşt. Susadım." Ardından yine kahkaha attı. Alvina sinirle yerden kalktı ve Chelsea'ye yürüdü. "Git kendi suyunu kendin bul." Alvina, çekip gidecekken Chelsea bileğini yakaladı ve Alvina'yı kendine çekti. Burun buruna değecek kadar yakınlaştıktan sonra, "Anlayamadım?" diye sordu ve Alvina'nın bileğini çevirdi. Alvina çektiği acıyla ufak bir çığlık attı. "Lanet olsun sana." dedi ve kendinden 3 yaş büyük Chelsea'nin kasıklarına sağlam bir tekme attı. Chelsea, Alvina'nın bileğini bıraktı ve elleri kasıklarına gitti. Alvina, yaptığı şeye inanamayarak elleriyle ağzını kapattı. Kafasını "Ne yaptım ben böyle?" anlamında salladı ve ellerini ağzından çekti. Chelsea intikam almak istiyormuş gibi haykırmaya başladı. Alvina, birkaç hırlama ve ayak sesi duyduktan sonra Chelsea'ye, "Chelsea! Bağırmayı kes yoksa burada öleceksin!" Chelsea, Alvina'nın dediklerini duymamış gibi yaptı ve bağırmaya devam etti. Alvina, "Bana başka seçenek bırakmıyorsun." dedi ve koşarak uzaklaşmaya başladı. Chelsea'den en son duyduğu şey sesli bir küfür ve, "Beni öylece bırakıp gidemezsin!" olmuştu.

Alvina, biraz daha koştuktan sonra durup nefes alışverişlerini düzenlemeye çalıştı. Kamp alanından çok uzaklaşmıştı. Kafasını yukarıya kaldırdı ve kara gökyüzüne baktı. Bu sefer gözleri karnına kaymıştı. Fazlasıyla acıyordu.

Alvina yürümeye devam etti. Nereye gittiğini bilmiyordu ama yürüyordu. Sırt çantasından bir lastik toka çıkardı ve saçını at kuyruğu yaptı.

Alvina yürümeye devam ederken bir ses duydu. Fısıltıyla konuşuyorlardı. Biraz daha yaklaştı ve bir ağacın arkasına saklandı. Bir kadın ve bir erkek konuşuyordu.

"Onu orada bırakmamız doğru muydu gerçekten?"

"Isırıldıysan geberirsin. Bu kadar basit."

"Peki Natasha?"

"O evde uyuyor. Biraz dinlensin. Daha sonra söyleriz."

"Ne diyeceğiz peki? "Merhaba Natasha, annen dün akşam bir adamla flörtleşirken ısırıldı ve biz ona yardım etmedik, öylece kaçtık. Olan şeyler bizim hatamız değildi, gerçekten. Her neyse, dün akşam iyi uyudun mu?" mu?"

"Senin bu dramatikliğin olmasaydı şuan daha iyi bir yerde olabilirdim Teresa!"

Adam silahını çektiği sırada Alvina ağacın arkasından çıktı ve kıvrak bir hareketle silahı elinden alıp ona doğrulttu. "Kimsin sen?" diye sordu adam şaşkınlık içinde. "Acımasız." dedi ve silahı indirmeden adamın boynundan tutup ağaca yasladı. Silahı da adamın boynuna doğrulttu. "Eğer sizi bir daha bu ormanda görürsem, hepinizin anasını ağlatırım. Anladınız mı beni?" Adam hızlıca kafasını salladı. Alvina, adamın yakasını daha sıkı tutup hızlıca yere fırlattı. "Başka silahınız var mı?" diye sordu Alvina. Adam, Alvina'nın arkasına doğru bakınca Alvina da o yöne baktı. Kadının gözlerinden yaşlar süzülüyordu ve elinde bir tüfek vardı. Ucu Alvina'ya doğrultulmuştu. Alvina, elindeki silahı kadının önüne attı, ellerini teslim olmuşça kaldırdı ve gözlerini yumdu. O an beklediği şey gerçekleşti. Kadın tetiği çekti. Alvina yavaşça gözlerini açtı. Kadın onu vurmamıştı, adamı vurmuştu. Artık kadının gözleri ağlamaktan kurumuştu. Alvina'ya döndü ve tüfeği eline verdi. Yere eğilip adamın silahını da aldı ve Alvina'nın beline sıkıştırdı. "Tanrı seni korusun."

Alvina sonunda güvenli (ne kadar güvenli olabilirse) bulduğu bir ağacın altına sindi. 3 gündür ağzına bir lokma bir şey girmemişti. Ailesini düşünüyordu. Onlar bu zamana kadar hayatta kalmayı başarabilmişler miydi? Çünkü eğer ölmediyseler, Alvina onları bulup kendi elleriyle öldürecekti.

Yavaşça gözlerini kapattı ve dua etti.

Tanrı'nın onu affetmeyeceğini bile bile dua etti.

Neden bu kadar kısa oldu yav, anlayamadım. Umarım beğenmişsinizdir ^^

Merciless // the walking deadWhere stories live. Discover now