Mutlulukla iç geçirdi. Fazla düşünmeyecekti. Hayat düşünmek için çok kısaydı ne de olsa. Hem içinden bir ses pişman olmayacağını fısıldıyordu. Belki de o ses aptal aşığın sesiydi ama hey! Kimin umrundaydı? İnanamazlıkla kafasını salladı. Aşk insanı böyle aptala çeviriyordu demek.

Kendine çeki düzen verip aşağıya indiğinde annesini gördü. Her zamanki koltuğuna oturmuş, gazetesini okuyordu. Kahvaltıya hep beraber oturma gibi alışkanlığı vardı. Tabi Ceylin'i evde yakalayabildiğinde gerçekleşiyordu bu sadece.

"Selam annelerin en güzeli" diyerek yanağını sulu öpücük kondurdu.

"Günaydın'ın suyu mu çıktı yavrum" diye söylendi Hale Hanım.

"Bilmem. Her neyse ben çok açım hadi masaya oturalım. Hatice Teyze krep yaptı kesin. Kokusu geliyor sanki."

Hale Hanım şaşkınlıkla kızını izliyordu. Demek minik kızı gerçekten âşık olmuştu. İster istemez gözleri sulandı. Her zaman kocasıyla sahip olduğu mutluluğa kızının da sahip olmasını istemişti. Sahip olduğu en değerli şeydi o. Sonunda âşık olmuştu. Kahraman'ın onu sevdiği de her halinden belli oluyordu. Kızını kucağında taşıyıp yatağına götürürken seyretmişti onu inceleyerek. En değerli hazineyi taşır gibi hareket ediyordu. Kızı da güvenli bir limanda koruyucusuna sarılır gibi sığınmıştı ona. Dualarım kabul oldu sonunda diye gülümsedi. Ah bir de torun sahibi olursa daha ne isterdi ki.

Kahvaltıya başladıklarında Ceylin kendini kurt gibi aç hissediyordu. İlk defa böyle yemek yiyordu. Çayından bir yudum alırken annesinin onu izlediğini fark etti.

"Ne oldu anne, neden öyle bakıyorsun?"

"Sendeki değişiklikleri düşünüyordum. Küçük kızımın âşık olduğuna, dün o çocuğun kucağında eve geldiğinde daha çok inandım."

Ceylin o anda çayından bir yudum alıyordu. Annesinin söyledikleriyle çayın boğazına kaçması bir oldu. Şiddetle öksürmeye başladı. Tanrım! Demek eve böyle gelmişti. O Kahraman'a gününü gösterecekti.

"Anne bir saniye " diyerek sandalyesini geri iterek ayağa kalktı. " Ben hemen geleceğim."

Telefonu odasındaydı. Hızla yukarıya çıktı ve yatağına oturup onu aradı. Beklerken zaman daha yavaş geçiyordu sanki.

"Aşkım" diyen sesi duyduğunda az daha yumuşayacaktı. Eliyle alnına vurdu. İçinden de aptal olma diye söyleniyordu.

"Neden cevap vermiyorsun? Bir şey mi oldu?"

Ahh canım... Nasıl da endişelenmişti. Ama yok... Ona hesabını soracaktı.

"Daha ne kadar saçmalayacaksın diye bekliyorum" dedi sesinde hiçbir duygu yoktu. En azından bunu başarmıştı.

"Anlamadım?"

Anlamadığından emindi. "Diyorum ki; Ne ara 'Güzelim'den 'Aşkım'a terfi ettim ve neden benim haberim yok!"

"Ceylin bu şakaysa hiç komik değil." Sesindeki panik ona öyle bir tatmin vermişti ki... Gülmemek için çok zor tutuyordu kendisini.

"Ben şaka yapmam Kahraman. Gerçekleri söylerim ve şuan sana çok sinirliyim. Adam kaçırmak huy falan mı oldu sende? Arkadaşlarımın yanından alıp nasıl götürürsün beni ve evime kucağında ne hakla taşırsın? Yine de teşekkürler annem âşık olduğumuza inanmış gibi görünüyor. Bu yüzden sana bir kahve ısmarlamaya karar verdim. Bir saat sonra Teona'da." diyerek telefonu kapadı. Cevap vermesini beklerse durum tuhaf bir hal alabilirdi. Hem bir saat boyunca biraz düşünüp dursundu.

***


Korci'yle akşamüzeri buluşmak üzere ayrıldık. Aslında evden çıkana kadar ciddi ciddi varlığımın sona ereceğini düşündüm bir ara. Kızgın ve cüssesi beni benim birkaç katım olan adamı beni kovalarken bulunca ehh, kolaysa tırsma. Neyse ki şirinliklerim işe yaramıştı.

S A R EWhere stories live. Discover now