Albino 2 ♠ Deneyimler

Start from the beginning
                                    

Serap'ı beklerken başka bir şey yapamazdım, aklım hâlâ içerideydi. Oturdum odanın karşı duvarının dibine ve telefonumu çıkardım cebimden. Instagram'a girebilirdim o çıkana kadar belki?

Profilimde resimlerin yüklenmesini beklerken çok heyecanlıydım ve bu beni kötü hissettiriyordu. Arkadaşım belki de az ötemde ağlıyordu ve ben burada onun için her şeyi berbat hâle getiren şeyle heyecanlanıyordum.

Ama resimlere göz ucuyla bakıp aşağı inerken profilimin beyazlığı beni çok mutlu etmişti. Serap işini biliyordu ve albinoluğumla uyumlu beyaz resim filtreleri kullanmıştı.

Yorumlarda illâki kötü yorumlar vardı ama daha güzeli, diğer insanların beni savunmasıydı.

Bir süre sonra içeriden Serap'ın tüm rahatlığıyla bağıra bağıra ağlamasını duyduğumda uygulamayı gelişigüzel kapatıp içeri daldım. Bilgisayar kapağı indirilmiş bir şekilde yatakta ters duruyordu ve Serap ellerini yüzüne kapamış ağlıyordu.

"Serap!" Sesimi duymamla başını bana kaldırdı ve bir an, yüzünde makyaj olsaydı yüzünün simsiyah olacağı düşüncesi dikkatimi dağıttı. Kendime gelince yanına koşturdum ve yatağa oturdum arkadaşımın yanına. Ben yanına gelir gelmez bana sarıldı sımsıkı ki bu onun pek yapacağı bir şey değildi. Ona karşılık verdim elimden başka bir şey gelmeyerek.

Saçlarını diğer tarafa attım Serap'ın ve gözünden yaşı sildim.

"Ağlama, olmayan makyajın akıyor. Ayrıca ağlarken çok çirkin oluyorsun." Serap başını kaldırıp bana baktı şaşkınlıkla, ona gülümsedim neden yaptığımı bilmeyerek. Dudaklarını aşağı sarkıttı ve gülmekten kendimi alamadım. Ağlamamak için direttiğinde de böyle oluyordu, aynı küçük bir çocuk gibi.

Serap boynuma atladı tekrar ve konuşmaya başladı hızlı hızlı. Bana sımsıkı sarılırken samimi olduğuna inanıyordum.

"Hezâr, beni kandırdın dedi. Bana yalan söyledin, bunu nasıl yaparsın dedi. Hezâr çok kötüyüm. Hezâr, Fergus dedi ki, şey... Aman unuttum işte ya..." Güldüm ama Serap gülmediğinde öksürdüm.

"Konuşmaya devam edecek misiniz?"

"Hayır, Hezâr hayır... Konuşmayalım artık dedi. Konuşmayacağız, resmen konuşmayacağız..." Ah.

Ne diyebilirdim şimdi ben? Ne demem gerekiyordu? Ne yapmam gerekiyordu?

"Serap, özür dilerim. Her şey için."

"Of salak, sus." Bunu demesi ikimizi de rahatlatmamıştı, biliyordum. Ama üstelemedim.

Birkaç saat sancılı geçmişti. Beraber Oynat Bakalım izledik kafamız dağılsın diye. Birkaç paket cips ve çikolata bitirip çöpünü atmaya üşendiğimiz için Serap'ın köpeğinin ağzına tıkıştırdık aşağı götürmesi için. Köpek çöpleri önce sevmeyip attığında ve tekrar ağzına alıp aşağı indiğinde kahkahalarla güldük. Birkaç dakika sonrası Serap'ın annesi bize az önceki olay için bağırdığında daha fazla güldük. Mısır'ı bilerek böyle eğitmişti Serap. Çöpleri hep Golden Retriever'ıyla yolluyordu.

Serap'ın kafası dağılmıştı ama elbet bu bir şeyi değiştirmiyordu. "Hezâr, bana hâlâ kızgın mısın?"

"Hayır değilim Serap. Hatta itiraf etmen gerekirse şu Instagram olayını sevdim ben." Serap şaşkınlıkla bana döndü, dili tutulmuş gibiydi.

"Ne dedin sen?"

"İnsanlar güzel olduğumu düşünüyor Serap. Bu inanılmaz."

"Hezâr sen zaten güzelsin. Ben böyle düşündüğünü hiç bilmezdim. Gerizekalı, ben ne bok yemeye senin fotoğraflarını kullandım sanıyorsun?"

"Ben... Ne bileyim."

"Salak ya, seviyorum seni."

"Ben de seni." Serap güldü çok samimi ve dürüst bir şekilde. Ben hiç güzel olduğumu düşünmezdim, özel ve farklı olabilirdim ama her özel ve farklı olan iyi ve güzel olmayabilirdi, değil mi?

Karar vermiştim, bu hesabı devam ettirecektim ve Serap'la arkadaşlığıma herhangibir şey olmayacaktı.

Hayat ne tuhaftı değil mi? Arkadaşlıklar uzun veya kısa sürede, saçma veya büyük sebeplerle bozulabiliyordu hemen. Arkadaşlıklar ne denli köklü olursa olsun.

Acaba ben yanlış mı biliyordum?

Ertesi gün okul her zamanki gibi geçmişti. Serap her zamanki gibi sınıfın espritüel ve gülünen kişiliğiydi ama ek bir şey vardı, düşünceliydi. Fergus'u düşünüyordu.

Uzak mesafe ilişkiler gerçek miydi? Aralarında binlerce kilometre olan insanlar birbirlerini yine de sevebilir miydi?

Ben nereden bilebilirdim ki? Ben ne birinden hoşlanmıştım, ne de biri benden hoşlanmıştı.

Derin bir nefes alarak derse döndüm, bunları düşünmem yersizdi. Gereksiz.

Okuldan sonra bir kafeye gittik, ben her zamanki frambuazlı pasta ve taze sıkılmış portakal suyu sipariş ederken Serap limonlu cheesecake ve limonata almıştı. Limonu kesinlikle çok seviyordu. Benim kırmızı meyveleri sevdiğim gibi.

"Hadi fotoğraf çekelim." Saçlarımı düzeltim telefonun karanlık ekranında ve pozisyon aldım. Kamerayı açıp tuşa basacakken Serap'ın şüpheli bakışları bana engel oluyordu.

"Hezâr. Bu repliği benim söylemem gerekiyordu. Bak gerçekten, ben iyiyim. Beni mutlu etmeye çalışmanla bile mutlu oluyorum." Telefonu indirip Serap'a baktım. Ben bunu kendim için istemiştim, Instagram'a koymak için.

Bana neler oluyordu? Değişiyor muydum yoksa?

Yok canım! Alt tarafı bir fotoğraf ve saçma sapan bir sosyal medya hesabıydı.

Değil mi?

"Sen nasıl istersen ama ben yine de bu sarı-pembe masayı çekmek istiyorum. Hadi gir kareye." Fotoğrafta ben gözlerimi güneşi yenmek adına biraz daha açmaya çalışıp başarısız olurken Serap da bana inat normalden daha küçük gülümsemişti.

Bunun şöyle olması gerekiyordu: Serap kocaman bir gülümsemeyi daha da büyütmeye çalışmalı, ben minik bir gülümseme ve ondan daha minik gözlerle bakmam gerekiyordu.

Derin bir nefes aldım, Serap düzelecekti elbet. Unutacaktı onu.

Klasik bir kafe anının ardından evlere dağıldık, inanılmazdı ki birçok fotoğraf çekmiştik ve ben Serap'ın hangi filtreyi kullandığını öğrenmiştim. Filtreyi indirip fotoğrafları düzenlemek ve hesaba koymak için sabırsızlanıyordum!

Ama bu böyle olmazdı, benim acilen İnternet paketi yapmam gerekiyordu. Fotoğrafları an be an paylaşmalıydım. İnternette birkaç kampanya inceleyip kendime ekonomik bir tane yaptığımda benden mutlusu yoktu.

Telefonum elimde mutfağa giderken bacağımı bir şeye çarpmanın verdiği acıyla telefonumu düşürdüm.

"Telefonum!," diye acıyla inleyip yere oturduğumda gözümle aynı hizada, rafta duran defterim çarptı gözüme. Defterime kaç gündür bir şey yazmıyordum?

Aman, sonra doldururdum eski günleri de.

Önce fotoğraflarıma yapılan yorumlara cevap vermeliydim.

Yorum ve oy bırakmayı unutmayın!

Selam periler, ben anaperiniz. Özrüm karaktersiz ve önemsiz olacak çünkü haksızım. Yine de özür dilerim. Bu bölüm normalde yazmayı sevdiğim şekilde değildi, uzun değildi ama önemliydi.

Sizce Hezâr'a neler oluyor?

Hezâr'ın bu durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?


AlbinoWhere stories live. Discover now