11.RENK: KUTLAMA

En başından başla
                                    

Kutular düz, siyahtı. Sadece üzerinde beyaz, fiyonk süsü verilerek bağlanmış kurdele vardı. Fazla ağır değillerdi. Dolabın önüne koyarak hala yatakta oturan Yağmur'a omzumun üzerinden bir bakış attım. "Açsana!" Beklediğimden heyecanlı çıkan sesine ufak bir gülüş ile karşılık verdim.

Eğilip yerden alarak yatağın üzerine kutuları bıraktım. İlk önce küçük olanları önüme çekip kurdelesini çözdüm. Siyah, parlak, düz bir topukluydu içindeki. "Buna rugan diyorlar, düz değil." Yağmur omzumun üzerinden eğilerek kutuya bakıyordu. Duruşu sebebiyle göz devirsem, göremezdi ama biliyordum, hissederdi. Elini uzatıp almaya çalıştığında eline hafifçe vurarak engelledim.

Diğer küçük kutunun içerisinde ise sadece siyah dantelden oluşan, bağlanmasını sağlayacak siyah kurdele dışında hiçbir hareketi olmayan maskeyi gördüğümde gülümsedim. "Kadına bak be! Kendi maskesi belli olmasın diye, diğer herkese maske takdıracak." Yağmur bu söylediğime ufak bir kahkaha ile karşılık verdi.

Küçük kutuları yatağın boş kısmına koyarak uzun kutuyu araladım.

"Aman Tanrım!"

"Evet... Aman Tanrım!"

Görebildiğim kadarı ile iki parçadan oluşuyordu elbise. Üst kısmını elime alıp havaya kaldırarak, şaşkınlığımı gizlemeden bakmaya başladım. Tamamı dantelden oluşan bir üsttü. Dikiş yerleri inceyken ortalara doğru kalınlaşan ve arka tarafındaki dikiş yerine doğru tekrar incelmeye başlayan askıları vardı. Asaletin rengi olarak bilinen renkti; siyah.

Üst kısmı yatağın üzerine tekrar koyup katlanmış eteği çıkardım içinden.

Düz, uzun, tahminen ayak bileklerimi dahil kapatacak uzunluktaydı, siyah, yüksek bel, kiloş* bir etekti. Eteğin üzerinde herhangi bir hareket, süs, dantel yoktu. Alabildiğine sadeydi.

"Giysene!" Sesinden kendini ele veriyordu. Elbise, benim gibi onu da büyülemişti.

Üst kısmını da alıp banyoya girdim. Dantel üstü üzerime tam oturmuş, hatta biraz dar olduğundan bedenimin üst kıvrımlarını sarmıştı. Aynada kendimi izlemeyi bırakarak eteği hızlıca giyinmiştim. Tahmin ettiğim gibi, yerlere uzanmış, bileklerimi kapatmıştı etek. Tahmin etmediğim, yan tarafından bacağımı dizimin bile yukarısından gösterecek bir yırtmacı olduğuydu.

Banyo kapısını açıp eteği tutarak boy aynasının önüne gelmiştim. Elbisenin üstü croptu ve etek ile birleşmiyor, az bir boşluk bırakıyordu aralarında. "Yok artık..." Annemin işini iyi yaptığını, yetenekli bir modacı olduğunu biliyordum fakat bu görüntü... Karşımdaki bu görüntü bana o kadar büyüleyici geliyordu ki o ben değil, bir başkasıydı sanki. "Bu yırtmaç..." Elbisenin zarifliği, yırtmacının cesaretinden dolayı ortadan ikiye bölünüyordu. "Normal anneler, böyle yırtmacı olan, cesur bir kıyafeti kızlarına giydirmezler." Sonra durup kollarını kavuşturdu. "Ah, normal anneler dedim..." Elbisenin yakası kalp şeklindeydi, üst kısmını hafifçe çekiştirerek bedenimi bu kadar sarmasını engellemeye çalıştım.

"Şey mi yapsak, Arda'yı mı davet etsek?" Bu söylediğinden sonra ellerim elbisenin üstünden ayrıldı, utanmaz bir gülüş dudaklarımda peydahlandı. "Aklımdan geçmedi değil..."

"O zaman dua edelim, annen sınıftakileri çağırmak gibi aptal bir düşünceye katılsın. Belki Arda'da gelir?"

Yırtmacın arasından bacağımı geçirerek aynada kendime baktım. "Yine de gelebileceğini sanmıyorum..." Hani olur ya, bir makyaj aleti, bir saç şekli, yüzünüze yer edindiğiniz bir mimik sayesinde kendinizi güzel hissedersiniz... İtiraf etmek gerekirse, bu elbisenin içinde kendimi güzel, güçlü ve çekici hissetmiştim.

BEN GRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin