Beynim ve kalbim arasındaki bağlantı kopmuştu sanki, kalbim tek başınaydı ve mantıklı düşünecek durumda değildim. Buna rağmen tek kelime edemedim, dilim tutulmuştu. Eren sigaradan bir nefes çektiğinde nefesimi tuttum, sigara zaten bitmek üzereydi o yüzden zevk alamamış olacak ki kaşlarını çattı. Hiçbir şey demeden sigarayı attığında nefesimi geri verdim. Çok tuhaftı, dinlemesi için ona saatler önce yalvarırken diyeceğim tüm kelimeler şu andan itibaren zihnimden silinmişti. 

Eliyle yanağıma uzandı, gözyaşımı silerken dudaklarım kıvrıldı. İlgisine muhtaçtım, kabul ediyorum. "Ağlama." diye mırıldandı. Sesindeki merhameti hissettiğim an daha çok ağlamak istedim. Bu istekle cebelleşirken kısık ve kırgın bir sesle "Ağlatan sensin." dedim. Gözlerimi ondan kaçırınca dizlerinin üstüne çöktü ve gözlerimin içine baktı. Kahvelerindeki o sıcaklığı hissetmek kalbimdeki sızıya şifa olmuştu. "Özür dilerim."

O hep merhametliydi bu yüzden beni affedeceğine dair inancım hep vardı.  Ben bugün gelmesini bile beklemezken şu an dizlerimin dibinde benden özür diliyordu. Ona aşık olmamak mümkün değildi kalbimin nezdinde.

Gözlerindeki kızarıklığa baktıkça mahvoluyordum. Kendi başına bazı şeyleri halletmeye çalışıyordu ve yorgundu. Elimle yanağına dokundum, titreyen elim ona temas ettiği an düzene girdi. "Özür dilerim." dedim dolan gözümle. Kadrajım bulanıklaşmıştı, zorlukla gülümsedim. Başını elime yasladığımda kalbimdeki fırtına dindi. 

"Mesajına yanıt vermedim." dediğinde kaşlarımı çattım. "Gözlerine bakarak söylemeyi istedim. Seni seviyorum."

Dudaklarım büküldü. "Dün akşam beni yanıtsız bıraktın."

"İçimden söyledim."

Bu adama çok aşıktım.

Ayağa kalktığında elim boşluğa düştü, kafamı kaldırdım. "Konuşacağız ama şimdi değil, biraz zamana ihtiyacım var." İyi görünmüyordu, ayağa kalktım. "Çift terapistine gideriz."

Kafamı salladım. Haklıydı, sorunlarımızı uzman destek alarak çözmek daha iyiydi. Gitmeden önce son kez arkasını döndü ve "Sigara içme bir daha." dedi. Dayanamadım  ve kolundan tutup kendime çektim, benim de sarılmaya ihtiyacım vardı. Ellerini belime doladığında kokusunu içime çektim. Bir müddet sonra benden yavaşça uzaklaştı, bu sırada şakağıma tüy kadar hafif öpücük bırakmıştı. Şeker almış çocuğun sevincini kalbime işlemişti.

Odasına çıkarken arkasından onu izledim. Gözümün önünden ayrılsın istemiyordum. Çok vakit kaybetmiştik, yaralarımızı sarıp yolumuza bakmamız lazımdı. Sabır, anlayış ve sevgi problemlerimizi çözecekti. Hatırlamadığı zamanlardan birinde mesajında kendim ona gitmediğim sürece yanıma gelmeyeceğini demişti. Hatırlamadığında bile aslında aynı Eren'di, değişen hiçbir şey yoktu. Çok kırılmıştı, kalbinde bu his eski hayatından yadigar kalmıştı ve ona göre hareket etmişti.

Sakin kafayla düşününce dün akşam beni daha fazla kırmamak için yanımdan ayrıldığını anlamıştım, amacı beni kırmak değildi asla. Tahminlerime göre tam da evden ayrıldığı sırada geçmişi hatırlamıştı ve ilk uçakla İngiltere'ye gelmişti, mekana gelme sebebini çözemesem de o sahneyi görmesini ve kalbine bir yara daha almasını istemezdim. Kafası karışıktı, onu fazla bunaltmamalıydım. 

Gülümsedim. O etrafımdayken problemler gözüme o kadar da büyük gelmiyordu artık.

***

Ev ahalisiyle duygu dolu kavuşmamızdan sonra Barış, Büşra ve ben evin bahçesindeki büyük salıncakta sallanırken oldukça huzurlu hissediyordum. Büşra'nın bana ön yargılı olacağını hatta benden nefret edeceğini düşünmüştüm. Büşra abisine benziyordu, beni incitecek tek bir davranışta bulunmamıştı. Bana hâlâ abla diyordu, eskisi gibiydi. "Abla yemekten sonra havuçlu kekinden yapalım mı? Senden sonra çok denedim yapmayı ama o tadı tutturamadım."

Naabot mo na ang dulo ng mga na-publish na parte.

⏰ Huling update: Jul 14, 2024 ⏰

Idagdag ang kuwentong ito sa iyong Library para ma-notify tungkol sa mga bagong parte!

Dev Adam | Texting Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon