Karne Günü ve Mektup

575 33 5
                                    

"Bugün karnelerimizi alıyoruz. Hem mutluyum hemde hüzünlü. Çünkü Selin mezun olucak ve beni yanlız bırakıcak okulda. Ama olsun o hayatını kurtacak. Belki aynı evde kalmaya başlarız, hele bi mezun oluyimde... " diyerek günlüğünü kapattı Yağmur , iç çekmesiyle birlikte. Uzun süredir yazmıyordu, rahatlamış hissetti. Selin'in verdiği mektubu sakladığı yere iliştirdi günlüğünü. Ama biran duraksadı. Bugün annesi odasını düzenliyecekti. Ya bulursa? Günlüğü önemli değildi şifreliydi ama ya mektup? Bunlardan korkup etrafa bakışlar attı ve kimsenin olmadığından emin olup mektubu aldı. Salona doğru gitti ve televizyonun arkasındaki bölmeye sakladı. Televizyon duvara monteli olduğu için arkasına rahatlıkla bir şeyler saklayabiliyordu. İlk sigaraya özenip başladığı zamanlarda da paketini oraya sakladığı gibi... Derin bir nefes alıp ardına döndü ve kapıdan çıktı. Okula gidip karnesini alma zamanıydı ve Selin ile ağaçlarında buluşmanın.

Okula geldi ama kapısında Selin'i bekliyordu. Çünkü gene o iğrenç saldırılara maruz kalmak istemiyordu. Her dakika telefonuna bakıp mesaj bekledi ve beklenen mesaj geldi: "Hayatım ben biraz gecikicem sen al karneni. Korkma sakın bir şey olmaz, hadi öptümm :* "
Şakamıydı bu? Bu kadar olaydan sonra nasıl yalnız bırakabilirdi onu? Kızarak ve iç çekerek içeri girdi. Ona doğru bakılıpta konuşulan dedikoduları duyabiliyordu. Kafasını çevirdi ve yürümeye devam etti. En sonunda sınıfına ulaşmıştı ama karşısında öğretmeni dışında Begüm de vardı. Begüm'den uzak bir yere oturdu. Bekle, bekle , bekle... En sonunda hoca ismini okudu ve Yağmur karnesini bir hışımla alıp dışarı çıktı. Begüm ile konuşmak istemiyordu. Ama hemen ardından Begüm de karnesini almış olucakki Yağmur'un arkasından koşturdu. Yağmura omuz attı ve "Ne oldu sevgilin yok ortalıkta. Sizin lezbiyen ilişkinizden tiksiniyoruz , bilin istedim" diye bağırdı. Yağmur çok utanmıştı. Herkes duymuştu. Koşarak tuvalete gitti. Gözleri dolmuş ve bok gibi hissediyordu. Müzik ruhun gıdasıda olsa şuan hiç bir müzik onun ruhunu besliyecek kadar iyi değildi. Ya o çok zayıftı yada hayat çok acımasız...

Tuvalette geçirdiği ağlamaklı yarım saatin ardından Selin gelmişti. Mesajı okumasıyla bir tuvaletten çıktı ve Selin'in boynuna atladı. Üzgündü ama paramparça olmuş kalbini Selin'e sarılarak iyileştirebiliyordu. Bu iyi hissettirdi. Selin de karnesini aldı ve agaçlığa doğru el ele yola çıktılar. Herkes baktığı için Yağmur huzursuzdu ama yanında Selin vardı ve o onun kahramanıydı.

...Bu sırada...
Yağmur'un annesi (Bilge Hanım) , Yağmur'un tahmin ettiği şekilde odasını topladı. Günlüğünü buldu ama şifreli olduğu için açamadı, meraklıydı annesi. Fakat Yağmur'un hesaba katmadığı bir şey vardı: misafir. Bugün misafir gelecekti ve annesi sadece odasını değil salonuda toplayacaktı. Bilge Hanım Yağmur'un odasını bitirip salona geçti. İlk iş camları silmekti. Yirmi dakikalık cam silme faslından sonra tam televizyona yönelmişti ki kapı çaldı. Gelen karşı komşuydu , bir bardak şeker istiyordu. Onu verdi ve krem renkli koltuklarında oturup biraz dinledi.

Bilge Hanım dinlenmesinin ardından nemli bir bez ile kuru bir bez alıp televizyonu silmeye başladı. Silerken yere mektup düştü. Meraklı ya hemen alıp: "Buda ne acaba?" diyerek mektubu açtı. En başta Yağmur'un erkek arkadaşından olduğunu sanıp gülümsedi ama gülümsemesinin kaybolması 30 saniye sürdü. Bu mektup erkek arkadaşından değil kız arkadaşındandı, hatta sevgilisi. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Yağmur'un ablası Damla da erkek kardeşi Arda da normaldi. Ya Yağmur? Bunu ona nasıl yapabilirdi? Hemen telefona sarılıp Yağmur'u aradı. Yağmur o sırada sallanıyordu ve telefonu ağacın altına bıraktığı çantasındaydı. Beş dakika sonra Yağmur telefonuna bakmaya gitti ve "12 cevapsız arama: Annem" iletisiyle karşılaştı. Hemen annesini arayıp:
-Ne oldu anne bir sorunmu var?
-Yağmur her ne cehennemdeysen çabuk eve geliyorsun.
-Ta..tamam anne. Birazdan evde olurum. Ama iyimisin sen?
-İyi değilim çabuk eve!
Yağmur Selin'e söyleyip hemen eve doğru koşmaya başladı. Yolda: "Umarım mektubu bulmamıştır." diye kendi kendine söylendi.

Eve gelince annesi, daha kapıdan girmeden ona sert bir şekilde tokat attı. Ve:
-Bunu bize nasıl yaparsın? Hiç utanmıyormusun? Hele emeklerim? Hiçemi sayıyorsun onları? Ben seni böylemi yetiştirdim?!
-Anne ne yapmışım ben yaa?
-Daha ne olucak bu mektup ne?! -diyerek Yağmur'un yüzüne fırlattı mektubu-
-Anne bir dakika dinlermisin beni? Size söylemeyi planlıyordum bir süredir. Ben sadece erkeklerden değil kızlardan da hoşlanıyorum ve bu yanlış bir şey değil. Doğada tüm hayvanlarda görülür ama sadece homofobiklik insanlara aittir. Ve...
Yağmur cümlesini bitirmeden annesi bir tokat daha attı.
-Yağmur başlarım hayvanlara da , doğayada sanada! Hemen bir psikiyatriste götürüyoruz seni. Yarın ona anlatırsın derdini. Şimdilik babana söylemiyorum çünkü bu saçmalığın biticeğine inanıyorum. O sapık ruhlu kızlada kesinlikle görüşmeni istemiyorum. Şimdi doğru odana!
Annesinden böyle bir tepki beklemiyordu. Sonuçta o bunca zaman hem annesi hem sırdaşı hem dostu olmuştu. Bunu da hak etmiyordu. Bu normal bir şeydi. ama bunu anlamıyordu. Ağlayarak odasına kapandı ve kapıyı kilitledi. Hıçkırıklara boğulmuştu. Selin'e mesaj atmak istedi ama göz yaşlarından ekranı göremiyordu. Telefonu fırlattı ve yere çöküp dizlerini kendine çekti. Diz kapaklarına kapanıp ağlamaya öyle devam etti. Ölmek istiyordu. Ama Selin ile birbirlerine sözleri vardı asla yalnız bırakmayacaktı birbirlerini. Kafasını arkasındaki bej renkli duvara yasladı. Düşünceler arasında boğulmak üzereydi. Tüm düşünceler arasından sıyrılıp ona yoğun gelen tek bir düşünce vardı: "Benim suçum değil hatta bu suçta değil. Kim kimi sevmiş kime ne? Neden beni anlamıyorlar, neden..."
Yağmur yatağa geçip uyumaya başladı. Ağlamaktan yorulmuş ve bitkin düşmüştü. Peki ya onu neler bekliyordu? Artık annesi de öğrenmişti. Hayat eskisi kadar toz pembe değildi...

Renkli Rüyalar (LGBTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin