24. BÖLÜM ( CEFA)

23 10 4
                                    

                                 CEFA

Seni düşünmek kafamın ve yüreğimin;

En tatlı, en heyecanlı meşgalesidir.

Nazım Hikmet

(CEM ADRİAN – Bir Gülü Sevdim)

Gün aymıyordu, sabah ezanı bile okunmuştu ama güneş henüz doğmamıştı. Hatice Hanım ve annem eve gitmişlerdi ikisinin de mecali kalmamıştı. Uykusuzluktan bitkinleşmiş gözlerimin kızarıklığı tenime de yansımıştı. Kalbimin sancısına alışmıştım, artık sakindim.

"Geceyi burada sabah ettin, hava çok soğuk al çayını için ısınsın." Dayım elinde duran bardağı elime tutuşturdu. Gözlerim şehrin bütün ışıklarını sararken aslında her biri çok uzaktı ve her biri kendi sokağını aydınlatıyordu. Bizim denizimin etrafı karanlıktı, sadece ikimiz vardık.

"Nasıl yaptın?" dedim, tekdüze bir sesle. Dayıma kızamıyordum ama yaptıklarına da razı gelemiyordum.

"Çok, çok pişmanım." Karşımdaki insan dayım değil de başkası olsaydı çoktan yerin dibine girdirmiştim.

"Ben Ada'ya nasıl söylerim? Nasıl diyeceğim senin onun babası olduğunu, nasıl anlatırım onun tecavüz sonucunda hayata geldiğini?" Çaresizliği hallerinden belliydi, şu saatten sonra pişman olsa da olmasa da Ada öğrenecekti ve beni asla affetmeyecekti.

"Ayaz oğlum, yemin ederim çok pişmanım senelerce düşündüm Ada'ya gitmeyi, olmadı yapamadım." Gözlerim kapanıp açılırken dayımın dediklerini işitsem de cevap verebilecek bir kapasitem kalmamıştı. Hava aydınlanıyordu, ama ben batıyordum.

"Ayaz Bey, sizi ameliyathanenin önünde bekliyoruz." Gelen hemşirenin haber vermesiyle korkuyla içeri gittim. Ameliyathanenin kapısında doktorlar ve Emre vardı. Emre?

"Oğlum Ada'yı yarım saat içerisinde ameliyathaneye alacaklar ve bizden imza istiyorlar." Kalbimin ritmi o kadar şiddetlenmişti ki, belime bile vuruyordu.

"Ne imzası baba, neyi uzatıyorlar hâlâ ya?" Gökhan kollarımı sıvazlarken dayım sakin olmam gerektiğini tekrarlayıp duruyordu.

"Ayaz Bey korkulacak bir şey yok fakat yine de her şeye razı olmamız gerekir." Babam her şeye onay verirken Emre bana doğru yaklaştı.

"Emin ol ben de Ada'nın iyi olması için elimden gelenin kat kat fazlasını yapacağım." O kadar farklı duygular içerisindeydim ki kime sayıp sövdürsem bilmiyordum, anlamsız duygular içerisindeydim.

"Bana güven Ayaz, o yüzden şimdi bu imzayı atmalısın kaybedecek zamanımız yok." Hemşirenin elindeki kâğıtları alıp titreyen ellerimle zor zekât imzalamaya çalıştım. Titreyen bedenim ve durmak bilmeyen kalp sancım.

"Ada'nın bilinci açık şuan Ayaz, ameliyathane öncesi beş dakika görebilirsin."

***

İşte olmak istediğim yerdeydim, Ada'nın yanında. Ellerini ellerime sıkıca sarmalamıştım, üşümüştü anlaşılan başımı ellerine kadar eğdirdim verdiğim sıcaklar eşliğinde avucumda ellerini ısıtmıştım. Gözlerimden süzülen yaşlar Ada'nın ellerine akıyordu, yaşlarım arasında hem ısıtıyor hem de narin buseler konduruyordum.

"Bırakma beni Ada ne olursun beni bırakma olur mu?" Ada kendini ne kadar zorlasa da gözlerini açamıyordu, ağız içinde birkaç kelime söylemeye çalıştı ama olmadı, gözleri açılmadan kapanmaya meyilliydi.

"Ağlama Ayaz." dedi, kendini zorlayarak. Sen söyle Ada şimdi nasıl susayım? Hemen irkilerek doğruldum sol elim ellerini tutarken sağ elimle yüzünü okşamaya başladım.

"Ağlamıyorum güzelim, korkma tamam mı sen iyi olacaksın." Onaylarcasına başını salladı, yüzünde tebessüm oluşturmaya çalıştı ama becer edemedi. Ellerini ellerimden ayırdım alnına ilk busemi kondurdum. Yüzüne olan ilk tebessümüm hastane köşelerinde olmamalıydı deniz gözlüm...

Ben o gözlerde boğulsam, kurtulmamayı dilerim...

Nefessiz kalmıştım, usulca dışarı çıktım, yıkılmamak için direniyordum. Kendimi kontrol etmeye çalışırken birden dengemi kaybettim ve olduğum yere çöktüm. Ağlama Ayaz. Ağlama Ayaz. Ağlama Ayaz...

"Ada!" dedim, nefes nefese, ellerimle başımı ovalamaya başlarken kapanan gözlerimi zorla açmaya çalışıyordum. Hiç kimse yoktu etrafımızda, içeride Ada kapısında ben. Hastane köşelerinde cefa çekiyorduk.

"Ayaz, oğlum. Ayaz oğlum bu hâlin ne? Kalk oğlum." Babamın konuştuklarını işitemiyordum, hiçbir şeyi anlamıyordum.

"Yavrum kalk." Babamın teselli edişleri esnasında bir de Gökhan gelmişti.

"Ada'yı ameliyathaneye alıyorlar." Ada'nın ismini mırıldanarak doğrulmaya çalıştım.

Babam kolumdan tutacakken birden kendimi yine bıraktım

"Baba! Baba ben Ada'yı kendi ellerimle ölüme gönderdim sanki baba. O imzayı atmasak olmaz mıydı baba?" Ne kadar konuşsam da hepsinin boş olduğunu biliyordum, korkuyordum Ada'ya bir şey olmasından... Hatice Hanım ve annem biraz önce gelmişlerdi. İkisi de evlatları için üzülüyordu ama ikisinin de elinden hiçbir şey gelmiyordu.

***

Ameliyatın üzerinden yarım saat geçmişti, kimseden ses çıkmıyordu herkes eğik başının altından gözlerinin yaşını siliyordu. Babam dediği o adam bir kez bile gelmemişti, insan merak ederdi.

Ben sana inanıyorum çirkef. Senin kimseye ihtiyacın yok, biliyorum tekrardan geleceksin ve benimle tartışıp bir o kadar da gözlerime usulca bakacaksın. Sen lütfen gitme deniz gözlü Ada. Ayaz'ın sana ihtiyacı var. Sen lütfen gitme Ada, bu adamın hayatını sen değiştirdin, böyle gitmek sana yakışmaz böyle kalmak da bana yakışmaz...

Geçmeyen saatler, bitmeyen dakikalar ve saniyeler.

"Oğlum biraz otur lütfen." Herkes üzerimde titrerken söyledikleri bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkıyordu. Hayatımda ilk kez bu kadar canım yanıyordu.

Yalan yok bir ara öldüm sandım.

Sana yalvarsam,

Gelir misin?

Sana hayatı ithaf etsem,

Döner misin?

***

"Nerde o?" Bu o adamın sesiydi. Hatice anne korkuyla yerinden kalkıverdi. Sakin olması için elimle durdurdum.

"Kim nerede? Bak sorun çıkarma tüm hırsımı senden çıkarırım. Sakince otur, yoksa seni burada yaşatmam." Şimdi ise Hatice anne beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Babam ve Gökhan yanımda dikilince birden onlara yükselmiştim.

"Kimseye bir halt yapmıyorum, yanıma gelip tutmaya çalışmayın." Kollarımı ellerinden ayırarak ameliyat kapısının önüne dikildim. Akmak için direnen gözyaşlarımı derince verdiğim soluklarla bastırdım. Art arda gözlerimi ve yüzümü ovuşturarak kendime bir süre kendimi kaybetmemeye çalıştım.

İyi olacaksın Ada. İyi olacaksın sevgilim.

Bu sözleri sana canlı söylemezsem delirirdim Ada. Sana olan sevgimi sana söylemezsem ben çıldırırım Ada. Senin kokunu bir kez daha hissedemezsem hırsımdan çatlardım Ada. Sen olmazsan, ben de olamazdım Ada.

Bırakma beni deniz gözlüm.

Bu denizde seninle batmak varken yalnız başıma kurtulamazdım.

Ben o gözlerde boğulsam, kurtulmamayı dilerim... 

BOZUK RUHLARDonde viven las historias. Descúbrelo ahora