Açık Unutulmuş Yara

18 2 0
                                    

On üçüncü bölümle herkese merhaba.🐣❤️

Bölüm şarkısı: Dam üstüne çul serer

Acının farklı tonları varmış, büyüdükçe anladım. Çocukken en büyük acılar senindir oysa ki. Senin acılarının başka acıların yanında pekte esamesi okunmadığını öğrendiğinde büyüdüğünü fark ediyorsun. Tam da öyle bir andaydım işte.


Serap teyzenin karşı koltuğunda oturmak hiçbir zaman bu kadar zor olmamıştı. Bu güne kadar hissettiğim hislerin, yaşadığım şeylerin hiçbirini gerçek bulamıyordum. Karşımda konuşan kadın yıllardır tanıdığım kadın değildi sanki. Duyduğum tüm bu şeyleri benim yaşadığımı söylüyordu. Bu kadın gerçekten ne dediğini biliyor muydu?

Anlatmaya başladığından beri az önce oturduğum koltukta ikiye bölünmüştüm. Bedenim burada oturmuştu, ruhum ise kaybolan geçmişimde dolanıyordu. Ne zamandır kandırılıyordum? Dünyanın en aptal insanı gibi hissetmem normal miydi? Ya gerçeklerimi saklayan aileme ne demeliydim. Nefes alamadığımı hissettiğim bir noktada ellerimle dizlerimi sıkmaya son vererek ayağa kalktım. Kötüleştiğimi gören ve beni tutmak için ellerini uzatan Serap teyzeye engel olmak için arkamı dönerek hızlıca salonundan çıkmıştım. Arkamdan seslenmesini duymazdan gelerek kendimi zor olsa da dışarıya atmıştım. Arabama binmek yerine sola dönerek yürümeye devam ettim. Dayanamıyordum, yüreğimi sıkıştırıyorlardı, gözlerimin önüne gelen görüntülerle beraber boğazımı sıkan eller vardı. Kulaklarım uğulduyordu. Beynimde yankılanan tek bir ses vardı. Bu ses on üç yaşında ki bana aitti " uyansana....uyanın......ne olur ölme" diyordu. Sesle beraber hatırladığım bir görüntüyle başımın dönmesiyle dengemi sağlayamadım ve elimin tutunduğu ilk şeye tutundum. Gözlerimden akan yaşlarla beraber aldığım nefeslerin artık bir anlamı yoktu. Ben Emiri kurtaramamıştım!

Nefes darlığı çeken biri gibiydim. Söylediğim şeyler pekte derdimi anlatmıyordu. "E...E...Emir" dediğimde tutunduğum şeyin bir insan olduğunu algılamam " neyin var senin" demesiyle gerçekleşmişti. O an kolunu tutuğum kişiyi bırakarak yoluma devam etmek için hareket etmiştim ki dönmeye devam eden başım yüzünden tekrardan dengemin bozuluşuyla karşımda ki adamın kollarımı tutmasıyla düşmem engellenmişti. Beni tutanın sorularını duysam da, yüzüne bakmış olsam bile gözlerimde ki yaşların ve kendimde olmamanın etkisiyle tanıyıp tanımadığımı bilemiyordum. Ben sorusuna cevap vermeyince kendini tekrarlayarak "ne oldu sana?" sorusunu duyduğumda gözlerimin önüne yeni bir görüntü düşmüştü. Çocuk Leyal 'in önünde diz çöken babamda bana aynı soruyu soruyordu.

" Ne oldu sana?"

Biri bana da açıklamalı, gerçekten bana ne olmuştu. Nasıl unuttuğumu anlamadığım ve şimdi hatırlamaya başladıklarımı kaldıramıyordum. Bundan dolayıydı yaşlar. Masada onu görmemle hıçkırarak tekrardan " E....Emir" dememle gözlerimin kararmasıyla bilincimi kaybetmiştim.

......

Bir odadaydı fakat bulunduğu odanın onun olmamasına rağmen tanıdık gelmesini garipsemişti. Etrafı incelerken kapalı kapının açılmasıyla içeriye giren erkek ve kız çocuğunu görünce neye uğradığını şaşırdı. O an içinden " bir dakika ben neredeydim" demişti. Kız ile küçük erkek çocuğu onu nasıl görmüyordu. Elleriyle bedenine dokunmuştu kendi gerçekliğini inkar etmemek için hatta görünmez olabileceğini düşünmesiyle duvardan geçip geçmeyeceğini de kontrol etme isteğini zar zor bastırmıştı. Tekrardan içinden kendine " tamam sakin olmalıyım şuan bir rüyadayım ve kesinlikle gözlerimi kapattığımda uyanacağım." Diye teselli verdi. Bu sırada yerinde duramayan gözlerine takılan yatağı gördüğünde düşünmeden yanına gidip üzerine uzanarak gözlerini kapatmıştı. Sesli bir şekilde ona kadar saymaya başladı. "bir...iki...üç...dört" yavaş yavaş saymayı tamamlayarak " Veee on" diyerek gözünü açmasıyla hüsrana uğraması bir olmuştu.

GECENİN ESİRİWhere stories live. Discover now