Giriş

1 0 0
                                    


                                                  GİRİŞ

Günümüz sessiz karmaşalarından bir çığlık benim asıl hikayem. Ne zaman arkama dönüp baksam yaşanılan o ızdırap dolu günler gözümün önüne gelir. Ben size iyi bir hikaye vaadi sunmuyorum size bitişi çöküşü sunuyorum, bu bir intihar değil ama tamamen bir ölüm kalım meselesidir.

Geçmiş zaman çok aklımızda kalmaz ama ben anılarımı silmeyi onları sindirmeyi başaramadım ve bu dolu dolu yaşamın suçlusu kim hala bulamadım. Hayat bazen böyledir insanlar yanlış yönlendirilir ya da yanlış yerlerde dünyaya gelir evet coğrafya kaderdir fakat bu kaderi değiştirmek senin elindedir. Yalnızlığımızın arkasındaki o sessizliği nasıl dillendirebiliriz diye hep düşünürdüm ben çığlığımı susarak nasıl belli edebilirdim ki, konuşmayı hiç becerememiştim bugüne kadar hep kendimle konuştum durdum, içimdeki kavgalarla boğuştum ama kendimi hiç dinlemedim en sonunda bunun farkındalığıyla da boğuldum.

Ben bu dünyadaki kimsesizliğin ortasındaki kalabalık duyguların yalnız ülkesiydim kendimi ne öğrenebildim ne de keşfetmeye cesaret edebildim. Evet mutsuzluk kaderime işlemiş bir kelepçe gibiydi ben acıdan beslenirdim insanlarda benim acılarımdan buna ben izin verdim fakat bunu hiç istememiştim. Yaşadığım duyguları tarif edebilecek kelimelere sahip miyim veyahut ben o kadar yetkin biri miyim? Ben ölüyorum fakat sen yaşamalısın çünkü ben tüm yaşama hevesimi sana armağan ediyorum.

Şimdi sana soruyorum bu kötü bir hayatın başlangıcı sen var mısın yok musun onu söyle?

1. KISIM

Gecenin sonuna doğru karanlığın sessizliğiyle vedalaştım, bu yalnızlıkla vedalaşmak benim için en zoruydu yavaş adımlarla olabildiğince ufak ufak onun yanına gidiyordum. Neden gidiyordum nasıl bu kararı verebildim emin değilim, korkuyordum ve oldukça kaygılıydım. Vakit gelmişti, oradaydım ben düşüncelerimde boğulurken ne kadar hızlı geçmişti bu yol kapıyı çalmalı mıydım, yoksa koşup kaçmalı mıydım ? Kaçacaksam neden kapıya kadar gelmiştim? Evet ben kararsızlığıyla, yalnızlığına gömülmüş kendi hikayesinin küçük kahramanıyım. Kapıyı ufak ufak tıklattım koşarak açmıştı çok şaşırdım kızacak mıydı, yoksa kollarını açıp sarılacak mıydı bana? Kapı açıldı öylece baktı suratıma ''hoş geldin kızım'' dedi ''hoş buldum baba'' dedim bakıştık bir süre neredeydin demedi, bu saate kadar neden gelmedin demedi hoş geldin demişti çok şaşırdım. Babam bana hayatın sillesini çoktan vurmuştu ama bu hali beni çok şaşırtmıştı. Ben Canan yirmi yaşında kendi yalnızlığıyla boğuşurken üç yıl önce tüm bu çığlıkların nedenini acı bir şekilde öğrenmiştim. Aslında o güne kadar da hep kendimde aramıştım suçu ben neden sevilmiyorum, neden her yerde göze batıyorum, neden bu kadar zorbalık görüyorum? Tüm bu soruların muhatabı olan kişilerin ben değil de onlar olma ihtimalini hiç düşünmemiştim. Hikayenin başı şöyle başlamalıydı aslında, ben yüz kişinin yaşadığı ufak bir kasabada büyüdüm büyütülmedim, büyüdüm annem ve babam çiftçiydi ikisi de kocaman bahçenin işleriyle kuzularla koyunlarla ilgilenmekten bana vakit ayırmayı hep unuturdu bilerek yapmıyorlardı farkındaydım hayat onları böyle büyütmüştü kardeşime ve bana bakmak için başka çareleri yoktu. Annemle babam ayrılalı beş seneden fazla olmuştu bu ayrılığın suçlusu benmişim gibi düşünmeye çoktan başlamıştım daha on bir yaşında telefonla tek işi oyun oynamak ve fotoğraf çekilmek olan ufacık bir kız çocuğuydum ben o telefona son bakışımda tanımadığım bir kadınla babamın flörtleşmesine şahit olacağımı nereden bilebilirdim? Bunu ilk anlattığım varlık ufacık ışığıyla etrafına bile faydası olmayan küçücük bir yıldızdı. Yıldızlar canlı mıydı? Yanıp sönüyorsa bu bana bir cevap mıydı? Kızların genelde ilk aşkı babalarıyken benim ilk nefretim neden babam olmuştu? Anneme bunu nasıl yapmıştı? Ona tüm hayatını adamış onun fikirlerine gıpta etmiş, onun düşünceleriyle var olmuş bir kadına bunu nasıl yapmıştı? Ben bu coğrafyaya olan nefretimi sadece bu hikayeyle edinmedim merak etmeyin oraya da geleceğiz. Ben Canan beş yaşında büyümek zorunda bırakılmış bipolar bozukluk ile yıllardır uğraşan çocukluğunu yaşayamadığı için içindeki o çocuğu hiç öldürememiş küçücük bir kızım hala ve ben yalnız değilim aslında benim yaşadıklarımın kat ve katını yaşamış binlerce çocuk var bu dünyada belki yanlış coğrafya değildi ama yanlış yüzyılda olduğuma çok emindim. Günlerden cuma bu hafta arkadaşlarımın da desteğiyle o zor kararı bir anda vermiştim onun yanına gelmeye tek başıma karar verecek cesarete sahip değildim çünkü. Onunla dokuz yıldır görüşmemiştim. Çevremdeki herkes babasına ne kadar aşık olduğunu, onunla ne kadar güzel vakit geçirdiklerini anlattığında ben hep boşluğu izlerdim bunu fark eden arkadaşlarım yanımda bu konuyu konuşmamaya başlamıştı. Günü geldi ve onlara bu durumdan rahatsız olduğumu dillendirdiğimde konusu açıldığı için işin sonu benim de artık babamı affetmem gerektiğine kadar gelmişti haklılar mıydı bilmiyorum babam kendini bana, kardeşime en çok da anneme affettirmek için elinden geleni yapmış mıydı? Düzelmiş miydi? Ne olmuştu da düzelmişti? Ben bu hayatta enerjisine imrenerek baktığım, gıpta ettiğim insanı babaannemi iki yıl önce kaybettim dedem öleli yıllar geçmişti babam hiçbir zaman bir baba figürüyle büyüyememişti çünkü dedem o üç yaşındayken ölmüştü. Onunla yüz yüze gelmemek için babaannemin cenazesine uzaktan hüzünle baktım herkes gittikten sonra onun ilk kez ağladığını gördüm bu hayatta ilk kez babamın ağladığına şahit oldum. Eline telefonu alıp bir şeyler yapmaya başlamıştı anlam veremedim ve bir anda telefonum çalmaya başlamıştı beni arıyormuş.. Telefonun sesini duyar duymaz bana döndü ve hızlı hızlı yürümeye başladı o koştukça ben de kaçar adımlarla gerisin geri koştum hızlıca bir taksiye binip oradan uzaklaştım. Arkamdan dizlerini yere çöküp ağladığını görebildim sadece. O günden sonra günlerce aradı hiçbir çağrısına yanıt vermedim. Bu acı sadece babamı yakmamıştı onunla birlikte bizde ağlamıştık ama en çok onun yaşadığı acıyı derinden hissetmiştim. Belki de orada anlamıştım affetmem gerektiğini aslında daha çok çabası olmuştu ama orada çaresizce koşuşu beni ona ait bir varlık gibi hissettirmişti, kalp kırıklığımın hazin hikayesi işte buydu.. Aldığım her nefesin beni kaygılarımla boğuşuyla babam konuştu ''beni affedemedin mi hala'' bir insan nasıl affedilir? Ben dokuz yıldır hep bunu düşünüp durmuştum, ne yaparsa bir insan affedilebilirdi? Ben babamı çoktan affetmişim aslında onu affetmeyişimi affedememiştim. Arkadaşlarımla gün içinde yaptığımız türlü tartışmalardan sonra onun yanına gelebilmiştim ayaklarım neden geri geri gidiyordu bu şekilde fark etmiştim bir insanı affetmek bana zor gelmişti artık o kadar yorgundum ki affetmeyi bile beceremez hale gelmiştim. Atladım boynuna affettim baba dedim sensiz olmuyormuş aslında, babasız bir çocuk dünyanın güneşsiz yaşamasıymış sen benim güneşimsin belki de sen olmasan hayatın zorluğunu bu denli yüzüme çarpmış hissetmeyecektim. Oturduk usulca yattım kucağına saçlarımı okşadı seni çok seviyorum kızım dedi hep çok sevdim, anneni de çok sevdim bu hataya ben nasıl düştüm hep düşündüm dedi bunları konuşmayalım artık baba dedim sadece beni sev ben sevgisizliğimle boğuşmaktan çok yoruldum.. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 11 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BİR YALNIZLIK KARGAŞASIWhere stories live. Discover now