Kime: Didem

Canım lafı mı olur? Keyfinden gelmemezlik yapmadın ki. Buğra ile az önce mutfakta atıştık.

Kimden: Didem

Peki onun fincanına tuz koyacak mısın?

Kime: Didem

Tabii ki hayır. O kim oluyor ki, fincanına tuz koyacağım?

Pişirdiğim kahveleri fincanlara boşalttıktan sonra, bir tepsiye yerleştirdim. Salona servis için geçtiğimde, bütün gözleri üzerimde hissettim ve bu bana çok büyük bir rahatsızlık verdi. Tarık amca ve Nesrin teyze kahvelerini yudumlarken, bir yandan şaşkın bir halde oğullarına bakıyorlardı, çünkü kahvesini içerken hiçbir tepki vermemişti.

"Kızım, tuz koymadın mı oğlanın kahvesine? Bu neden bu kadar rahat içiyor?"

"Koymadım Tarık amca. Açıkçası pek gerek duymadım."

Babam gözlerini büyütüp "Yağmur, niye tuz koymadın kahvesine?"

"Baba birbirimizi kandırmayalım lütfen. Burada herkes biliyor ki, biz birbirimizi sevmiyoruz. Neden aşıklar gibi kahvesine tuz koyayım ki?

Birden odada bir sessizlik oluştu. Buğra ise bana şaşkın şaşkın bakıyordu.
Tarık amca az öksürdükten sonra, hemen konuya girdi.

"Efendim sebebi ziyaretimiz belli. Allah'ın emri, Peygamberin kavliyle kızınız Yağmur'u oğlumuz Buğra'ya istiyoruz."

Babam gülümseyip, bir saniye bile düşünmeden "Verdim gitti." diye mutlu bir ses ile cevabını verdi.

Tarık amca ceketindeki kırmızı kutuyu çıkardıktan sonra, kırmızı kurdeleye sarılmış olan yüzükleri parmağımıza takarak "Hayırlı uğurlu olsun" diyerek kesti. Eller öpüldükten sonra ailelerimiz düğün hakkında konuşmaya başladılar. Nesrin Teyze bu konuda sıkıldığımı anlamış olmalı ki Buğra ve bana bakarak "Gençler siz biraz yalnız takılın ve kaynaşın. Emin olabilirsiniz ki, bu dünyanın en güzel ve şık düğünü olacak." dedi.

"Yok ben böyle iyiy--" Sözümü bitirmeden Buğra aniden koltuktan kalkıp elimi tutarak beni çekiştirmeye başladı. "Çabuk hazırlan, seni bir yere götüreceğim."

"Canım bir yere gitmek istemiyor Buğra. Bahçede otursak olmaz mı?" diye sorduğumda, Buğra tekrardan bana yakınlaşarak "Salak mısın? Sana dışarıya çıkacağız diyorum, sen gelmişsin bana evde oturalım diyorsun." dedi kısık sesle.

"En azından nereye gideceğimizi söyle. " dedim sıkıntılı bir şekilde. Aslında onunla bir yere gitmeye pek bir niyetim yoktu. Tek istediğim şey ise, pijamalarımı giyinip uyumaktı.
"Üstümü değiştireyim o zaman."
"Gerek yok, böyle gelsen yeter. Sadece bir şey göstermek istiyorum. "

"O zaman çıkalım." dedikten sonra evden ayrılıp onun arabasına doğru yürüdük. "Nereye gidiyoruz? " diye sorduğumda cevap vermeden arabaya bindi. Sinirli bir şekilde koltuğa oturup arabanın kapısını sesli bir şekilde çarptım. "Yavaş olsana kızım. Kapı ile ne sorunun var? ".

"Sana nereye gideceğimizi sordum!"

"Gidince görürsün. " dediğinde motoru çalıştırıp arabayı hızlıca sürmeye başladı. Buğra hızlandıkça nefesim daha çok daralıyordu. "Buğra yavaş kullan!" diye çığlık attım. Ama kendisi kendini müziğe kaptırdığı için beni duymuyordu. Müziği kapatarak "Buğra yavaş ol!" diye tekrardan çığlık attım. Bu sefer Buğra ani fren yaparak arabayı durdurdu. "Ne oldu küçük hanım korktu mu yoksa? Ah, doğru ya sen hız yapmayı pek sevmezdin" diyerek dalgasını geçti.

BABAMIN VASIYETI 1 (KİTAP OLDU) #Wattys2019Where stories live. Discover now