BÖLÜM 5: Yeşilin Zehirli Tonu

25 7 22
                                    


Drake Slavsky'den:

Çalışma odamda, öylece elimdeki kâğıtla bakışıyordum. Bir adres yazılı olan kâğıtla.
Misilleme için yazılmış olan kâğıtla.

Kâğıdı bir kez daha okuduktan sonra aralanan kapı ile dikkatim dağılmış, odağım tamamen kağıttan ayrılıp, içeriye giren Dmitry'e kaymıştı.

"-Hallettin mi?" Sert yüz ifadesi biraz daha sertleşti ancak başını iki yana salladı.

Karşımdaki koltuğa otururken sinirden elleriyle oynuyordu. Kendini zor zapt ettiği aşikardı.

"-Haber alamıyoruz. Sanki yer yarıldı da içine girdi Сукин сын. (Orospu çocuğu.)"

Acele etmeden oturduğum yerden kalkıp Dmitry'nin arkasında durup elimi omzuna koydum. Sakinleşmesi gerekiyordu çünkü siniri yıkıcı oluyordu.

Onu sakinleştirmek istercesine omzunu sıktığımda sert bakışları bir tık kırılarak bana döndü.

"-Bırak şimdi onu. Büyük ihtimalle farkedilmiştir zaten. Çok önemli bir detay değil. Bunun için canını sıkma. Asıl yarını düşün."

Ona yarını düşün demiştim ama aklıma bir anda Dmitry'e bu kağıttan ve davetten hiç bahsetmediğim aklıma geldi. O gün yolumuzu bu kağıdı verip, misilleme yapmak için kesmişlerdi.

Ben anlatmamıştım neden yolumuzu kestiklerini, Dmitry'de ne hikmetse hiç sormamıştı. Onun anlamaz gözleri anında beni bulurken sırıttım.

"-Ne var ki yarın? Umarım iyi birisini seçmişsindir aksi halde parçalamaktan zevk almıyorum." Sözleriyle gülümsedim ama gülüşüm oldukça kısa süreliydi.

"-Hayır. Yarın işimiz yok ama senin oldukça hoşuna gitme kapasitesi yüksek bir yere gideceğiz."

"-Nereye? Sen niye benle şifreli konuşup duruyorsun?" Derin bir nefes aldım. Galiba az önceki sinirden sağlıklı düşünemiyordu.

"-мой дорогой кузен. О чём вы говорили уже сколько дней? (Canım kuzenim. Sen kaç gündür sürekli ne hakkında konuşuyorsun?)

Resmen anlasın diye dil değiştirmiştim ki galiba işe de yaramıştı.

"-Nadia..." dedi sanki bir illüzyonun içinde büyülenmiş gibi.

Elimdeki kağıdı sırıtarak ona uzattım. Kağıdı elimden alırken başta kaşları çatıldı ancak okuduğunda onun da yüzünde bir sırıtış oluşmuştu.

Olmaması gereken bir sırıtıştı bu. Bu sırıtış karşısında benim kaşlarım çatılırken artık günlerdir konuşmak için an kolladığım konuyu konuşmanın da vakti gelmişti galiba. Hemen karşısındaki koltuğa yerleşirken onun gözleri benim üzerimde dolanıyordu.

"-Bak Dmitry. Çok net konuşacağım ve sadece bir defa konuşacağım." Elindeki kağıdı katlarken aynı anda da gözleriyle beni takip ediyordu.

"-Bu Nadia denen kıza çok açık şekilde güvenmiyorum. Senin ona karşı olan ilgin de görülmeyecek gibi değil. Kişiliğin değişti neredeyse."

Bakışları yine sertleşmişti ama karşısındaki ben olduğum için bakışlarındaki duyguları sabit tutmaya çalışıyordu. Ani sinirini benim karşımda kullanamayacağını da iyi biliyordu.

"-Kişiliğim bile mi değişti, nasıl yani, ne demek istiyorsun?" Kendisinin bile farkında değildi. İşte değişimin değiştirdiği şeylerden biri de buydu.

Kendinin farkında bile değildi. Oturduğum yerde biraz daha öne geldim. Artık benim bakışlarımda anlayıştan uzaklaşmaya başlıyordu.

"-İşte bu şekilde. Kendinin bile farkında olmayarak değişiyorsun ve değişeceksin. Hayatın boyunca gülme sayın beşi geçmemiştir senin. O üç günlük kızın yanında sen gülüyorsun Dmitry. Bu beni mutlu eder ancak o kız iyi ayak değil. Bu çok bariz bir şey."

Vous avez atteint le dernier des chapitres publiés.

⏰ Dernière mise à jour : May 19 ⏰

Ajoutez cette histoire à votre Bibliothèque pour être informé des nouveaux chapitres !

TETİKÇİOù les histoires vivent. Découvrez maintenant