"Selam..."
"Vel-aleykümselam"
yüzüne baktım.
"Müslüman mısın?"
"Hayır Yahudiyim."
"Anladım."
"Sen mal mısın?"
"Neden?"
Hint baharatlarını gözüme dikip yüzümü inceledi.
"Her neyse. Bin."
Land Rover'ın en son çıkan ultra mega lüks modeline baktım. Zavallı. Demek o da fakirdi. Tam arabaya adımımı atacakken arkamdan fakir annemin bağırışını duydum.
"Bella! Nereye gidiyorsun?Saat kaçta döneceksin?!"
Tam ağzımı açacakken Niggabillioner cevap verdi.
"Tam zamanında dönecek,Tesciowa."
Tescilli ova????

Kafamı tam anneme çevirdiğim anda Adrian gaza bastı.
"Tescilli ova ne?"
"Önemi yok."
"Anneme ne dediğini öğrenmek istiyorum."
Yana bakış attı.
"Annenle ilgilenmiyorum."
Ağzımı büzerek ona baktım.
"Oldukça güzel kadındır."
Bana baktı.
"Bunu anlamak için ona bakmaya gerek yok."
Başımı eğip yola baktım.
"Evin şehir dışındaki ultra mega lüks villalardan değil mi yani?"
"Nereden biliyorsun sormayacağım ama evet, şehir dışında."
"E o zaman niye şehir merkezine gidiyoruz?"
"Görürsün Tulipan tylek."
Ağzımı kocaman açarak ona baktım.
"İngilizce meal gelir mi?"
Hiiiç koz vermeden yola bakmaya devam etti.
Kalan yol boyunca birbirimizle konuşmadık ama nedense gözleri üstümdeymiş gibi hissettim.
Birden arabayı durdurdu, aşağı indi. Arkasından seslendim:
"Nereyeeee??????"
Cevap yok. Şaşırdık mı?
Fırsattan istifade, torpidosunu açtım. Gözlük, elmas, iPhone 16... resmen işe yarar hiçbir şey yoktu.
Ama...
Wtf??
WTF!?!?!
Bir okul fotoğrafı. Ortaokul. Ama normal olanlardan değil. Türkiye. Normal olmayan bu da değil. Fotoğrafta Novanur, Elena ve Alisa var... Yanlarında bir kaç arkadaşla.
?????
Beynimde sirenler çalmaya başladı. Neden kimse bana bundan bahsetmemişti? Ama bu hiçbir şeyi göstermezdi. Daha önce aynı okulda pekala okumuş olabilirlerdi.
Fotoğrafı torpidoya hızla geri atıp kapattım.
Tam o anda arabaya bindi. Starbucks logolu kahveyi bana uzattı.
Sikicem ha.
Kahve birden kırmızı kazağımı boylamıştı. Allah'tan soğuktu.
Bunu bilerek yaptığına emindim.
"BİLEREK YAPTIN!"
"Hayır. Bilerek yapmadım. Ama benim yaptığımı düşünüyorsan sana yeni bir elbise alabilirim."
"Yeni elbiseye ihtiyacım yok- bunu neden yaptın?"
"Bilerek yapmadım."
Kafasını çevirdi. Motoru başlatıp şehrin ortasındaki Avm'ye park etti.
"Gel."
İndik, bir kaç adım önümden giderek Dior'a girdi.
"Ah. Mistir Adrian. Nasıl yardımcı olabiliriz?"
Etrafına çok bakmadan kasanın yanındakı vitrinde tek kalan beyaz elbiseyi işaret etti.
"Alıyoruz."
Eliyle beni işaret etti.
"Kabinde giyinmesine yardımcı olun."
Kadın elime elbiseyi vererek beni kabinlere götürdü. Elimi kaldırdım.
"Lüzumu yok.Pekala kendim giyinebilirim."
~~~~~~
Pekala kendim giyinemezmişim.
Elbise çok güzel ve adeta bir balo elbisesi gibiydi.
Uzun.
Zarif.
Beyaz.
Hiç ödev yapmalık bir giysi değil sanki.
Tek sorun:
Fermuar.
Kapı tıklatıldı.
"Tulipan tylek, iyi misin?"
"Evet sadece fermuar sıkıştı da."
"Yardım?"
"Lüzumu yok."
Çekmeye çalıştım.
"Tamam lüzumu varmış. Gelebilirsin."
Yavaşça içeri girdi. Aynadan bana bakan baharatları, birden fosil yakıtların en kötüsü oldu. Parmaklarını sırtımda hissettim.
Bi smut gelir miydi? Hayır. Şaka.
Çıktı.
Elbise tam oturmuştu. 
Çok güzeldim. Şaka. Ben güzel değilim ki. Ben fakirim.
Birden bir el belimi kavrayıp beni kabinden çıkardı.
Tek kelime etmeden çıkışa ilerleyip, fakir arabasına bindik.
Onu inceledim.
Az önceki tişört ve pantolonun yerini, jilet gibi bir takım almıştı.
Evi ya da ailesi çok resmiydi herhalde.
5 dakika daha yolda tek kelime etmeden geçirdik. Vitesi boşa alıp arabadan indi.
Kapılı açtı.
İndim bende napayım.
İnmez olaydim.
Novanur, Alisa, Elena, Alex ve tanımadığım iki çocuk (yazar notu: çocuk dediği yas: 21-22) karşımdaydı.
Nikah dairesinin tam önünde 32 diş gülümseyerek bize bakıyorlardı.
"Karım olmaya hazır mısın,Tulipan tylek?"
🥰🥰🥰

Cherry Lady Where stories live. Discover now