Ufukta görünen büyük beyaz ev çoktan geldiğimizi kanıtlarken kendisi için ayrılmış olduğunu düşündüğüm parka girdi.

"Yani güzelim," Elini emniyet kemerine atıp tek hamlede çıkarırken bana döndü. "Eğer benim evime gitseydik.." O da benim gibi karışmış saçlarını düzeltirken göz kırptı. "Çok farklı şeyler olabilirdi."

Güzelim demesinin üzerinde durmamaya çalışırken aslında tam da durmak istediğim konunun o olduğunu farkettim. Bilirsiniz dobra biriydim, açık açık bir daha söyle diyebilirdim, bunu yadırgamazdınız. Fakat benim bile tahmin edemediğim bir derecede etkilenmiştim ki, bırakın bir daha söyle demeyi bunu kendime itiraf etmeyi bile beceremedim.

"Dikişlerimi önemsediğini sanıyordum." Ben de kemerden kurtulup ona doğru yaklaşıp burun buruna gelmemizi sağladım. "Suya girdim diye bir dövmediğin kaldı ya hani.."

Elini belime atıp iyice çekti kendine bedenimi. "Seni sandığımdan daha çok önemsiyorum." Belimde olmayan eliyle her ne kadar toplasam da yüzüme düşen birkaç tutamı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "O yüzden benim evime değil de buraya geldik."

"Hyung?"

Duyduğumuz sesle ikimiz de evin kapısına doğru dönerken Minho yakınlığımızı azaltmadan arabanın içindeki telefonunu eline aldı.

"Geliyoruz Jisung, geç sen içeri."

Aldığı cevaptan tatmin olmayan hatta neredeyse irite olduğunu söyleyebileceğim orta boylardaki çocuk gözlerini devirerek içeri girdi.

"Kimdi bu?"

İndiği arabanın kapısını kapatıp yanıma geldi. "Tanışacaksın birazdan, dikkatli in yarana zarar verme."

Seslice oflayıp indim arabadan. "Bazen benim bir Hwang olduğumu unutup hyungummuş gibi davrandığını düşünüyorum."

Arabayı kitleyip elini belime sardı. "Çok konuşma da yürü. Hyungmuş, ne hyungu!"

Kapıya doğru ilerlerken sinirlenen sesine sırıttım. "Seni sinir etmenin bu kadar basit olduğunu bilmiyordum."

Elindeki anahtarı kilite geçirip belimi bıraktı. "Gerçekten sinirlensem, konuşacak kadar bile zaman tanımam sana."

Kiliti çevirip kapıyı açacakken elimi elinin üzerine koyup durdurdum. "Naparsın dudaklarıma mı yapışırsın?"

"Sesini keserim, ama hangi yolla olacağı tamamen senin tercihin."

Kapıyı açıp içeri adımladı. Girdiğim transtan çıkıp ardından ben de içeri girdim. Seslice kapıyı kapatıp evin koca antresinde bekleyen Minho'nun yanına gittim.

Koridorun sonundaki geniş odaya girdiğimizde ilk gün açık arttırmada gördüğüm birkaç tanıdık sima ile karşılaştım.

Kapının kenarındaki tekli koltukta az önce bizi gören çocuk oturuyordu. Kıvırcık uzun saçları, yuvarlak çerçeveli gözlükleriyle herkesten farklı olduğu aşikardı.

Onun hemen arkasındaki üçlü koltuğun kol kısmında oturan adamın Bang Chan olduğuna emindim, Minhonun ortağı sayılırdı, eh ben de medyadan sır gibi sakladığı ekibini bilecek kadar varlıklı biriydim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 05 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

im fuckin' into it | hyunhoWhere stories live. Discover now