34.Bölüm : Çatı Katı

6 3 0
                                    

Eşyaları kaldırıp sahibine verirken bir kez daha özür diledim ve uzaklaşmaya başladım. Arkamdan "Bir kahve borcun vardı sanki?" dediğinde tekrar arkamı döndüm. 


"Aa Furkan?" dedim şaşkınlıkla. Gülümseyerek "Ne oldu? Şaşırdın gibi?" dedi. Kafamı sağa sola sallayıp "He yok ya. Bir anda karşılaşmamızı beklemiyordum." dedim, gülümsemeye çalışarak. "Uyanmışsın da bana haber veren yok. O kadar ziyaretine geliyordum bir de." dedi, yanıma yaklaşırken. Şaşırarak "Ziyaretime mi gelmiştin?" diye sordum. Kafasını sallayıp "Geldim de görmek için sizinkilerden zar zor izin aldım." dedi. O an istemsizce güldüm. Biraz bozulmuş gibi görünüyordu.


"Ee bana bir kahve sözün vardı. İstersen hem kahve içelim hem de biraz konuşalım." dedi. "Çok isterim ama eve dönmem lazım." dedim. Yüzü düşmüştü bir anda. Umutlu bir ifade ile "O zaman sana eşlik edeyim? En azından sen gidene kadar sohbet ederiz." dedi. Ne kadar kabul etmek istemesem de kırmak istemediğim için en azından bunu kabul edebilirdim. "Galiba en azından bunu kabul edebilirim." dedim istemsizce. Cevabımı duyar duymaz gülümseyerek "Tamam o zaman." dedi. 


Benim girmem gereken bir iki mağaza daha vardı. Yolda yürümeye devam ederken sorular sormaya başladı. "Ee daha nasıl gidiyor? Ne zaman uyandın?" diye sordu. Bende "Aslında son zamanlarım kötü gidiyor. Mert yoğun bakımda ve Kaan ortalarda yok. Ben uyanalı da aylar geçti bu arada." dedim. Şaşırmış bir ifade le bana bakıyordu. "Ne oldu?" diye sordum. Yüzünü buruşturarak "Sence bu olanlar normal mi?" diye sordu. Göz devirip "Benim için anormal sayılmazlar ama evet dışarıdan bakınca en olanaksız şeyler benim başıma geliyormuş gibi görünüyor." dedim.


O sırada bir mağazaya girmiştim ve Mert'in sevdiği ve istediği legolara bakınmaya başladım. "Mert şimdi nasıl?" diye sordu. Bir legoya bakarken "İlk zamanlarından daha iyi. Durumunun iyileştiğini söylüyorlar. Yakında uyanabilirmiş." dedim. Kafasını sallayıp "İyi, umarım hemen iyileşir." dedi. 


Kasaya geçtim ve bulabildiğim en büyük legoyu aldım. Yanına bir de uzaktan kumandalı araba almak istiyordum. Mert'in bu ikisine karşı zaafı vardı resmen. En büyük hayallerinden biri legolarla dolu bir oda kurmak. Ayrıca neredeyse yedi sekiz tane arabası vardı. Yeni bir tane daha eklemek fena olmaz herhalde.


Karşı tarafta ki mağazaya doğru gittik. "Kendin için mi alıyorsun?" diye sordu Furkan. Hayır anlamında kafamı salladım. "Anladım. O zaman Mert için." dedi. Bu sefer evet anlamında kafamı salladım. "Biliyor musun? Mert senin gibi birine sahip olduğu için çok şanslı." dedi. Raflardan kafamı kaldırıp Furkan'a baktım. "Asıl ben ona sahip olduğum için çok şanslıyım." dedim. Bunu derken yüzümde tebessüm oluştu istemsizce. 


"Anlaşılan seni mutlu etmeyi biliyor. Onu düşünmek bile seni gülümsetebiliyor." dedi bana bakarken. Kafamı aşağı yukarı sallayıp "Ciddi anlamda aramızda ki bağa bir isim vermedik ama ismi olmasa bile beni mutlu ediyor. En azından Mert'in yanımda olduğunu bilmek bile beni mutlu ediyor." dedim. Ben daha cümleme başlamadan yüzü düşmeye başlamıştı ve cümlemin sonunda yüzü yerlerdeydi.


Çok üzerinde durmadan konuyu değiştirdim. "Bunu da alıp eve döneceğim. Saat de geç oldu zaten. Sekizi geçmiş neredeyse. Benim eve gitmem dokuz hatta on olur herhalde." dedim. Bir şey demeden kafasını salladı. Kasaya geçip ödemeyi yapmaya başladım. Bir yandan da şoföre konum atıyordum. İşlemleri tamamladıktan sonra mağazadan çıktık. Yeniden meydana doğru ilerledik. 

Gizli Saklı - 1 & 2Where stories live. Discover now