TANITIM

369 40 6
                                    

YARA BANDI


"Ben seni dilin isyan etsin diye mi yetiştirdim? Aşık olmuş! Aşkmış. Aşk neymiş sanki bilirsin sen. Kimsin ki aşkın korunda yanmaktan bahsedersin!" diyerek, biricik oğluna ilk tokadını atmıştı. "Atanın sözüne nasıl karşı gelirsin! Bu ne cüret! Senin aşık olacağın, evleneceğin, seveceğin, soyunu devam ettireceğin kadın bellidir ezelden! Bunları bilmezmişsin gibi karşıma mı dikilirsin?"

Babası ilk defa karşı çıkmıştı oğluna, ilk defa tokat atmıştı. O tokat, yılların yükünü üstünde taşır gibi indi Emirhan'ın yüzüne! Sebebi aşk olamazdı. Aşka kıyılır mıydı? Babam kıyacaktı! Benim Gelincik sevdamı küle çevirip yok ederek Mezopotamya topraklarına gömmeye kararlıydı! Bunu o çok iyi bilip tanıdığı kendisine benzettiği dipsiz gözlerindeki beyaz şimşeklerde görüyordu. Tek kelime etmedi. Tek bir mimik dahi oynamadı yüzünde. Tokat yüzüne değil, sevdasına atılmıştı. Ruhu infilak etse de ayakta elif gibi durmayı başardı.

"Yularını kendi elinde mi sandın! Yıllarca öyle sanmanı sağladım. Ama yuların bende, benim soyumda! Benim kendimi kanata kanata kazdığım kuyuya senin düşebileceğin hiç aklıma gelmezdi. Hayal kırıklığısın. Çok büyük hayal kırıklığı! Yıkıl karşımdan! O, küf ve kireç tutmuş içini de temizlemeden gelme!"

Konakta gök gürler gibi yankılanıyordu sesi, babası kükredikçe anlam veremedi Emirhan karşı çıktığı neydi? Yeri yerinden oynatırcasına canhıraş bağrışlarının sebebi aşka tutulması olamazdı. Ne demek istedi? Hangi kuyudan bahsediyordu?

Emirhan'ın bakışları, derin bir kırgınlık ve öfkeyle doluydu. Babasının aşkına karşı çıkmasının yarattığı hüzün ve isyan, her hücresinde hissediliyordu. Gözleri, babasının otoritesine meydan okuyan asi bir ateşle parlıyordu.

Bedeni, aşkına karşı çıkılmasının verdiği öfkeyle titriyordu. Her hareketinde, babasına olan isyanını ve kırgınlığını yansıtıyordu. Kalbi, sevdiği kişiyle birlikte olma arzusuyla doluydu, ancak babasının engeliyle karşılaşınca, içindeki volkan patlamak üzereydi.

Emirhan'ın ruhu, isyanın ve kırgınlığın birleşiminden yeniden doğmuştu. Kendi kararlarını vermekte kararlıydı. Babasının baskısına rağmen, aşkından ve sevdasından asla vazgeçmeyecekti. Hayatında ilk kez babasına karşı çıkacaktı.

"Kalbim kendi yolunu seçti, aşkımı dizginleyemezsiniz." dedi, hızlı adımlarla, önce nefesini kesen babasından uzaklaştı, konağın kapısını öyle bir kapattı ki adeta yer yerinden oynadı ve dışarı adımını attı. Ardından konağı inleten "Emirhan Karahanlı!" diyen babasını duymadı. Nefesini yeniden bulacağı yerde aldı soluğunu.

EMİRHAN

"Söyle bana Siyah, hakkım mı onu kendi karanlığıma çekmek. Bu sevda ateşi ikimizi de yutarken, hak mı bana Gelincik! Kör kuyulara nasıl atarım onu! Bile isteye nasıl kıyarım Lu' Bet-ül Ayn' ıma! Yüreğimi ısıtan yumuşak sesini nasıl özledim bilse gelir miydi bana, ateşe uçan pervane olmasına bile isteye nasıl katlanacağım söyle bana Siyah? Bencilliğimde boğulmaz mıyım? Hesap sormaz mı bana göl gözlüm, onu her incittiklerinde, benim sevgim de bencilliğimde onu da ikimizin aşkını da korumaya yeter mi?"

"Ben kendi masalımı yazmak istiyorum Siyah, ben bu aşiretin bana yazdığı masalı yaşamayacağım."

GELİNCİK

"Olmaz o aşktan Gelincik. Siz olamazsınız kızım! Çıkar aklından bunu sil at! Sen silip atmazsan onlar söke söke atarlar! Canını sezdirmeden kanından çekerlerde ruhsuz kalır yok olursun!"

"Ben bir masala inandım anne, kendi masalıma! Masalımı yaşamak hakkım! Ucunda ölüm olsa ne fayda ben yaşayamadıktan sonra. Aklımda kalbimde onunla dolu çıkarttığımda geriye ne kalır ki benden! Aynı mı olacağım onsuz sanıyorsunuz. Bu sevda yüreğime değdi bir kere anne yalvarırım bana yüreğini söküp at deme!"

Gelincik, Karadeniz'in serin sularından esinlenen, gururlu ve güçlü bir karakterdi. Ancak, annesinin kararına karşı gelmek, onun için derin bir iç çatışma ve öfke yaratmıştı. Gözleri, denizin dalgalı yüzeyine benzer bir hırçınlıkla parlıyordu, içindeki fırtınayı yansıtıyordu.

Gelincik'in yüzünde, çalkantılı denizlerin izleri gibiydi öfke ve kırgınlık. Her bakışında, annesinin onu sevdiği adamdan ayırmasının yarattığı acıyı yansıtan bir ifade vardı. Saçları, rüzgar gibi savrulurken, içindeki öfkenin ve kırgınlığın yansımasıydı.

Gelincik'in bedeni, annesinin kararını reddetmenin verdiği güçlü bir duruşla doluydu. Her adımında, annesine olan isyanını ve öfkesini yansıtıyordu. Kalbi, hala sevdiği adamın izlerini taşıyordu, ancak annesinin engeline rağmen, onun sevgisinden vazgeçmeye niyeti yoktu.

Gelincik'in gözlerinde, hem hüzün hem de kararlılık vardı. Annesine olan öfkesi, onun içinde bir volkan gibi kaynıyordu, ancak yine de sevdiği adam için savaşmaktan vazgeçmeyecekti. Çünkü o, Karadeniz'in asi ruhunu taşıyan bir gelinçik gibiydi, kendi yolunu bulmak için savaşmaktan asla vazgeçmeyecek kadar güçlüydü. Bunu ona ailesi öğretmişti.

"Ruhumun sevdiğini sevmezsen beni de sevmemiş olacaksın! Bununla yaşayabileceğine emin misin anne?" dedi, ardına bakmadan soluğunu kesen annesinden uzaklaştı nefesini yeniden bulmaya ihtiyacı vardı. Ona gitmek için konağın kapısını tutan eli öfkeden titriyordu. Kapıyı ardına kadar açıp dışarı adım attığında, annesinin konakta adıyla yankılanan sesini "Gelincik Ulusoy!" geride bıraktı ve gitti.

"Beyaz ben ne yapacağım? Rehberlik et bana, söyle bana bu Gelincik ne yapsın? Son bulsaydı nefesim ve ruhum. Keşke beni kurtarmasaydı? Keşke onunla hiç karşılaşmamış olsaydım? Ah Beyaz' ım, ben ne diyorum böyle özür dilerim sevdam hep acımdan sensizliğimden, özlemimden, öfkemden, kırgınlığımdan bu söylediklerim. Ne seni bana, ne de beni sana yar etmeyecek mi bu yalan dünya? Söyle sevgilim ben bulamadım cevabını sen buldun mu?"

"Çok özledim seni, gece gözlerini benim ışığıma meydan okuyarak aydınlatan karanlığını, karanlık gözlerinde uyanan sabahımı ve doğan güneşimi çok özledim Emirhan! Karadeniz'in rüzgarı, sen olmadan yüreğimi titretemiyor. Kırılmış dallarımın, kopmuş yapraklarımın artık bir anlamı yok. Mezopotamya'nın şafak ışıklarında yeniden doğup sana varabilmeyi ne çok arzuluyorum. Senin kirpiklerinden süzülen damlalar gibi yağmur olup akabilseydim... Beni unuttun mu badem gözlüm? Gemilerimi yaktılar, denizleri aşıp sana ulaşamıyorum. Senin tutan ne? Kalbinde uyumayı ne kadar özlediğimi bilsen... Siyah' ın, seni bana getirir miydi? Lu' Bet-ül Ayn'ını sevmekten vaz mı geçtin yoksa?"

 Siyah' ın, seni bana getirir miydi? Lu' Bet-ül Ayn'ını sevmekten vaz mı geçtin yoksa?"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
GELİNCİK (LU' BET' ÜL AYN)Where stories live. Discover now