0.1

243 17 111
                                    

Güneş daha yeni doğuyordu. Minik müstekil evde sabahın getirdiği tatlı bir sessizlik vardı. Yaklaşık bir saat önce uyanmış olan beyaz saçlıda mutfakta oturmuş kahve keyfi yapıyordu. Bir yandanda telefonda iş yeri arkadaşlarından biri ile konuşuyordu.

"Bak çok ciddiyim bugün evrakları getirmen gerekiyor!"

Aslında içten içe iş arkadaşına sinirliydi çünkü onun yüzünden kendi işinde ilerleyemiyordu. Ona kaç kere evrakları getirmesini söylesede hep unutuyordu. Yine de iş yerinde olay çıkarmamak için kendini zor tutuyordu.

Karşısındakinin yine bahanelerinden birini dinlerken gözü muftağa yeni giren sevgilisine kaydı. Sevgilisi battaniyeyi kafasının üstüne atmıştı ve battaniyenin kanatlarına pelerin misali sarılmıştı. Saçlarıda kuş yuvası gibi dağılmıştı. Gözleri ise kapalıydı, hâlâ uykusu olduğu belliydi. Tıpkı... Kundaktaki bebek gibi görünüyordu.

Beyaz saçlı sevgilisini böyle görünce yüzünde minik bir tebessüm oluştu. Tüm siniri gitmişti. Bir anda bütün evrak işlerini unutmuştu.

"Benim şimdi kapatmam lazım, evrakları unutma!"

Beyaz saçlı karşı tarafın cevap vermesini beklemeden telefonu kapattı. Telefonu kapatırkende kırmızı gözleri doğrudan sevgilisindeydi. Az önce kapattığı telefonunu arka cebine attı ve masanın üzerinden kahve bardağını alarak oturduğu yerden ayaklandı.

"Günaydın Bluenette"

"Günaydın..."

Kazuha bir koluyla sevgilisini sarmalarken bir yandan da alnına minik bir buse kondurmuştu. Scara da bu minik buseye karşın başını sevgilisinin omzuna yaşlamıştı. Gözlerinden uyku akıyordu, ayrıca kendini de pek iyi hissetmiyordu. Hiçbir enerjisi yoktu ve beli ağrıyordu. Hadi enerjisi olmaması neyse belki biraz daha uyusa kendini toparlardı ama belinin ağrıması? İşte buna gerçekten sinir oluyordu.

"Aşkım iyi misin?"

"Eh... Belim ağrıyor ve çok halsizim... Ayakta zor duruyor gibi hissediyorum."

"Hasta mısın?"

Beyaz saçlı sevgilisini hemen kendine döndürdü. İlk önce eli ile sonra dudakları ile ateşini ölçtü. Ateşi normaldi ama çivit mavisi gözlerinden ne kadar halsiz olduğu anlaşılıyordu. Gözlerinde parlaklığa dair hiçbir işaret yoktu.

"Hastaneye gidelim mi?"

"Kazu hastanelik birşeyin yok. Sadece halsizim ve belim ağrıyor, o kadar. Büyük ihtimalle dün fazla masa başında oturduğum için ağrıyordur. Halsizliğim de olabilir yani."

"Ama seni bu şekilde bırakıp işe gitmek hiç içime sinmiyor."

Çivit mavisi başını karşısında ki sevgilisinin göğüsüne gömdü. Sevgiliside kollarını onun beline sardı.

"Ben iyiyim... Uyusam daha iyi olurum."

Sesi kafasını sevgilisinin göğüsüne gömdüğü için boğuk çıkmıştı ama anlaşılmıştı. Kazuha'nın yüzünde bir gülümseme oluşsa da gözlerinden hâlâ tedirgin olduğu anlaşılıyordu.

"Emin misin?"

"Eminim."

"Tamam ama aradığımda hemen aç, tamam mı?"

"Tamam..."

Scara arasında olduğu kollarda o kadar huzurluydu ki bedeni çoktan tekrardan uyku moduna geçmişti. Hatta birazdan tekrar uykuya dalacaktı. Halsizliği ve arasında olduğu sıcak kollar onu buna itiyordu.

"Scara?"

Cevap gelmedi. Kazuha sevgilisinin yüzünü görebilmek için biraz geri çekildiğinde onun çoktan geri uykuya daldığını fark etti. Yanağı sevgilisinin göğüsüne yapışmıştı. Onun dışında yüzünde huzurlu bir ifade vardı ama kaşları biraz çatıktı. O da Scara'nın normal haliydi.

Welcome to the World | KazuScaraWhere stories live. Discover now