Sessizlik Bulutu

6 1 1
                                    

Günler sonra...

Yurdun boş odasında gözlerim kapalı şekilde uzanırken yaşadığım son günleri düşünüyordum. Babamı görmüştüm ve taburcu olmuştu. Cesur'a ben babamı görmeye gitmeden önce küçük bir konuşma yapmış ve dönmesi için ikna etmiştim. Babamla bir süre evde kaldıktan sonra da iyi olduğuna emin olduğumda yurda dönmüştüm.

Işıl Hoca'ya ise durumumu anlatmış ve birkaç gün için gelemeyeceğimi söylemiştim. O da bunu zoraki de olsa kabul etmişti.

Ancak kabul etmek gerekirse dinlenmek bana hiç iyi gelmemiş aksine düşüncelerimle daha çok baş başa kalmamı sağlamıştı. Bu da beni delirtiyordu.

Cesur bu süre zarfında beni birkaç kez aramıştı ancak konuşmalarımızı çok kısa tutmuştum, o da üstüme gelmemek için bana uymuştu.

Kızların dersinin bitmesine daha saatler vardı ve daha fazla dayanamayarak dışarı çıkmak için hazırlanmaya başladım. Altıma siyah kısa ve bol bir etekle üstüme yine siyah bir uzun kollu geçirdim. Yanıma her ihtimale karşı hırkamı aldım ve bahçeye çıktım.

Fakat bahçede gördüğüm kişiyle olduğum yerde donup kaldım. Yurdun müdiresi Fulya Hanım yanında bir öğretmenle yoğun bir konuşmada olmasına rağmen beni görmüş ve gelmemi işaret etmişti.

"Nasılsın Açelya? Babana olanlara üzüldüm."

Eskiden hep sevecen bir kadın olduğunu düşünürdüm ancak sadece bu kadın çok iyi bir oyuncuydu ve ben bir zamanlar aptaldım o kadar.

"Teşekkür ederim Fulya Hanım. Başka bir şey var mıydı?" Dememle kaşları çatıldı. Hoş sohbet biri sayılmazdım, hele ki konu canım müdiremse.

"Okulunda derslere girmediğini duydum. Devamsızlık konusunda bu kadar ısrarcı olmanı anlayamadım, bakıyorum da gayet iyi durumdasın."

Anlamadığım şey ise bu kadının neden benim okulumla bu kadar yakından ilgilendiğiydi.

Yanındaki öğretmen ters bakışlarla müdireyi süzmeye başladı.

İşte bu kadında beni rahatsız eden, taş kalpli olduğuna gönülden inanmamı sağlayan şey buydu: Duyarsızlık.

Sabrımın son kırıntılarına tutunarak derin bir nefes aldım.

"Haklısınız, en yakın zamanda derslere de dönerim hocam. İyi niyetiniz için çok teşekkürler."

İyi niyetiniz derken tam gözünün içine bakarak konuşmuştum. İyi niyetli olmadığını bildiğimi biliyordu.

Arkamı dönüp bahçeyi geçtim ve çıkışa yöneldim. Her zamanki yerinde duran bisikletimi kaptım ve yurttan uzaklaştım.

Bir yürüyüş yoluna saptığımda aklımda Cesur'u arayıp aramamak vardı. Ona teşekkür etmem gerekiyordu ve ben nedense nasıl yapacağımı bilmiyordum. İçimdeki bu duyguya sinirlenerek bisikleti durdurdum ve telefonumu çıkardım.

Ancak tam o sırada bir ses duymamla yerimde sıçradım. Ses küçük bir çalılığın arkasından geliyordu. Arkama bakmadan koşmak yerine yaklaştım ve sesin kaynağını gördüğümde ağzımdan küçük bir kıkırtı döküldü.

Yaklaşık bir buçuk aylık bembeyaz tüyleri ve masmavi gözleri olan bir kedi çekingen adımlarla bana doğru gelmeye başladı. Elimi uzatınca tam avucuma yerleşti ve tüm avucumu minicik bedeniyle doldurdu.

"Annen nerede senin?" Etrafıma bakındım ancak başka bir kedi daha bulamadım.

Hala tek elimde tuttuğum kedi üşümüş gibi duruyordu. Onu bisikletimin sepetine koymayı düşündüm ancak korkar diye cesaret edemedim. Tek elimle de bisikleti süremezdim. Ayrıca yurda da götürmezdim. Biraz düşündüğüm sırada elim telefonumdan Cesur'un numarasına gitti.

Senfonik Çağrı Место, где живут истории. Откройте их для себя