40 - ÇİRKİN ISRAR

Start from the beginning
                                    

Tiz çığlığı oda içerisinde yükselirken devrilmemiş ve tekrar Kwang'a doğru kanat çırpmıştı. Yerimden kalktım. Ve Kwang'la aynı anda silahlarımızı hayvana kaldırırken Davina'nın sesi duyuldu. "Louis!" Kartal, tam pençelerini Kwang'a geçirmek için yükselirken silahımı kullanmama sadece bir saniye kalmıştı. Louis nihayet konuştu. "Turn back."

Ve Kwang'ın başı üzerinden geçip masada yarım daire süzüldü. Louis'in sandalyesinin arkasında kalan kısma geri kurulurken hayvanın yırtıcı bakışları Kwang ve benim üzerimde gidip geldi. Nefesler tutulmuştu. Louis elini yüzünden çekince kızaran gözünün altı moraracağının da işaretini verdi. Gergin hava hükmünü devam ettirmişti. Davina hayal kırıklığı gibi bir ifadeyle elini alnına götürdü ve başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

Louis ve kartalının şakaklarında yanan kırmızı nokta söndü. Kaplanın kükremeye yakın hırıltısı duyuluyordu. Yattığı yerden başını kaldırmış ve yeni bir uyarıcı emri bekliyor gibi buraya kulak kesilmişti. Sırtlanlar salyalarını akıtırken saldırmaya daha eğilimli duruyordu. Kartal keskin gagasını açıp kaparken hırsını alamamış gibi Louis'in arkasında çırpınıp durdu.

Louis kartalın karnını okşayıp elinin tersiyle ileri geri sürterken, "Sakin ol, oğlum," dedi. Sakinleşmeyi başarmış dingin bir sesle konuşmuştu. Ruh hali hemen değişti ve gözünün altında morarmaya yakın şişliğe rağmen çarpık bir gülümsemeyle Kwang'a baktı. "Kontrolünü bu kadar kolay kaybedeceğini düşünmemiştim, Kwang Jee."

Kwang sağ elinde tuttuğu silahı yerine koymadı. Öne doğru eğildi ve avuç içlerini masaya dayadı. Silahının ucu Louis'e dönüktü.  Doğrudan ona baktığında, "Aksine, kontrolün kimde olduğunu anlamanı sağlıyordum," dedi. "Bakışlarına da, diline de hakim ol. Onları da kolay kaybedebilirim," derken söyledikleri tehdit değildi. Yapacaklarının bir öngörüsüydü. 

Louis bundan onur duymuş gibi, "Şaşırt beni," dedi. Arsız, uslanmaz bir üslupla konuşan kişi az önce yüzüne metal bir cihaz fırlatılan kişiyle aynıydı. Fakat Louis, kendini iyi bir cevaba saklar gibi daha fazla ileri gitmedi. Hâlâ ayaktaydım. Bakışlarım onların üzerindeydi ve Louis akıllılık edip benden tarafa bakmıyordu. 

Kwang doğruldu ve silahını yerine soktu. Sandalyesi bir kenarda devrilmiş duruyordu. Gözleri benimkileri bulduğunda oturmamı işaret eder gibi sakinlikle baktı. Yavaşça yerime geri oturdum. Herkes kendini toparladı ve oturuşunu düzeltti. Jun, yanındaki Diego'ya bakışlarıyla arkasını işaret ettiğinde Diego kalktı. Yerdeki sandalyeyi kaldırarak Kwang'ın oturacağı şekilde yerine bıraktı. Kwang bunu istemezdi. Kimseye işini de yaptırmazdı ama düşmanın önünde ona olan saygımızı göstermemize ses çıkarmadı ve Diego'nun bıraktığı sandalyeye oturdu.

Davina yine sırtını yay gibi dikleştirirken, "Ne diyorduk?" dedi. "Bağlantı problemi," dedim dümdüz ona bakarken. Bir an önce toplantının odaklanılması gereken yere gelmesini istiyordum. "Evet, bu açıklığı kapatmak için uğraştığımız doğru. Coğrafi konum sebebiyle bazı aksaklıklar olsa da mükemmel silahlarımız var," dedi Davina. 

"Muhtemelen öyledir," dediğimde bunun umurumuzda olmadığını vurgulamak istedim. Aslında umurumuzdaydı. Ordusu, nasıl silahlandıkları ve üzerimize ne ile gelecekleri elbette umurumuzdaydı. "Ben de çocukların ölmesini istemiyorum," derken Doğa'ya döndü. Doğa, Davina'nın bir şekilde lafı ona getireceğini biliyordu. Hazırlıksız değildi.

"O konuda biraz şüpheliyim," dedi Doğa. Çocuklar hakkında Ahsen'in de iki çift lafı olacağını biliyordum. Matteo rahatça arkasına yaslandı ve yanındaki Doğa'yı izlemeye başladı. Davina sahte bir merakla, "Neden?" dedi. Doğa sakin bir öfkeyle ona cevap verdi. "Çocuklar, senin emrine uyalım diye öne sürdüğün bir bahane. Walter onları saklarken sesini çıkarmadın çünkü onları alacağımızı biliyordun."

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Where stories live. Discover now