0.6

185 14 2
                                    

Öncelikle şunları söyleyeyim. Fizyoterapist ne iş yapıyor, nasıl çalışıyor ya da Galatasaray da tesisde falan duruyor mu gibi şeyleri bilmiyorum. Ben kendim kafamdan uydurmamla yazıyorum. Ve tesislerin içinin nasıl olduğunu da bilmiyorum. O yüzden lütfen eleştirirken bunları göz önünde bulundurun.

Okuduğunuz için teşekkürler.

Sizlere yeni bölümle baş başa bırakıyorum.

Odama yerleşebilmek için ilk iş günümde erkenden gelmiştim. Gizemle aynı odada olacaktık ve bu sayede yalnız kalmamış, vaktimi dolu dolu geçirmiş olacaktım.

Masamı kendi düzenime göre ayarladıktan sonra fizyoterapi gören kişilerin listesine baktım. Şuanlık önemli derecede terapiye ihtiyaç duyan yoktu, sadece bir kaç oyuncumuzun kontrollerinin yapılması gerekiyordu.

Kapı sesi duyduğumda tekerlekli sandalyemde sol tarafıma döndüm, Gizem gelmişti.

"Bakıyorumda birileri erkenci." Yanına gidip sarıldım.

"Yerleşmek için erkenden geleyim dedim. Zaten heyecan yaptığım için bir saat anca uymuşumdur. İlk iş günüme sıfır uyku ve sıfır kahvaltı ile başlıyorum." Eşyalarını masasının üzerine bırakıp paltosunu askılığa astı.

"O zaman ilk kahvaltın benden olsun. Hadi bakalım kantine marş marş." Önden o arkasından da ben odadan çıktım.

Ezberimde olan yerlerden ilerledikten sonra kantine ulaşmıştık. Kantine girmeden önce sağ taraftaki koridordan geçersek direkt antrenman alanına çıkıyorduk. Bu bilgiyi neden verdiğimi bilmiyorum.

Oyuncular tek tük gelmeye başlamıştı, bunların içinde Barış ve Kerem de vardı. Ben evden çıkmadan önce Barış horul horul uyuyordu.

Kahvaltılıklarımızı alıp cam kenarındaki bir masaya geçtik. "2 gün sonra kamp için Antalya'ya gidiyoruz. Sende geleceksin değil mi?" Çok isterdim ama bu teknik heyetin kararına bağlıydı.

"Çok isterim ama şimdi ilk haftadan böyle isteklerle yanlarına gitmek istemiyorum." Bazen çekingen bir insana dönüşebiliyordum.

"Saçmalama İzel, o kısmını bana bırak. Zaten sen demesen bile Okan Hoca seni götürür. Biliyorsun, burada biz aile gibiyiz. Hatta gibiden bile fazla."

Bu takıma aşık olmak için bir başka neden daha...

Sohbetimiz konu konuyu aça aça devam etti. Bu sırada kaçamak bakışlarım pencereden antrenman yapan Kerem'i buluyordu. Onu böyle izlemek içime huzur dolduruyordu sanki.

"Bu kadar kestiğine göre artık yanlarına gitme vakti geldi." İçtiğim çay boğazımda kaldı.

"Kimi kesmişim ben?"

"Oyuncuları... Yoksa ayrıca kestiğin biri mi vardı?" Toparla kızım.

"Hayır, yok öyle bir şey tabikide. Nasıl antrenman yaptıklarına bakıyordum." Gizem üstelemeden konuyu değiştirdi, bende rahat bir nefes verdim. Kahvaltımızı yaptıktan sonra ben işlerim var diyerek odama çıktım, Gizem de sahaya indi.

Raporları düzenleyip sıralarken kapı çaldı. "Gel." Kerem kapıyı açıp başını içeriye doğru uzattı.

"Gizem'e bakmıştım, nerde olduğunu biliyor musun?"

417 || Kerem Aktürkoğlu Where stories live. Discover now