Miras

0 2 1
                                    


Gözlerimi hafif meltemin hareket ettirdiği başak saplarının vücudumu gıdıklamasıyla açtım. Ne kadar uzun süredir yattığımı bilmiyorum fakat her tarafım düz toprak zeminde yatmaktan uyuşmuş gibiydi. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Sapsarı ,parlak güneş tam gökyüzünde durmuş tüm sıcaklığını çevreye ve vücuduma yayıyordu. Alnımdan aşağı doğru damlayan ufak ter damlaları çeneme ve ağzımın üstüne yayılmıştı. O an susamış olduğumu fark etmiş olmalıyım ki dilimi dudaklarımın etrafında gezdirdim. genişçe baktığımda gördüğüm tek şey uçsuz bucaksız buğday ve başak tarlalarıydı. O sırada kulağıma o an en çok duymak istediğim bir ses çalındı. Su şırıltısı. Hızlıca etrafıma göz gezdirip sesi dinlemeye başladım. Sesi duyduğuma emindim fakat nerden geliyordu? Uzanmakta olduğum tepenin zirvesine kadar yürümeye başladım. Belki yukarı çıkarsam suyun kaynağının nerde olduğunu görebilirdim. Yürümeye başladım, başladıktan biraz süre sonra havada uçan kargaları gördüm. O an aklıma dank etti. Ben neredeydim ve neden benden başka hiçbir canlı veyahut insan yoktu çevremde? Kargayı gördükten sonra uçtuğu yöne doğru adımlarımı hızlandırdım. Tam da gitmek istediğim yere, tepenin zirvesine doğru gidiyordu. Yürüyüşüme devam ettim. Yürüyüşüm esnasında kargaların sayısı giderek artmaya başladı.2 3 5 10 15 derken parlak güneş artık gökyüzünü kaplayan kargalardan gözükmüyordu. Su sesi de giderek netleşiyor ve artıyordu. Adımlarımı daha da hızlandırdım artık yürümüyor hafif tempoda koşuyordum. Hem gittikçe kuruyan boğazım hem de kargaların neden oraya gittiğini merak eden aklım yerimde durmama izin vermiyordu. Tepenin zirvesine yaklaşmıştım. Suyun sesi artık yanımda gibiydi az daha zorlasam ulaşacaktım. Zirveye son bir gayretle kendimi attım ve kafamı tepeden aşağı merakla uzattım. Gördüğüm manzara veya buna manzara denir mi bilmiyorum beklentilerimin tamamen tersiydi. Tepenin aşağısı tamamen ölü bedenlerle kaplıydı. Duyduğum ses bir nehrin sesiydi fakat nehir bedenlerin kanından tamamen kırmızıya dönmüştü. Benimle beraber uçan kargalar buraya öylesine gelmiyordu. Bir ziyafet çekmek için geliyorlardı. Gördüğüm manzara karşısında dehşete düşmüştüm. Kaçıp uzaklaşmak istiyordum fakat korku ve yaşadığım onlarca korkunç duygu yüzünden bacaklarımı hareket ettiremiyordum. Geriye doğru sendeledim fakat ayağımın altındaki toprak parçası bana ihanet etti ve uzak durmak istediğim manzaranın tam içine yuvarlanmış buldum kendimi. Ayağa kalkıp üstümdeki pisliği temizleme gayretini gösterdim ve ayaklandım. Düştüğüm tepeye geri baktım fakat tırmanılacak gibi değildi. Olduğum yerde oturursam hiçbir şey değişmeyecekti fakat bir adım atmaya dahi cesaret edemiyordum. Farkına varamadığım kadar uzun bir süre olduğum yerde çakılı kaldım. Aşağı yuvarlandığım vakit tam tepeye ulaşan güneş artık yavaş yavaş ileriki tepenin ardından kayboluyordu. Işık olmazsa bu korkunç yerde hiçbir şey yapamazdım. En azından ilerlemeli geceyi geçirecek bir yer veya yakacak birkaç parça birşey bulmalıydım. İlerlemeye çalıştım. Sayısız ceset arasında yakacak bir şey arıyordum. Ve en azından içimde yaşayan biri olabilir umuduyla sağa sola göz gezdiriyordum.1 saat kadar yürüdüm fakat ne bu ceset tarlasının sonu geliyordu ne de yakacak bir şey bulabilmiştim. Umutlarım tükenmek üzereydi derken ilerde minik ufacık bir ışık noktası gördüm olduğu yerde duruyordu fakat hava kapkaranlık olduğu için net bir şekilde görebiliyordum. Bir yaşayan olduğu heyecanı her yanımı kapladı ve son gücümle ışığa doğru koşmaya başladım. Yerdeki kandan sırılsıklam olmuş toprak çıplak ayaklarıma yapışıyordu fakat aldırış etmeden sadece hızımı arttırıyordum. Yaklaştıkça ışık büyümeye başladı. Artık bir ateş olmadığını ve daha çok güneş gibi bir havası olan bir şey olduğunu fark ettim. Yaklaştıkça büyüyor ve yaydığı ışık artıyordu. En sonunda yanıma geldiğinde ne olduğunu anlamadan şaşkın bir biçimde bakakaldım. Havada duran top misali ışık ve ısı yayan bir şeydi.

Direkt olarak uzun bir süre bakamıyordum çünkü gözlerimi acıtıyordu. Merakıma yenik düşmeye başlamıştım. Neydi bu şey? Elimi uzattım ve dokunmak istedim. Parmaklarım yaydığı ısıdan iyice ısınmıştı. Elimi değdirdim ve yaydığı ışık bir anda artmaya başladı. Hemen elimi çektim ve geriye çekildim. Top yukarı doğru yükselmeye başladı. Ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu. Biraz ürkmüştüm. Top iyice yükseldi ve en sonunda durdu. Tam içim rahatlamışken öyle parlak bir ışık yaydı ki gece gündüze dönmüştü. Toptan bana doğru bir şey yaklaşıyordu ama ben parlaklıktan ne olduğunu göremiyordum. Toptan çıkan şey artık neredeyse dibimdeydi. Bir insan bedenine benziyordu fakat anlam veremiyordum. İyice bana yaklaştı ve eğildi. Elinde en başta gördüğüm top vardı. Korku ve heyecandan yine olduğum yerde kalmıştım. İnsanımsı figür kulağıma eğildi ve ''Tanrıların en yücesisin hediyesine iyi bak. Zamanı gelince ihtiyacın olacak'' diye fısıladı.  Sesinin tonu o kadar değişikti ki kadın mı erkek mi anlayamadım. Topu uzattı bana yaklaştırdı ve kalbimin hemen yanından göğsümün tam ortasına doğru ittirdi. Derimi yakacak korkusuyla irkildim fakat top göğsümden içeri girdi ve kayboldu. İnsanımsı figüre döndüm. Gözlerini göremiyordum fakat gülümsüyordu. Ve iyice baktığımda kanatları vardı! Teni neredeyse koyu sarıydı ve güneş gibi parlıyordu. Geriye doğru çekildi kanatlarını gerdi ve geldiği yere geri dönmeye hazırlandı. Böylece gidemezdi. Tonlarca sorum vardı benim. Sen kimsin ? Bu top ne ? Hangi tanrılar???? fakat beni dinleyecek gibi durmuyordu. bana baktı tekrardan ve yine gülümsedi. Vücudu parlamaya başladı. Yaydığı ışık gitgide artıyordu. En son o kadar arttı ki hiçbir yanı göremez oldum ve en sonunda her yer bembeyaz oldu...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 03 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Işığın MirasıWhere stories live. Discover now