Kayboluşun İhaneti Ve Geçmişin Günahı

126 73 61
                                    

Nin diyarı enfal topraklı

                   Her değişim bir devrimdir ve
                        Ben bu devrimin cesedini her
                             Nefeste taşıdım.

Kırmızı elbisemi tutmuş sağa sola çaresizce bakıyorum.Güneş tam tepeden vuruyor . Burası neresi? Tara ve Halona nerde? Oğuz peki en son onunla beraberdim ne oldu peki?

Elime kafama sertçe vurup olanları hatırlamaya çalıştım ama yok yok oğuzla beraber uyuyumuştum sadece .Ne ara buraya geldim ki ben ?

Bu çölü aşmak için tek çare yürümekti anlaşılan, o zaman yürümeye başlamalıyım ama tuhaf birşey var ki çok açım ve canım hiç bir yemek istemiyor birşeyler içmek istiyordum ama hala ne olduğunu anlayamadım sanki önüme yemek çeşitleri serseler elimi sürmeden giderim ama açtım işte .

Elbisemi tutup kumlara bata çıka yürümeye başladım her yer aynıydı sıcak ve kum .

Yarım saat sonra dilim damağımda yapışmış vaziyette ilerliyordum.Daha fazla gidemeyecektim birşeyler içmeye ihtiyacım vardı.

Elimi havaya kaldırıp güneşi engeledim birkaç dakika elime baktım öyle ki kendimi kontrol edemiyorum haraketlerim benden izinsiz gerçekleşiyor.Bileğimi yavaşça ağzıma götürdüm ve bir anda ısırıp kanı çektim.Öyle bir çığlık atmıştım ki yer gök inledi  hemen geri tükürdüm .Gözlerim karardı ve kendimi yerde buldum ve gözlerim bir kez daha kapandı.

Saatler sonra

Gözlerimi açtığımda aynı yerde buldum kendimi ama tek adım atacak halim yoktu.Bileğime baktığımda kan durmuştu ama neden kendi kanımı içtiğimi anlayamadım hiç iyi değilim .

Umutsuzca elimle toprağı kazdım ne yapacaktım ben şimdi ? Ama ne olursa olsun bu güneşte daha fazla duramazdım .Ben düşünürken birden elim ıslanmaya başladı hemen elimi çekip kuma baktım.Bu bir mucize olmalı ki bu koca çölde avucumdan küçük bir alanda su çıkmıştı yerden. Gözlerim parladı suyu görünce hemen yere eğilip suyu dudaklarıma içmeye başladım.

Su iyi gelmişti ki güçlendiği mi hisstedim , ayağa kalkıp yürümeye başladım birkaç adım atınca bir karartının bana doğur süratle geldiğini gördüm .Panik yapıp kaçmaya çalıştım ama o şey çok hızlı yanıma geliyordu biraz yaklaşınca onun koca bir siyah at olduğunu gördüm çok heybetli bir at'dı bu üstüne rahatlıkla 5 kişi otururdu .

Panik yapıp kaçmaya çalıştım ama o şey çok hızlı yanıma geliyordu biraz yaklaşınca onun koca bir siyah at olduğunu gördüm çok heybetli bir at'dı bu üstüne rahatlıkla 5 kişi otururdu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Koşup yanımda bir tur döndükten sonra inanılmaz bir şekilde önümde başını eğip dikilmeye başladı.Önce dokunmaya korktum ama görünen o ki uysal bir attı fakat burda ne arıyor du ?

Bu çölü aşmam için ona ihtiyacım var daha önce ata binmedim ama herşeyin bir başlangıcı vardır.Önce yüzünü sevdim siyah atın sonra yaklaşıp kafamı kafasına koydum niye bilemiyorum ama bir bağ vardı aramızda .Demir gibi güçlü duruyor du ona Ahen diyecektim o benim attım olmalı,Ahen' i sevmiştim.

Ona binmek için etrafında döndüm akıllı atım anlamış olmalı ki oturmuştu bende bu fırsata nazikçe atıma bindim . ona sıkıca tutunup koşması nı bekledim.Biraz sonra öyle hızlı koştu ki gözlerimi sıkıca yumdum sıcak çölün ortasında bir fırtına gibi ilerliyorduk.

Birkaç saat sonra küçük bir köye yaklaşmıştım etrafta soluk yüzlü , gri gözlü  zayıf kişiler vardı.Çocuklar ağaçların altında hepsi gölgede durmuş tuhaf tuhaf bana bakıyorlardı etraf biraz kararmıştı ama ayakta duracak takatim yoktu nerdeyse bayılacaktım köyün tam girişinde Ahen'in sırtından inerek yavaşça ilerledim .Yaşlı bir kadın bana gözleri hayret ederek baktı koşarak yanıma geldi ama çok geçti ben kendimi yerde bulmuştum çoktan sanırım yine bayıldım.

               
Nin diyarı iris toprakları.

Yazarın anlatımıyla

Büyük şatodan heybetli prens pelerini ve tacıyla uzun salondan kıralın odasına gider.

Kapılar yıllardır kendisini bekleyen prens için açılır.Kıral oğlunu tacıyla görünce gururlanır ve oğlunun yanına ilerler oğlu gibi heybetli olan kıral dik yürüyüşüyle yaşını asla beli etmez .
Tam oğlunun önünde durunca oğlu kıralın önünde eğilir ve konuşmaya başlar.

Prens Oğuz : Baba biliyorsun buraya gelişimin üçüncü günü ve hâlâ prenses Alina bulunamadı iznin olursa prensesi aramaya bizzat ben gideceğim.

Kıral prenses'i aramaya oğlunun bulunduğu gün başlamıştı çünkü kehanet ancak prens ve prenses yan yana olursa gerçekleşir di . Prens üç gün önce şatonun yanında bulundu.Kıral elbet deki yılardır oğlunun gelişini bekliyordu .Yılar yılar önce bir cadı vampir yüzünden iki büyük kıralığın evlatları dünyaya geçici olarak gönderilmiş ve onlar geri dönene kadar diyar azap ve kuraklık içinde yaşamış.

Kıral:Oğlum biliyorsun prenses Alina güçlüdür evinin yolunu bulacaktır sen kardeşlerin yanına dön ve şunu da unutma prensesin babası kızını bizden önce bulursa onu bize vermeye bilir bu yüzden durda askerlerim bu işi halettsin.

Prens: Baba Alinaya dünyada iken benim yanımdaydı ve ona gerçekleri anlatmadım şimdi benden önce babası onu bulursa kendisini kandırdığımı düşünecek dir .

Kıral: Onu bulacağız oğlum ve prenses bu topraklara gelecek! İster rızasıyla ister zorla vampirlerin ikinize ihtiyacı var ve ben bin asırdır sizi bekliyorum en çok ben prensesi bulunmasını istiyorum tabi halkım ölüyor bu yüzden acele ediyoruz oğlum.

Prens:Alina'nın istemediği hiç birşey olmayacak baba! Onu bir bulalım ben herşeyi ona anlatacağım.

Kıral ve prens konuşurken görevli asker kapıyı çalar ve asker vampir odaya dehşet içinde girer .



Gece'nin Vampir Ve Elf'leriWhere stories live. Discover now