🕸 KAN VE GÖZYAŞI 🕸

ابدأ من البداية
                                    

"Süt helvası güzeldir." deyip kestirip attı. Kaşlarım şaşkınlıkla yukarı kalktığında tekrardan eski mutlu ifademi takındım. "Sadece bu kadar mı?" diye sordum sakince. Kafasıyla onaylamakla yetindi.

"Tamam o zaman, ondan istiyorum." Tekrardan onaylayıp odadan çıktı. Arkasından kapattığı kapıda gururla gezdi bakışlarım, heyecan verici bir şeyler nihayet oluyordu. Belki de hak etmemişti, ama kurbanların hep masumlardan seçilme gibi bir huyu vardı.

Yatağa oturup bacaklarım yere değmediğinden onları sallayarak yaklaşık bir yarım saat geçirdim sanırım. Odanın kapısı açıldı ardından, Karaz içeriye girerken bir başka hizmetçi onun için kapıyı tutuyordu. Camın önündeki masanın üzerine koydular helvayı, neredeyse mutluluktan sekerek yanlarına gittim. Fakat o helva...

Neydi bu böyle?

Aşk olsun, ben böyle bir şeyi nasıl yiyebilirdim?

Öylece bomboş bir helva mıydı bu? Sade, gözterişsiz, boş, tatsız tuzsuz, iğrenç bir görünümü olan. Siz o fındık kadar aklınızla bana neler de diyorsunuz öyle?

"Bu ne?" diye sordum, içimdeki şeytan vücudumu çoktan ele geçirmişti.  "Helva." dedi. İşte o an yapacaklarımdan kesinlikle emindim, istediğim kıvama gelmekle kalamayacaktı.

Masaya iyice eğilip helvaya yaklaştım, gözlerimi kapatıp derin bri nefes çektim içime. Mis gibi kokuyordu, gözlerimi şiddetle açtığımda ağzımın açlıktan akan suyunu güzelim tatlının üzerine iğrenircesine tükürdüm. "Ye!" İki elim masanın üzerine yaslıyken yavaşça doğrulup duygusuz gözlerimi gözlerine diktim.

Şaşkınlıktan kalkmış kaşlarıyla ne olduğuna anlam veremedi, yanındaki kıza bir cevap aramaya çalışır gibi tereddütle baktı. O kız umurumda bile değildi, ben avını çoktan seçmiş bir avcıydım. Gözlerim ona kenetlendiğinde şimdi hiç olmadığı kadar hırsla dolmuştu içim, bu şeytan öyle tehlikeliydi ki sanki yıllardır bunu bekliyordu. Birine baktıkça nefret dolar mıydı, hiç yoktan delirir miydi insan?

"Ne dediğimi duymadın mı? Otur ve ye!"  Ellerimi de masadan çekip tamamen doğrulduğumda, hala diğer kızdan medet umuyordu. "Anlaşıldı, sen çık dışarı!" Üstün körü yüzüne baktığım kız sert tutmaya çalıştığım sesimin tesirini nihayet gördüğüm şekilde aceleyle odadan çıktı.

Kapı sesinin duyulmasının ardından devam ettim, "Otur!" Artık kaçacak bir yeri yoktu, nihayet kapana kısılmıştı. Neler hissettiğimi göstermek için henüz erkendi. Başını yere eğerken kaşlarının anlamsız bir sinirle çatıldığını gördüm, eteklerini toplayıp bir hışımla sandalyeye oturdu. Ne bana ne de tatlıya bakıyordu. Gözleri eliyle sıktığı eteğinin kumaşındaydı. Masanın etrafında umursamazca dolanıp tam karşısındaki sandalyenin yanına geçtim, iki elim tekrar masanın üzerine kuruldu. Hafifçe eğildim bu sefer öne doğru, "Ne duruyorsun?" Helvanın içindeki kaşığa uzanıp sağ elime aldım, "Yoksa emirlerime karşı mı geliyorsun?" Kaşığın üzerinden tepetaklak duran yansımamı izledim, zevkten kısılmış gözlerim hafifçe şişikti.

Artık bu sinirli halim içimi sıkmaya başlayınca duygularımın kartlarını yavaşça açmakta bir sakınca görmedim, gümüş kaşığın ucunu dudaklarımın arasında kaydırdım büyük bir yavaşlıkla, dilimi üzerinde öylesine umursamazlıkla gezdirişim içimi mest etti. Hala bana bakamayan bu aciz yaratığın alnının ortasına nişan aldım, tek gözüm kapalı. Ve bingo! On ikiden bir atış!

Eli alnına gidip orayı ovuşturmaya başladığında bu haline dudak büzüp yanımdaki sandalyeye otururken zevkle mırıldandım "Aptal..."

"Yesene, ne duruyorsun?" Yüzümdeki yamuk tebessüm duygu barındırmıyordu. Bu ifadeye çalışmıştım, bu son akşam yemeğimin sanatsal bitişiydi.

Şafakta Vampir Çıkmazı (+18)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن