Uyanış

44 1 2
                                    

Gece yarısı Yüce Ay ışığını tüm ormanın derinliklerine yettirecek kadar yayıyor. Devasa dalları olan, tonlarca farklı türdeki ağaçlar Mingle Ormanı'nı oluşturuyor. Ay ışığının zemine rahatça değebildiği bir noktadaysa yerde bir çocuk yatıyor. Saçları ortalama bir buçuk karış uzunluğunda, kestane rengi saçları alnını hafiften kapatıyor, suratında kıl yok denecek kadar az dolayısıyla fazlasıyla kusursuz, pürüzsüz bir yüze sahip. Boyu uzun denebilecek bir seviyede, üstündeki kıyafetler pek eski olmasada yeni de sayılmaz. Baykuşların sesinden olsa gerek çocuk uyanmaya başlıyor. Aklındaysa tek bir bilgi var, isminin Gilbert olduğu. Gilbert gözlerini ovuştura ovuştura yukarıya doğru bakıyor, ayın olduğu yere. Ay o kadar güzel ve parlak duruyor ki güzelliğiyle kendisini mest olmuş hissediyor Gilbert. Tam kim olduğu, nerden geldiği, nereye gitmesi gerektiğini düşünmeye başlayacakken bir çıtırtı sesi duyuyor. Mide gurultusuna benzer ama daha içten ve pekte gurultu kadar masumene olmayan bir seste yavaştan kulağına geliyor. Sol tarafına baktığı zaman devasa bir yaratık görüyor Gilbert. Gözleri devasa, kafasının neredeyse tam iki yanında duran, burun delikleri kocaman ve çizgi şeklinde gözüken, üç veya dört insan boyutunda ve kesinlikle dost canlısı olmayan bir yaratık. Gilbert hiçbir şey düşünmeden koşmaya başlıyor, arkasına bile bakmadan. Yaratığın çıkarttığı korkunç sesle dört ayağının hızlı adımları duyulurken koşmak ne kadar zorsa o kadar zor koşuyor Gilbert.

-Yardıım ediin İMDAATT!!!

Bağırsa bile etrafta kimsecikler yok. Gilbert kimsenin onu kurtaramayacağını anladığı anda daha fazla bağırarak nefesini boşa tüketmeme kararı alıyor. Koşarken kafasında bir plan kurmaya başlıyor. Önünde dallarının esnekliğiyle bilinen akçaağaçlardan görüyor. Koşarken bir adet dalı tutup esnetip bırakıyor. Koca dal yaratığın suratına çarpıyor ve yaratığı afallatıyor. Fazla zamanı olmadığını bildiği için hiç zaman kaybetmeden yorulmuş olmasına rağmen koşuyor. Gözle görülebilir bir uzaklıkta bir baraka görüyor, hayır aslında bir ev. Ev olduğunu anladığı anda son nefesiyle oraya doğru koşuyor. Kapısına vardığı zaman defalarca kez kapıya vuruyor.

-Biri var mı, lütfen bana içeride birinin olduğunu söyleyin!

Kimse kapıyı açmıyor.

-Ah hadi ama! Nasıl kimse yaşamıyor olabilir ki?

Kapıya vurmaya devam ediyor. Ve sonunda kapı hafif aralanarak açılıyor. Kapıyı açan kişi up uzun, kalıplı saç rengi sarı ve kısa olan, yüz hatları belirgin ve sert duran, sol kaşının üstünde yarık izi olan, sakalları en son bir ay önce kesilmiş gibi duran bir adam.

-Gecenin bu vakti ne istiyorsun be adam! Ayrıca bağırıp durma Lunbe'ler sandığından iyi duyuyorlar.

-Lunbe mi? O devasa yaratık mı? Tanrım sabahtan beri kovalanıyorum lütfen beni içeriye al. Bir dal yardımıyla afallattım, buraya varması an meselesi.

-BİR LUNBE'Yİ PEŞİNE TAKTIN VE ŞİMDİ EVİME Mİ GİRMEK İSTİYORSUN? HAYATTA OLMAZ!

-Eğer bana kapıyı açmazsanız kapının önünde beklerim, kapıyı kırmak için elimden geleni yaparım. Ayrıca buralı değilim, daha doğrusu nereliyim onu bile bilmiyorum. Bir gece kalmama izin verin, sonrasında gideceğim.

Yabancı başta tereddüt etse bile karşısındaki çocuğun inatçı olduğunu anladığı için, kapıyı Gilbert'a açıyor. Bir bardak su verdikten sonra şöminenin bulunduğu odanın yerini gösteriyor.

-Buralı değilim dedin. Ama gece dışarı çıkılmayacağını biliyor olman lazım değil mi? Bizim dünyamızda geceleri cehennem yaşanır evlat. Sen cennetten falan geldiysen orasını bilemem tabii. Bu saatte evden kaçtıysan bi sebebi olmalı? Ne o ailenle kavga mı ettin?

-Öncelikle beni eve aldığınız için teşekkür ederim. Fakat dediğim gibi ben nereliyim en ufak bir fikrim yok. Ayrıca evden falan da kaçmadım, en azından kaçmamış olmam lazım. Gece yarısı ormanın içerisinde gözlerimi açtım. Nereli olduğum, aslında kim olduğum, nereye gittiğim konusunda hiçbir fikrim yok. Gerçekten bilmiyorum.

-Kafayı bulmak için mantar falan mı kullanıyorsun bilmiyorum ama kesinlikle böyle olman sağlıklı durmuyor.

-Emin olun bende neler olup bitiyor anlamış değilim. Hiçbir şey düşünemeden o devasa pis kokulu şeyler beni kovalamaya başladı.

-Onlar Lunbe'ler. Daha doğrusu Luna Beast'ler. Kısaca halkımız onlara böyle bir isim vermiş. Bir çoğunun boyunlarının etrafında ay simgesi var. O yüzden onlara ay yaratıkları ismini taşıyan Lunbe ismini verdik. Entersan bir şekilde her birinde farklı bir ay evresinin simgesi var. Özellikle dolunay geceleri aynı bu gecede olduğu gibi, evimizde dahi olsak her an korku içerisinde yaşıyoruz. Dolunay gecesinde ortaya çıkanlar hep en vahşi olanlar oluyor.

-Peki ya sabahları ne yapıyorsunuz? Madem bu kadar tehlikeliler gününüz nasıl geçiyor olabilir ki?

-Lunbe'ler sabahları gözükmezler. Yüce Ay ışık saçmaya başladığı zaman ortaya çıkarlar.

-Anlıyorum. Peki ne kadar uzun süredir bu yaratıklarla uğraşmak zorundasınız?

-Ben kendimi bildim bileli, hatta büyüklerimizin bile kendini bildiği bileli kadar uzun süredir uğraşmak zorundayız. Gerçi tam olarak uğraşmak denemez, işimize yaradıkları oluyor. Ölü hallerinin tabii. Evin az ilerisinde bi şehir girişi var, burda yaşananları görünce aklın şaşıcak.

-Şehir mi? Koşarken sadece bu evi gördüğüme eminim.

-İleride bir yol var o yol üzerinden biraz ilerlememiz gerekecek. İlk geldiğin zaman bir gün kalıp gideceğini söyledin. Ama madem hiçbir şey hatırlamıyorsun, en azından hayatta kalmak için gereken şeylerden sana da bahsederiz. Burda herkes gün içerisinde kendine verilen işi yapar. Sana da uygun bir iş bulacağımıza eminim. Tabii hâlâ gitmek istemiyorsan?

-Gidecek bir yerim yok. Eğer ki burda kalmam, yerliler için sorun olmayacaksa kalmaktan büyük bir memnuniyet duyarım.

-Merak etme Mingle Şehri sevecen bir şehirdir, diğerlerinin aksine. Yarın olduğu zaman her şeyden daha rahat ve uzunca bahsederim. Duyacağın çok hikaye var.

-Pekala, sanırsam yatma zamanı geldi?

-Senin için daha iyi olucaktır. Bir Lunbe tarafından kovalanmak yorucu olmuştur değil mi?

-Fazlasıyla. Bu arada anın heyecanı ile sormayı unuttum, acaba isminiz nedir?

-Ben Reginald. Kısaca Regi diyebilirsin. Çoğunlukla şehirde bana böyle seslenirler, ya sen?

-Ben de Gilbert. Memnun oldum.

-Bende memnun oldum Gilbert.

Regi Gilbert'a temiz kıyafetleri uzattı. Gilbert üstünü çıkarttı, sırtı şömineye dönükken yeni kıyafetini giydi. Regi'nin yere kurmuş olduğu yer yatağının içine girip gözlerini yavaşça kapattı ve derin bir uykuya daldı.

LunarsizmWhere stories live. Discover now