"Ah!" Kolumda hissetiğim acıyla anlık olarak inleyip dizlerimin üstüne düştüğümde Jungkook sesimi duymasıyla bana doğru dönmüş ve vurulduğumu görünce şok içinde bana bakmıştı.

Ardındansa hızlıca kolumun altına girmiş ve beni kenara götürürken gözü dönmüş gibi Sarah lara ateş etmeye devam etmişti.

"Siktiğimin piçleri! Hepinizi öldüreceğim! Biriniz bile sağ çıkamayacaksınız buradan!" Beni güvenli bir noktaya götürdükten sonra Sarah lara doğru sinirle bağırmış ve onlarla biraz daha çatıştıktan sonra durup dibime girmişti.

"Acıyor mu?" Hızlıca yarama bakıp konuştuğunda başımı olumlu anlamda sallamış ve dolu gözlerimle onun gözlerine bakmıştım.

Anlık olarak afallayıp gözlerime bakakalmış ve ardından hırsla önüne dönüp kıyafetinden parça yırtarken söylenmişti. "Geberteceğim hepsini."

Kopardığı parçayı hızlıca kolumdaki yaraya sarıp sıkmıştı ki ağzımdan yüksek bir inilti çıkmıştı. Sanki kendi canı yanmış gibi panikleyip beni sakinleştirmeye çalışmış ve gözlerimden yanaklarıma doğru akan gözyaşlarımı silmişti.

"Tamam tamam... birazcık dayan, bitecek şimdi." deyip koluma bez parçasını iyice sarmış ve düğüm atıp tekrar yüzüme bakmıştı.

"Kafayı mı yedin sen? Neden kendini benim önüme atıyorsun?" Kaşları çatılı bir şekilde sinirle konuşmuştu.

Cidden mi? Beni gerçekten bu kargaşanın içinde azarlayacak mıydı?

"Ben... sana bir şey olacak diye korktum." diye sessiz bir tonda cevap verdiğimde sıkıntıyla bir iç çekmiş ve yüzünü sıvazlamıştı.

"Sana oldu şimdi ama." demişti sinirle. "Daha mı iyi bu sence?" diye devam ettiğinde ise gözlerinin içine bakıp başımı hafifçe olumlu anlamda sallamıştım. "Evet, daha iyi."

Verdiğim cevapla anlık olarak duraklamış ve yine gözlerime bakakalmıştı. Sessizce birbirimze bakarken o yavaşça bana doğru yüzünü yaklaştırmış ve tam dudaklarımızı birleştireceği sırada duyduğumuz sesle ikimiz de irkilmiştik.

"Bölüyorum kusura bakmayın aşk kuşları ama..." Mark ayakta durup üstten bize bakarken sırıtıyordu. "Bunları ne yapacağız?" dediğinde ise arkasını dönüp Sarah ve kalan son adamına bakmıştı. İkisi de yerde dizleri üstündeyken Yoongi, Eponin ve Hoseok başlarında dikilmiş bir şekilde kafalarına silah tutuyorlardı.

Siktir ne çabuk halletmişlerdi? Ne ara silah sesleri kesilmişti onu bile hatırlamıyordum. O kadar Jungkook a dalmıştım ki bunların hiç birini fark edememiştim bile.

Jungkook birden ayağa kalktığında kalkamama yardımcı olmak için elini bana uzatmıştım. Kısa bir anlığına eline bakıp yavaşça kavramış ve onun yardımıyla ayağa kalkmıştım. Acıyan kolumla yüzüm her ne kadar buruşsa da yapacak bir şey yoktu. Katlanacaktım bir süre.

Jungkook elimi bırakıp bu sefer de hızlıca direkt olarak yerdeki ikiliye doğru adımlamış ve sinirle Sarah ın yüzüne tekme attığında neye uğradığımı şaşırmıştım. Hemen ardındansa diğer adama yumruğunu geçirmişti.

"Kimsiniz lan siz?" diye kısık fakat ürpertici bir sesle konuştuğunda Sarah yediği tekmenin sarsıntısını atlatmak için bir süre beklemiş ve ağzına dolan kanı yere tükürüp başını kaldırarak sırıtmıştı.

Bu Jungkook u daha da sinirlendirdiği için tam tekrar vuracağı sırada Yoongi onu tutmuştu.

"Taehyung..." demişti Sarah sırıtarak ve gözleri ayakta dikilen beni bulmuştu. "Bana bir grubunun olmadığını söylemiştin. Yalan söyledin demek. Bak kalbim kırıldı şimdi." Alayla konuşup üzülmüş gibi yapmıştı.

20 DAYS / TAEKOOKWo Geschichten leben. Entdecke jetzt