6.0-Veronica Honaker-

770 65 104
                                    

Ormandaki Avcı serisinin ilk kitabının finaline hoşgeldiniz. İlk bölümü atarken ki heyecanım ve son bölümü atarken ki heyecanım aynı. Bu yolda benimle olduğunuz için teşekkür ederim. Umarım beğenirsiniz bol bol yorumlarınızı bekliyorum şimdiden iyi okumalar dilerim 💫


Ben Veronica. Çiçek koleksiyonunu tamamlamak için ülkenin dışına çıkan, canını hiçe sayıp bir çiçek uğruna vampirlerle dolu yerlere giden aptal kız.

Daha herşeyden habersiz bir bebekken büyüdüm, sevdim, aşık oldum, nefret ettim ve acı çektim. Aynaya bakıp kahkahalar attığım günler de oldu, aynaya bakıp morluklarımı saydığım günlerde. Saçlarımı özenle taradığım günleri de yaşadım, saçlarımın acımasızca çekildiği günleri de. Savaştım, yaşamak için de savaştım, aşkım için de savaştım. Ben hep savaştım. Yaralandım. Yoruldum. Bütün bunlar zihnime kazındı.

Ama en çok zihnimde kalan aşık olduğum adamın saçlarımı okşamasıydı. Vücudumun her yeri morluklar içinde kalsa yine Salver'ı beklerdim. Kemiklerim parça parça olsa yine kalbim attığı sürece onu beklerdim ben. Salver. O benim kahramanım. Beni ölümden kurtardı. Beni bataklıktan kurtardı. Beni, hayatın iğrenç oyunlarından kurtardı.

Hep beni kurtardı. Yaşamam için kendini düşünmeden elinden geleni yaptı. Her zaman yanımda oldu. Ağladığımda sarmaladı, kahkaha attığımda yine sarmaladı. Gece kabus görünce de ona sokuldum, kokusunu içime çekmek isteyince de. Ve o her zaman benim yanımda oldu. Biz hep biz olduk.

Ancak evren bizim hep biz olmamızı sevmedi. İstemedi. Salver bir vampirdi. Elflerin kanı ile beslenen, acımasız bir vampir. Ben ise bir altın elftim. Bütün vampirlerin kanını istediği savunmasız bir elf. Biz birleştik. Vampirler elflere, elfler vampirlere ne kadar yasak olsa da birleştik. Geriye tek birşey kaldı.

Acı. Bu zamana kadar birçok kez iliklerime kadar hissettiğim o iğrenç his. Hem fiziksel olur acı, hemde ruhsal. Ama ikisi de kalbimizde yaralara sebep olur. Ve kalbimizdeki bu yaralar zor iyileşir. Yıllar geçer üzerinden, asırlar geçer, mevsimler gelir gider ama acıların bıraktığı izler ancak canını verebileceğin kişi ile geçer. Bu acıların bazılarını ise canımızı yakmasına rağmen severiz. Öyle bir severiz ki onun için canımızı verebilecek duruma geliriz.

Kelimelerin yaşadığım duruma yetmemesi acıydı. Karnımdaki bebek, yanımdaki adamdı acının ta kendisiydi. Onları seviyordum. Çok seviyordum. Daha küçücük olan bebeğimi çok seviyordum ama onları koruyamama, kaybetme korkusu bana acı veriyordu. İçimdeki korku git gide büyüyordu.

Salver bizi korurdu. Ne benim ölmeme ne de bebeğimizin ölmesine izin verirdi. Canını verir, bizim ölmemize müsaade etmezdi.

İşte korktuğum nokta da buydu.

Salver bu savaşta bizim için kendini feda edebilirdi. Korkuyordum. Deli gibi korkuyordum. Ona birşey olabilirdi. Canına zarar gelebilirdi. Sırf beni ve bebeğimizi korumak için kendini feda edebilirdi.

Sarayın giriş katından bağırış sesleri geliyordu. Halk kapıya dayanmış, benim cesetimi istiyordu. Oysaki tek suçum elf olmaktı.

İçimdeki korkuyu bastırarak Salver'ın kolunu tuttum. Bana döndü. Kara gözlerinde ilk defa korku görüyordum.

"Ne yapacağız?" diye sordum. Yutkundu. "Yukarı çıkacağız. Bam oraya gelir. Katlara dikkat etmeliyiz. Askerler, hizmetçiler ve halk seni öldürmek istiyor. Sizi koruyacağım." dedi titreyen sesiyle. Sesinde korku, acı vardı. Ve bu benim canımı fazlasıyla yakıyordu.

Ormandaki Avcı 1: Vampir'in Aşkı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin