45- Unutulan iddia ve kendi ayağına sıkmak

Mulai dari awal
                                    

Of, çok mu saçmaladım. İnsanlar bu mektupları nasıl yazıyor acaba? Çok zor yazması!!! Sanırım annenin kaçık bir deli olduğunu düşüneceksin. Sakın öyle düşünme?! Yanaklarını ısırırım yoksa, ona göre.

Başını iki yana sallarken bir damla da akmıştı mektuba doğru. "Hayır," diye mırıldandı titreyen sesiyle "Asla kaçık olduğunu düşünmem."

Bebeğim, ağlamıyorsun değil mi? Ağlama sakın ama sadece bu sefer için değil hiçbir zaman çok ağlama. Kimse için, benim ve baban için bile ağlama. Ağlarsan bile çok ağlama. Değmez çünkü, hayatın tadını çıkarmak varken olumsuzluklara odaklanmaya gerek yok değil mi?

Kimse senden daha değerli değil, bebeğim. Hiçkimse senden daha değerli değil. Herkes bir toz tanesiyse sen de onlar gibi bir toz tanesisin. Ne aşağı ne yukarı. Dünyanın en önemli insanı olsan bile bunu sakın unutma, sen iyi birisin ve öyle kalmalısın. Kimsenin kalbini karartmasına izin verme.

Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu artık Taehyung. Belki çok duygulu kelimeler değildi başkası için ama hayatında ilk kez anne merhametini hissetmişti o an. İçi içine sığmıyordu. Çok ağlamak istiyordu. Bağırmak, çağırmak... Bunu bana neden yaptınız demek istiyordu.

Odanın dışında duran ruh eşi ise onunla birlikte akıtıyordu yaşlarını. İçeri girip müdahale edemiyordu. Sevgilisi öyle istemişti çünkü. Ama işler daha kötü olursa sözünü tutmayıp içeri girecekti muhtemelen. Sahi, onun için bekliyordu ya kapının önünde.

Düşeceksin, canın çok yanacak. Belki yanında birileri olacak belki olmayacak. Belki seni daha çok kıracaklar belki yaralarını saracaklar... Ama günün sonunda kendini iyileştirecek kişinin sen olduğunu unutmamalısın. Kimse sen istemediğin sürece kırıklarını tam anlamıyla iyileştiremez.

Bebeğim, aşık olacaksın. Kurdundan ve rüyalarımdan da anladığım üzere çok önemli birine aşık olacaksın. O da en az senin kadar güçlü biri olacak. Hissedebiliyorum. Karnımda benimle konuşan biri var sanki ve şimdiden ne kadar güçlü olduğunu hissedebiliyorum. Aşık olduğun kişiyi sen onayladıysan başka kimsenin onaylamasına gerek yok ama şey... onu ne olursa olsun bizimle tanıştır olur mu?

Evleneceğin kişiyle tanışmayı ben de baban da çok isteriz çünkü.

Yüreği ağrıdı. Bir kere bile gitmemişti yanlarına. Cesaret edememişti. Zaten yerlerini de bilmiyordu. Ama söz verdi o an "Söz veriyorum, tanıştıracağım onu sizinle."

Çok şey yazmak istiyorum, hayatı benimle öğren istiyorum ama bu biraz zor sanırım ama olsun. Ben yine de yanındayım zaten. Dediğim gibi tam kalbinde. Kalbinin ortasında.

Bebeğim... ne diyebileceğimi bilmiyorum. Bir şeyleri yazmak istediğim için aldım bu kalem ve kağıdı ama yazamıyorum işte... ben bilmiyorum ne yazmam gerektiğini aslında. Heyecandan ellerim de titriyor zaten! Bir de gözlerim doldu aktı birkaç damla ama hep mutluluk gözyaşları bunlar. Kağıda bakıp anlarsın ağladığımı da üzülürsün diye açıkladım hemen!

Yalan da söyleyemiyor ki! Diye düşündü Taehyung dudakları hafif bir şekilde yana doğru kıvrılırken. Annesi yalan söylemeyi pek beceremiyordu.

Göz yaşından buruşan kağıtta şimdi oğlunun da yaşları vardı. Anne ve oğul aynı satırlara ve hislere ağlıyordu.

Şey.. madem yazamıyorum her şeyi bir anda, şöyle yapalım mı? Ben sana aklıma gelen her an bir şeyler yazayım. Aklıma gelen her şeyi yazayım. Birbirimizi böyle tanıyalım. Nasıl fikir? Bence harika. Hatta harikanın harikası!!

Ve son kez, annen bir kaçık değil... tamam mı? [Baban hep biraz kaçık olduğumu söylerdi, umarım bana çekmişsindir de o da ortada kalmıştır dımdızlak. Şakaaaa :)]

Holy SpiritTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang