"Doruk kim Leya?"

"Kardeşim!"

"Tamam o zaman.." diyerek koltukta hafifçe doğrularak cebinden telefonunu çıkarıp bana uzattı.

"Şifresi 12.07.2022"

Şifre olarak bana bir tarih vermişti bunu anlayabilmiştim. Fakat neyin tarihi olduğunu ne kadar merak etsemde şu an sormayacaktım. Çünkü şifreyi söylediği anda gözlerine ağır bir hüzün yerleşmişti ve benimde acilen Doruğu aramam lazımdı.

Telefonun kilidini açıp aramalara girdim ve ezbere bildiğim numarayı tuşladım.

Telefon 3.çalışta açıldı.

"Alo? Kimsiniz?" dedi Doruk. Sesi uykulu çıkmıştı.

"Alo! Doruk, Doruk, benim!"

"Abla! Abla neredesin sen ya öldüm meraktan yemin ederim nerdesin sen ya haberde vermedim açmıyorsun. Neredesin?"

"Sakin ol... Geliyoruz.." onay almak için Atahan'a baktım. Başıyla onaylayınca devam ettim.

"Otele geliyoruz. Sakin ol..."

Atahan otel dediğimde bana bakmış sonra yola geri sönmüştü. Sahi otelde olduğumu nereden biliyor ya da hangisine gideceğimizi nereden biliyordu acaba?

"Tamam ama iyisin değil mi? Hem kimle beraber geliyorsun?"

"Bir arkadaşımla. Sen yeni uykudan mı kalktın? Hem senin okulda olman gerekiyor neden oteldesin?"

"Seni merak ettim... Gelirsen uyanık olayım otelde olayım diye çıkmadım bir yere..."

Benim yüzümden uykusuz kalmış bir de üstüne okula gidememişti.

"Özür dilerim... Gelince sana neler olduğunu anlatırım tamam mı?"

"Tamam abla... Bekliyorum"

"Tamam ablacım görüşürüz"

"Görüşürüz"

Telefonu kapattığımda bir şey fark ettim. Doruk bana kaç kere Leya yerine abla demişti konuşmamızda? Artık ablası olduğu kabul etmişti sanırım.

Aklımdan geçenlerle kendi kendime güldüm ve telefonu kapatık geri Atahan'a uzattım.

"Yüzün güllük gülistanlık Leya Hanım" dedi Atahan sırıtarak.

Bir an gülecek gibi olsamda vazgeçtim ve çarık kaşlarla Atahan'a baktım.

"Evde olanlar neydi Atahan?"

"Anlatana kadar bırakmayacaksın değil mi?"

Hızla başımı salladım.

"Gerçekten dediği gibi tam bir kaçiymişsin Leya" dedi gülerek.

"Kim keçi diyor bana?"

Atahan bir pot kırmış gibi gözlerini açarak tekrar yola döndü.

"Kim dedim?" zaten çatık olan kaçlarımı biraz daha çatarak.

Ağzında bir şeyler geveledi ama anlamadım.

"Düzgün söyle şunu!"

"Ayaz"

"Ayaz bana keçi mi diyor?"

Sırıtarak balını olumlu anlamda salladı.

Keçi? İnatçi keçi... Kendisi bildiğin öküz bana keçi diyor halimize bak...

+Pişt chat lakaplar takıldı, smut günler bizi bekliyor!!

Kes sesini!

+Tamam tama sustuk be!

"Anlatacak mısın?" diye sorsum Atahan'a kolundan dürterek.

"Bence otele bir gidelim kardeşinle beraber öğrenirsiniz her şeyi?" dedi sorarcasına.

Başımı sallayıp arkama yaslandım. Ve gözlerimi kısa bir dinlenme için kapadım muhtemelen Atahan beni uyudum sanıyordu ama böyle bir durumda uyuyamazdım. Kim olsa yamamazdı.

Ruhum kendiliğinden bir duman gibi süzülerek beni terk ediyor, dahada duygusuzlaştırıyordu.

Her zaman güler yüzlü ben duygusuz birine dönüşüyordum.

Hemde bu kadar küçük olaylarla.

Benden daha çok kötü şeyler yaşayan insanlarda vardı. Buna en yakınımdan şahit oluyordum. O buna nasıl dayanıyordu? Nasıl yapıyordu? Nasıl ruhunu kendine tutsak ediyor bedenini terk etmesine izin vermiyordu?

Nasıl sevmeyi başarıyor, nasııl duygusuzlaşmıyor, nasıl hala gülebiliyor, nasıl dayanabiliyor nasıl...

Nasıl kendini Dünya'nın kendinden başka ruhlarından koruyordu?

Her şeyin üstüne beni, etrafındakileri güldürebiliyordu. Bunu nasıl beceriyordu anlamıyordum ama yapıyordu bir şekilde.

Duygusuzlaşmaya başlayan kalbim beynimle aynı tarafa geçiyor, bana sadece önüne bak diyordu. Benim ise önümde iki seçenek olması yerine tek bir seöenek kalıyordu.

Bir kaç gün önce tanıştığım kişi için kendimi mahfediyordum. Aramızda sadece bir kaç temas olmuştu daha fazlası değil. Bu benim etkilememeli, hatta umrumda bile olmamalıydı.

Teyzem bana hep 'Önüne bak ama durduğun yerede bakmayı unutma' diye nasihat verirdi.

O zamanlar şimdiden daha küçük olduğum için anlamazdım fakat teni yeni anlamaya başlıyordum.

Cümlesinin içindeki gizli anlam bana 'Önünde her zaman iki seçenek vardır ve seçenek kartlarını sen belirlersin, kaderini kendin yazarsın' diyordu.

Hiç bir zaman tek seçenek olmazdı. Her zaman bir çıkış yolu olurdu. Bu çıkış yolu ister daha kötüye gitsin, ister ruhunuzu iyileştirsin her zaman farklı bir yol vardı. Ve hangi yolu seçeceğinize kendiniz karar verirdiniz.

Bir de üçüncü seçenek vardı tabi. Olduğun yerde kalmak. Hiç kimse bizi bir şeye zorlayamaz, onu yap bunu yap diyemezdi. Kendimizi biz değiştirir, kaderimizi kendimiz belirlerdik.

Ruhumuzu biz serbest bırakır onları biz tutsak ederdik.

Her zaman bir den fazla seöenek vardı ve ben hangi seçeneği seçeceğimi bilmiyordum.

Karışık bir ruh haliyle kalmak mı, ruhumu serbest bırakmak mı yoksa onu tutsak etmek mi seçemiyordum.

Beynim ve kalbimin çatışmasını mı izlemek. Kalbimin sesini mi dinlemek yoksa sadece beynimi mi görmek istediğimi bilmiyordum.

Ben Leya Taşkıran. Hayatta ne ilk ne de son kez, hangi yoldan gideceğimi bilmiyordum.

_________________

SELAM!!! Nabersiniz? Umarım iyisinzidir ki ben çok iyiyim! Muhteşem bir patlama yaşıyorum!

Bölümü nasıl buldunuz? Umarım beğenmişsinizdir...

Sorular;

1) Sizce Leya'nın bahsettiği kişi kim olabilir?

2) Atahan hakkında ne düşünüyorsunuz?

3) Sizce Ayaz Leya'yı öptükten sonra neden soğuk davrandı ve Leya'yı orada öylece bıraktı?

4) Sizce Ayaz'ın babası 'mantıklı olarak' neden Leya'yı kaçırdı ve Ayaz'dan bir itiraf istedi?

5) EN ÖNEMLİSİ SINIRI NE ZAMAN DOLDURURSUNUZ ONA GÖRE BÖLÜM YAZICAM! kdmiwlfjsnşfp2ıyeblflsj

Ballı Vanilyalı kalın!!

Tatlı Rüyalar +18Where stories live. Discover now