"O halde bu fırsatı sen değerlendir Oliver." tekrar sırıttığında masaya vurulan yumrukla yerimden sıçramıştım. Tekrar sesler kesilmişti. 

"Barbara, bu kadar yeterli." Sarah sinirli bir tonda konuştuğunda Barbara bu sefer susmuş ve tamamen önüne dönmüştü. 

"Barbaranın terbiyesizliği için kusura bakma." Sarah bana bakarak konuştuğunda başımı kaldırmış ve, "Sorun yok." demiştim. O sırada ise önüme etsiz bir yemek konulmuştu. 

Yiyebileceğim bir şey önüme geldiği için sevinçle kaşığı elime almış ve yemeği yemeğe başlamıştım.

Aklımda Barbaranın son söylediği şey dolaşıyordu. Oliver gey miydi yoksa? 

Tüm bunları düşünürken ve yemeğimi yemeye devam ederken tekrar Oliver a dönmüş ve gözlerimi kısmıştım.

"Yemekten sonra konuşacağız." kısık bir tonda konuştuğumda o da hafifçe  bana doğru dönmüş ve başını olumlu anlamda sallamıştı. 

Hemen ardından tekrar önüme döndüğümde tam kaşığı tekrar ağzıma götürmüştüm ki karşımda oturan neredeyse kırk yaşında olan adamın bana bakarak yemek yerken sırıttığını görmüştüm.

Ah hadi ama... Aferin sana Kim Taehyung. Sadece kızı reddetsen olmaz mıydı? Geyim diye yalan söylemek mi zorundaydın? 

Kendi kendime içimden söverken adama hiçbir tepki vermeden bakışlarımı çekmiş ve yemeğimi yemeye devam etmiştim. 



     ---



Yemekten hemen sonra kendimi tuvalete atmış ve midemde ne var ne yoksa çıkarmıştım.

Bir insanın etini yeme düşüncesi tüylerimi diken diken ediyordu. Önüme koydukları etsiz yemekten anca birkaç kaşık yiyebilmiştim çünkü onu yerken aklım hâlâ ilk başta önüme koydukları insan etindeydi. 

"Daha iyi misin? Geleyim mi?" Kapının önünde bekleyen Oliver birden konuştuğunda yavaşça ayağa kalkmış ve sifona basmıştım.

"Çıkıyorum şimdi." dedikten hemen sonra derin bir nefes alıp ağzımı yıkadıktan sonra kabinden çıkmıştım. 

Oliver la göz göze geldiğimizde gergince gülümsemişti. Bense düz bir ifadeyle ona bakarken, "Daha önce neden söylemedin bunu bana? İlla o an mı söylemek zorundaydın?" demiştim.

"Haklısın, özür dilerim. Ama..." deyip iç çekerken etrafına bakmış ve tekrar gözleri benim gözlerimi bulmuştu.

"Bilmiyorum. Diğerleri gibi seni de öldürsünler istemiyorum sadece." 

Dediği şeyle korkmuş ve gergince ona bakmaya devam etmiştim. "Beni öldürecekler mi?" 

"Üç aydır buraya senden başkası gelmedi ve yiyecek stokları epey azaldı. Büyük ihtimalle planları o yönde." dediğinde hafifçe yutkunmuştum. Cidden şansını sikeyim Taehyung. 

"Üç aydır... Yani üç ay önce birini yemek için öldürdüler mi?" diye merakla ve korkuyla hızlı bir şekilde konuştuğumda sadece yüzüme bakakalmıştı.

Cevap vermeyip transa girmiş gibi bana bakıyordu. O yüzden de yanlış bir şeyler olduğunu anlayıp birkaç adım ona yaklaşmış ve, "Oliver, kimi yediler?" demiştim. 

Sorduğum soruyla bu sefer nefesleri hızlanmış ve sertçe yutkunup dolan gözlerini yere indirmişti. "Arkadaşımı." diyebilmişti kısık bir sesle sadece. Duyduğum şeyle dehşete kapılmıştım. 

"Arkadaşını mı? Siktir! O piçler senin arkadaşını yediler ve sen hâlâ onlarla birlikte mi yaşıyorsun?" diye birden sinirle çıkıştığımda Oliver başını kaldırmasa da yine kısık bir sesle, "Mecburum." demişti. 

20 DAYS / TAEKOOKWhere stories live. Discover now