27.Bölüm : Mektup

14 4 0
                                    

"Güzel kızım, prensesim...

Bu mektubu sen okurken ben uzun zaman önce gitmiş olacağım. Ve sen daha dünyada bile değilsin şu an.  Umarım ki ömrüm minik yüzünü görüp kokunu koklamama yeter.

Öyle diyorum çünkü yaklaşık iki üç sene önce başıma bir bela aldım. Ablan İnciyi korumak için bir plan yapmaya başladım ama bu planın sonunda ne olacağını bilemiyorum. Sizi tekrar göremeyebilme ihtimali de var. Yine de sizi korumak için canımdan sakınmam. 

Ablan İnciyi sen doğduktan sonra yurtdışına göndereceğim ve orada bir aileye vereceğim. Burada güvende olduğunu düşünmüyorum. Eğer şimdi olmasa bile geleceği güvenceye almam lazım. Tehlikenin farkındayım. Ne ile karşı karşıya olduğumu biliyorum. 

Yıllardır tanıdığını düşündüğün insanlar bazen seni yanıltabiliyorlar güzel kızım. Ne kadar yakın olduğunu düşünsen de ne olacağını bilemezsin. Bu da bir anne tavsiyesi olsun.

Sizi çok seviyorum bir tanelerim, güzel kızlarım. Bu mektubu sana yazıyorum Sara'm çünkü ablanı bir ölü olarak bilmeni istemiyorum. Yaşadığını ve şu an bir yerlerde olduğunu bilmeni istiyorum. Dediğim gibi yaşadığını kimseye söyleme, kimseye güvenme.

 Şu an ufak kalbinle birinden nefret etmeni istemiyorum kızım.  Özellikle birini de diyemem çünkü bir değil düşündüğünden de fazla kişiye bulaşıyorum. Eğer İnci ile ilgili bir şey ortaya çıkarsa ne olacağını kestiremiyorum bile.

Baban da dahil kimseye bu mektuptan bahsetme. Ablan seni bulamazsa eğer birbirinizi bulun ve her daim birbirinize destek çıkın. 

Bu mektubu okuyorsan eğer yanında olamadığım için özür dilerim prensesim. 

Eğer bu mektuptan sonra ölümümü araştırmak istersen lütfen yapma. Ben sizin için canımı veriyorum, sizin daha güzel ve uzun ömrünüz olsun diye. Araştırmanın bir manası da olmaz zaten kızım. Hayalet gibiler, bulamazsın. Sadece kendine zarar verirsin...

Her neyse bir tanem, sizi çok seviyorum. Yüzünüzden gülümseme asla eksik olmasın.

Arkada ablanın koruyucu ailesi ile ilgili bilgiler var.

Sevgilerle anneniz Alin."

"Sevgilerle anneniz Alin." son kısım aklımda dönüp duruyordu. Annem miydi? Kime bulaşmıştı? Neden bunu yazmak zorunda hissetti kendini? Kaç kişiler? Ablam yaşıyor mu? Ablam... İnci...

"Okudun mu?" diye sordu İnci, ben düşüncelere dalmışken. "Efendim?" dedim kafamı hafifçe kaldırıp. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. İnci yanıma gelip sıkıca sarıldı. "Bu şekilde öğrenmeni bende istemezdim." dediğinde ikinci bir şoka girmiştim. "Ne?" diyebildim sadece. İnci bir şey demeden gülümsedi sadece. "Yıllar sonunda bende kardeşim olduğunu öğrendiğimde aynı tepkiyi vermiştim." dediğinde yüzümdeki şaşkın ifade giderek artıyordu.

"Şimdi... sen... ablam mısın?" derken kelimeler ağzımdan zorla çıkıyordu. "Yani yıllar sonra alışması biraz zor olacak ama olsun." dedi gülerek. Kendimi biraz toparlayarak "Sen ne zaman öğrendin?" diye sordum. "Yani hemen hemen senin yaşlarındaydım. Amerika'daki ailem bir mektup verdiler. Okuduğumda inanmamıştım, sonra üniversite için Türkiye'ye gelme kararı aldım. Hukuk fakültesini okurken bir yandan seni bulmaya çalıştım. Açıkçası çok da zor olmadı. Bir süredir de takip ediyorum seni." dediğinde üçüncü bir şoka girmiştim. 

"Bir süredir derken?" dediğimde gergin bir şekilde gülerek "Uzun bir süredir... Yaklaşık iki senedir." dediğinde inanamamıştım. "Yuh ya... İki senedir ablam beni izliyormuş ve benim şu an haberim oluyor." dedim inanamayarak. "Yani bana deneni yaptım. Mektupta bir süre beklememi istemişti annem. Bende uzaktan izlemeye başladım." dediğinde sadece kafamı salladım.

"Saracım hiç tanıştırmadın bizi İnci Hanımla." diyerek içeri girdi amcam. "Sen nereden biliyorsun ismini amcacım?" diye sordum şaşkınlıkla. "Kızım, İnci Hanımı tanımayan mı kaldı ki? Tüm haberlerde neredeyse her gün görüyoruz." dedi gülerek. İnciye amcamı göstererek "Bu da babamın büyük kardeşi Cengiz amcam." dedim. "Memnun oldum efendim." dediğinde amcam gülerek "Asıl ben memnun oldum kızım. Haberlerde sürekli görüyorum, başarılarının devamını dilerim." dedi ve oturmak için İncinin yanına doğru gitti. 

Bir an mektubu unutmuştum ve öylece yerde duruyordu. Amcam geçip oturduktan sonra önümde duran kağıtlara bakmaya başladı. "Onlar ne ile ilgili kızım? Umarım önemli bir konu değildir." dediğinde kafamı aşağı çevirdim. Hızlıca önümden kaldırıp katladım ve cebime koydum. "Çok da önemli değiller ya. Bir konuyu tartışıyorduk onunla ilgili." diyerek geçiştirdim. 

Uzunca bir süre amcam, İnci ve ben salonda oturup geçmişten bahsettik. Amcam benim ufaklığımı anlatıyordu, İnci bunları hayal edip gülüyordu. İnci de Amerika'daki hayatını anlatıyor, amcam da bunları hayranlıkla dinliyordu.

"Okulda yine de zorbalık çok oluyordu. Hem saçımın renginden hem de Türk olmamdan kaynaklı." dedi İnci. Amcam "Dışarıda okumakta çalışmakta zord-" derken dışarıdan gelen silah sesleri sözünü kesti.

"Kızlar yukarı kata çıkın hemen." dedi amcam. İnci elimden tutup yukarıya çıkarttı. Aşağıdan silah sesleri daha da artmaya başlamıştı. Biz de Evin en arka odalarına girmiştik. İçeride bir köşeye sinmiş bekliyorduk. Ben yanımda her an için silahımı taşıyordum ama İncinin yanında silah yoktu, doğal olarak. 

Belimden silahı çıkarttığımda İnci inanamayarak baktı. "Bunca zamandır silahla mı geziyordun sen?" diye sorduğunda kafamı salladım. Babamın çalışma odasındaydık. Her zaman en alt çekmecede bir silah bulunduruyordu babam. Çekmeceyi açıp silahı aldım. İnciye uzattığımda "Ciddi misin?" diye sordu. "Evet? Şu an canın tehlikede." dedim.

Bir iki dakika sonrasında amcam odaya girdi ve kapıyı arkasından kapattı. Silah sesleri kesilmişti. "Ne oldu? Gittiler mi?" diye sordum. Amcam kafasını sağa sola sallayarak "Gitmediler kızım. Bahçedeki adamların hepsini öldürdüler galiba. Babanı aradım. Yoldalar." dediğinde o an sıçtığımızı anlamıştım.

 Aşağıdan evin kapısının kırılarak açıldığını duyduk. Odanın anahtarları üzerinde olmadığı için kapıyı da kilitleyemiyorduk. Kabak gibi ortadaydık resmen. Üçümüzde silahları kapıya doğrultmuş bekliyorduk. Merdivenlerden birkaç kişinin sesi geliyordu. Şu an resmen Azrail ile aynı odada ölümümüzü bekliyorduk. 

Adamların sesi bizim olduğumuz kapıya giderek yaklaşıyordu. Her an ateş etmek için hazırda bekliyorduk. Amcam "Kızlar siz benim arkamda durun." diyerek bizim önümüze geçti. O sırada bizim olduğumuz kapı açıldı.

Anında içeriye giren adama sıktık, yine de amcam yaralanmıştı. Adam bizden önce davranıp ateş etmişti. Amcam omuzundan yaralanmıştı. Hemen kapıyı kapatıp önüne engel koyduk. Amcamın yanına geçip yarasına baktım. Kurşun oldukça derin girmişti.

Biz amcamın yarasını sararken dışarıdan yeniden ateş sesleri yükseldi. Ben İnciyle beraber yeniden silahları alıp kapıya doğrulttuk ve beklemeye başladık. Bir iki dakika sonra sesler tamamen kesildi. Hemen ardından kapının tıklandığını duyduk. Yavaşça kapıya yaklaşıp anahtar deliğinden baktım. Pek bir şey görünmüyordu. "Abi seslensen nasıl olur acaba? Kızlar korkmuş olabilir mi?" diye ses geldi. Tabi ki de bu mantıklı fikrin sahibi Oğuzdu.

Sesi duyduktan sonra düşünmeden kapıyı açtım. Karşımda Mert, Oğuz, Kaan ve arkalarında birkaç adam vardı. Hepsinin ellerinde silah vardı. "Siz silah kullanabiliyor musunuz?" diye sordum şaşkınlıkla. "Prensesimiz bizi boş adam sanıyor anlaşılan." dedi Oğuz, alaycı bir tavırla. "Yani az çok bir şeyler biliyoruz." dedi Mert. 

Hepimiz aşağıya inerken babam daha yeni geliyordu. "İyi misiniz çocuklar?" diye sordu endişeyle. "İyiyiz baba ama amcam yaralandı." dedim kolunu göstererek. "Tamam doktoru çağırırız. Bir kerede ben evdeyken bir şey olsa ben şaşıracağım zaten. Yollar kapalıydı, trafik de vardı. Bende Mertleri aradım, onlarla beraber adamları gönderdim." diye açıklama yaptı. "Bir şey olmaz. Silah vardı zaten yanımızda." dedim ve babama sarıldım. 

"Hadi geçin içeriye de şuradaki cesetleri toplasınlar." dedi amcam. Onun sözüyle beraber herkes salona doğru geçti ve olanları konuşmaya başladık...

Gizli Saklı - 1 & 2Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz