Arka cebime koyduğum telefonumu alıp ekrana baktığımda hiç mesaj yoktu, direkt Akgün'e yazmaya karar vermiştim.

Siz: Akgün, beni karakola götüreceklermiş.
Siz: Yanıma gelir misin?
(10:25)

Salona girdiğimde kapıda duran iki polis bana döndü. "Endişelenmenize gerek yok, sadece birkaç soru soracağız ve duruma göre tekrar gideceksiniz. Ama şimdi bizimle gelmeniz gerekiyor Karmen hanın." Dediğinde basımı iki yana salladım.

"Neden? Ben zaten ifademi verdim, mahkemeye de çıktım ve benim bir suçum yok. Mahkeme kararı ve kamera kayıtları var ortada, bu yaptığınız kanunen doğru değil!" Dememle adam kaşlarını çattı.

"Karmen hanım sadece size birkaç soru sorulacak ama daha fazlasını burada söyleyemem, etik değil. Lütfen zorluk çıkartmayın." Dediğinde tam itiraz edecekken araya başka biri girmişti.

"Reşit olmayan bir çocuğu annesi veya babası olmadan götürmeniz ne kadar etik memur bey?" Diye sordu Gökay yanıma gelerek. Ceketinin düğmesini iliklerine doğrudan sert bir şekilde karşısına bakıyordu.

Viran bizi ele vermiş olabilirdi, ya da Dila parayı alıp harcayarak acık etmişte olabilirdi.. bu yüzden korkuyordum işte.

Çünkü ilk kez böyle köklü bir aileye karşı hırsızlık yapmıştık ve Viran'ın cezası büyük olacaktı, bu yüzden bizi ele vermis olabilirdi. O zaman herkes her şeyi öğrenecek ve ben hem hapise girecektim hemde herkes benden nefret edecekti.

Dila o paraları alıp harcamış olabilirdi, bir anda yüklü miktar para harcaması şüpheli durumunda olduğu için hemen ortaya çıkardı. Her iki şekilde de olayın ucu banada dayanıyordu ve ikisininde sonu kötü bitiyordu.

"Bakın, konu Karmen hanım ile ilgili değil. Sadece bize yardımcı olması için birkaç soru sorulacak ve savcılıktan iznimiz var, bence daha fazla zorluk çıkarmayın." Demesiyle Gökay bana döndü.

"Korkmanıza gerek yok efendim, bende sizinle geleceğim. Pars bey de yolda." Demesiyle en sonunda pes ederek yanından geçip çıktım. Onlarda arkamdan gelirken bana bakan çalışanların gözlerindeki şüphe ve mahalleden gelen fısıldamalar dişlerimi birbirine bastırmama sebep oldu.

"A-a, bu Damla''nın kızı değil mi? Ne yapmış acaba?" Dedi diğer evde yaşayan sarışın kadın bana bakarken. Duymadığımı sanıyorlardı ama sesleri duyulacak kadar yüksekti.

"Hırsız diyorlar, doğru mu?" Dedi başka bir adam da.

"Damla'ya yazık oldu çokta kibar bir kadın, evlat olsa sevilmez böyleleri."

Bir şey dememek için kendimi tutarken polis arabasına bindim ve omuzumun üstünden arkama baktım, Gökay da arabayla peşimizden geliyordu. O esnada elimdeki telefon titremişti.

Akgün: Sakın korkma, hemen yanına geliyorum.
(10:36)

Telefonu kapatarak başımı çevirdim ve dışarıyı izlemeye başladım. Mahallede konuşanlar haklıydı, evlat olsa sevilmez dedikleri birisiydim ben.

Üstüme daha pahalı kıyafetler giyip soyadımı değiştirmem özümde olan kişiyi değiştirmiyordum.

Ben küçükkende annelerin çocuklarını yaklaştırmadıkları kişiydim, şimdi de öyleydim.

Taşkın ailesini utandırmak dışında hiçbir ise yaramıyordum.

Ne kadar aklanmış gibi duramasa haklılarda, ben hırsızdım ve Taşkın'lar gibi soylu bir ailenin kızı olmayı haketmiyordum.

Çizik. -aile kurgusuWhere stories live. Discover now