5.8-Bilinmeyen Kral'a Mektup-

Start from the beginning
                                    

Onun bulunduğu odaya doğru gittim. Giriş kattaydı. Düğünümüzün ve nişanımızın olduğu yerin biraz ilerisindeydi.

Odasının önüne gelince kapıyı tıklattım. Bazen Frank ile ordu üzerine konuşur, bazen ise muhafızlarla konuşurdu. İçeride kimsenin olmamasını umarak kapıyı araladım.

Kafamı uzatıp içeriye bakınca koltukta öylece oturmuş merakla bana bakan yorgun Salver ile karşılaştım. Yüzüme her zamanki gülümsememi yerleştirip kapıyı kapattım ve içeri girdim.

Beni görünce gülümseyerek ayağa kalktı. Yanıma gelip kollarını bedenime sardı.
"Karıcığım beni özlemiş." dedi neşeli sesi ile. Hafifçe güldüm. "Kocamı ziyarete geldim. Özlemedim."

"Birşeyi de inkar etme zaten." diyerek benden ayrıldı ve az önce oturduğu koltuğu gösterdi. "Otur bakalım."
"Sen otur ya. Ben giderim birazdan." İfadesizce yüzüme baktı. "Sen oturur musun? Karımı koltuğumda görmek istiyorum." Gülümseyerek koltuğuna gittim.

Yavaşça koltuğuna oturup arkama yaslandım. Masasına göz attım. Birkaç dağılmış dosya ve kalemler ile mürekkep kutuları vardı. Bir tane siyah kalemlik vardı. Ufak ufak dizilmiş not kağıtları dağılmıştı. Masanın köşesinde ise çerçeveye alınmış fotoğrafım vardı. Daha doğrusu benim resmim çizilmişti. Ama çok gerçekçiydi. Uzanıp çizimi aldım. Gülümseyerek fotoğrafa bakarken Salver'ın başımın tepesinde dikildiğini farkettim.

"Bunu kim çizdi?" diye sordum hayranlıkla çizime bakarken. Çizimde gülümsemiştim ve en ince ayrıntıma kadar çizilmiştim. Gözümün yanındaki küçük çizgi bile çizilmişti.

"Ben çizdim. Olmuş mu?" Şok içinde Salver'a döndüm. "Bu çok güzel. Ne zaman çizdin?"
"Boş zamanlarımda seni hayal ediyordum ve öylesine çizmeye başladım. Güzel olunca devam ettirdim." Resme bakıp gülümsedim. Daha önce kimse benim resmimi çizmemişti. Üstelik bu resim çok güzel çizilmişti. Fotoğrafım ile bu resmi yan yana getirseler ayırt edemezlerdi neredeyse.

Çerçeveyi eski yerine koyup çekmecesine uzandım. Buraya birkaç kez gelmiştim ama uzun durmamıştım. Bu yüzden çok incelememiştim.

"Çekmecelere bakabilir miyim?" Gülerek ellerini iki yanıma, masaya koyup üzerime eğildi. "Bakamazsın."
"Ama bakayım?" Gözlerini kırpıştırdı. "Bakamazsın. Belki özel eşyalarım var?" dediği cümle ağlamaya başladım. Ne için ağladığımı bilmiyordum. Ama ağlayasım gelmişti. Burnumu çekerek yüzüne baktım.

Kaşlarını çatarak sandalyeyi kendine çevirdi ve önümde eğildi. Bir elini elime koyarken diğerini yüzüme koyup bana baktı.
"Özür dilerim, özür dilerim. Şaka yapmıştım. Bakabilirsin. İstediğin zaman bakabilirsin." Çekmeceyi gösterdi. "Hatta birlikte bakalım." diyerek çekmeceyi açacaktı ki kolunu tuttum. "Ben onun için ağlamıyordum. Sadece ağlayasım geldi. Özür dilerim kendimi tutamadım."dedim ve yine ağlamaya başladım. Sanırım regl dönemim yaklaşıyordu. Ama o zamanlar pek bir ruh değişimim olmuyordu. Şimdi neden böyle saçma şeylere ağlıyordum?

Burnumu çekerken Salver parmağını yanağımda gezdirdi.
"Tamam güzel kızım, geçti. Çekmeceye bakacağız daha!" dedi sahte bir şekilde kızarken. Hafifçe güldüm. "Ben bakacağım!" diyerek çekmeceyi açtım. İlk gördüğüm şey günlerdir kaybolduğunu sandığım siyah tokam oldu. Yanında ise beyaz kurdelem vardı. Hepsinin yanında ise birkaç tane çiçek vardı. Çiçekler bir yerden tanıdık gelmişti.
"Sen benim tokalarımı mı çalıyordun?" Gülerek başını iki yana salladı. "Ne alakası var ki?" Tokalarımı alıp ona gösterdim. "Bunlar ne o zaman?" Tekrar güldü. Onun gülüşünü izlerken kendimi tutamayıp anın büyüsüne kapıldım. Fazla ve fazla güzeldi. Herkesin kıskanacağı bir güzelliğe sahipti şerefsiz.

Ormandaki Avcı Serisi (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now