SAAT YÖNÜNDE •SONUNCU BÖLÜM•

10.2K 502 119
                                    

Bu bölüm, Saat Yönünde hikayesinin son bölümüdür. Bundan sonra bölüm gelmeyecektir. Bilginize...

Herkes kendi hayatının başrolünde oynar. Kendine göre yan karakterler belirler ve onlarla sıradan, heyecanlı, güzel, acı dolu olaylar yaşarlar. Aslında sıkıntı yaşanılanlar değil. Sorun şu ki, tek başına bir başrol işe yarar mı? Peki başrol, yanına yan karakter bulamıyorsa... ne kaldı ona hayattan geriye, tutulmamış bir filmden başka?

Bazılarımız böyle işte, yarımlarını zamanında eksik bıraktılar. Eksik bıraktıklarını başkaları tamamdı. Eksiklikler arttı, yarısı olmadan yapamadı. Ama sorun şu ki, yarım bıraktığını başkası tamamladı. Sorun şu ki, bizi yarım bıraktığımızdan başkası tamamlayamazdı. Çünkü sevenin ahı vardır, yarım bırakır.

Cenk, Nergiz'i yarım bıraktı. Nergiz'i Timuçin tamamladı. Zaman geçti, Cenk Nergiz'de ki yarısını almak istedi ama Nergiz'de ona verilecek yarım kalmadı. Nergiz'in ahı tuttu, Cenk bir ömür boyu yarım kaldı.

Dudaklarını alnımda hissettiğimde onun güzel kokusunu içime çektim. Bu kadar güzel bir adama sahip olduğum için şanslıydım. Büyük bir kalbe sahipti, o kadar sevgi doluydu ki... beni hiç bir zaman sevgisiz bırakmadı. Bazen onu sevmeye utanır oluyorum, onun sevgisinin karşısında benim sevgim ona yetişmiyordu.

"Seni her saniye, her dakika, her saat, her gün, her hafta, her ay, her yıl, her asır, her zaman diliminde seveceğime yemin ederim Kızılım" Timuçin yine o güzel kelimelerle, kalbime açmış olduğu sonsuz yolculuğa yelken açmıştı.

İçime anlamsız bir sızı oturdu. Ben ne yaptım da seni hak ettim be adam? Benim gibi günahkarın hakkı mıydı böyle güzel cennet? Sen kimin hakkıydın, seni ondan çaldım, bilmiyorum ama iyiki girmişsin hayatıma. Sen olmasaydın, belkide bir bok çukurunun içine bulanıp kalmıştım.

"Sonsuza dek seni seveceğime yemin ediyorum." Her yıl dönümümüzde, birbirimizi sonsuza kadar seveceğimize dair yemin ederdik. Neden yapardık bilmiyordum ama sanki hayalimizde var olan sevgi ağacımızı sulardık yeminlerimizle. Daha güçlenirdi ağaç, sevgi ağacının gölgesinde dinlenirdik.

"Artık daha fazla Anıl ile Mısra'yı bekletmeyelim. Yeterince yoruldular." Timuçin, kontaktan anahtarı çıkartıp, arabadan aşağıya indiğinde kocaman bir gülümseme yüzüme yayıldı.

Bazı şeyler yoluna giriyordu. Mısra artık mutluydu, Mısra artık gülüyordu. Mısra'yı emanet edebileceğimiz biri vardı. Artık tek biz değil, Mısra ile Anıl'da mutlu olacaktı. Biz artık hep beraber mutlu olacaktık.

Arabadan inip direk Timuçin'in elini sıkıca tuttum. Dudaklarımı büzerek ona baktım. "Bir erkek çocuğumuz olsa ne güzel olurdu." Dediğimde, Timuçin'in yüzüne keyifsiz bir gülüş yayıldı. "Olur Kızılım." Dediğinde, evimize doğru ilerledik.

Dış kapının önünde, iri yapılı sarışın adamı gördüğünde, kalbimin sıkışması bir oldu. Nefes alamıyordum. Timuçin'in eline kenetli olan, parmaklarımın daha sıkı kavrandığını hissettim.

Yıllar sonra adam geri gelir, elinin tersiyle ittiklerinin değerini anlar. Geri kazanmak ister, sonra bir bakar kazanılacak bir bahis yoktur ortada. Çünkü bahis, gittiği gün bitmiştir. Ve kazanan giden olmuştur. Kazandığı ise kaybettikleridir.

"Nergiz eve girmeni istiyorum." Baş parmağımla Timuçin'in elini okşadım. Sakin olması gerekiyordu. "Sakin ol kocacığım." Dediğimde, Timuçin sinirden koyulaşmış bal rengi gözlerini üzerime dikti. Bakışları yumuşadı, merhametli koca bebek seni!

Saat YönündeWhere stories live. Discover now