(Görüldü.)

---

Akif'ten

Antrenman boyunca kimsenin yüzünde en ufak bir tebessüm dahi oluşmamış, ağızlardan tek kelime çıkmamıştı. Biten antrenmanla beraber soyunma odalarına dahi uğramadan çantasını alan çıkmıştı. Kimsenin tadı yok gibiydi.

Herkes yavaş yavaş salondan ayrılırken kapıdan çıkmak üzere olan Güney'in bakışları seyirci koltuğunda oturan Tolga'ya kaymıştı. Gariban Tolga, elindeki değnekleri sıkı sıkı kavrayıp oturduğu yerden kalkmaya çalışıyordu. Güney, birkaç saniyeliğine bakışlarını üzerinde gezdirdikten sonra başını çevirip kapıdan çıktı.

Güney'in çıkmasıyla ayağındaki sakatlıktan kaynaklı antrenmanlara gelmek gibi bir zorunluluğu olmadığı halde sorumluluk bilinciyle her antrenmana gelen Tolga'nın yanına doğru yaklaşmaya başladım. Gelemeyecek olsa bile haber verecek kadar sorumluluğunu bilirdi. Tolga'yı severdim.

"Yardımcı olayım mı?"

Değneğindeki bakışları konuşmamla hızlı beni bulmuş, gülümseyerek başını iki yana sallayarak reddetmişti. 'Ben hallederim.' diye mırıldanarak ayaklandı. Gülümsemesini karşılık vermeye çalıştığım esnada gözlerim sahada dolandı. Üzerindeki tişörtün ucuyla yüzünden akan terleri silen Buğra soyunma odasına doğru ilerliyordu.

Koluma dokunan elle gözlerim tekrar Tolga'ya çevrildiğinde 'efendim' demiştim. Az önceki yardım teklifim için teşekkür edip 'görüşürüz' diyerek yanımdan geçip yavaş adımlarla kapıya vardı. Bir elini kulpa atıp diğer elini salladıktan sonra salondan ayrıldı.

Kapı kapandığı gibi adımlarım hızla soyunma odasını buldu. Adımlarım o kadar hızlılardı ki gören koştuğumu bile düşünebilirdi. Neye acele ettiğimi bilmiyordum. Sanki acele etmezsem bir şeyleri kaçıracakmış gibi hissettiğimden daha da hızlandım.

Kapının önüne geldiğimde kapıyı tıklatıp araladım. İçeri girerken kaşlarımı çatıp neden tıklattığımı sorguladım. Sanki özel alana giriyordum. Şu sıralar iyice sıyırmıştım. Üzerini çıkartmaya başlayan Buğra'nın bakışlarını üzerimde hissettiğimde düşüncelerimden sıyrıldım.

"Aşkım, soyunmamı izlemek için mi geldin yoksa?"

Sanki cilve yaparmış gibi ilginç bir ton kullanıp sırıttığında tek kaşımı kaldırmıştım. Son ara Buğra'ya fazla mı yüz veriyordum? Kaşlarım bu ihtimalle çatılırken üzerine doğru adımlamaya başladım. Olduğu yerden milim kıpırdamadan ona yaklaşmamı bekleyen adamın sırıtışının her bir adımda daha da genişlediğine şahitlik ediyordum.

"Ben sana çok mu yüz veriyorum Buğra?"

Göğüslerimiz birbirine temas edecek kadar yaklaşıp gözlerinin içine bakarak fısıldadığım cümleyle yüzündeki sırıtışın yavaşça silindiğini gözlemlemiştim. Tamamen yok olduğundaysa bakışlarındaki ifade ürpertmişti.

"Bilmem."

Aldığım kısa cevap beni tatmin etmezken içimi hırs bürümeye başlamıştı. Tek kaşımı tekrar kaldırıp 'ya?' diye mırıldandım. Buğra başını onaylar bir ifadeyle sallarken yutkunduğunda adem elmasının boylu boyunca kıpırdamasına sebep olmuştu. Gözlerim anlık oraya kayıp tekrar gözlerine çıktığında onun gözlerinin de odağının değiştiğini fark etmiştim.

Gözleri, açık bir şekilde dudaklarıma bakarken ikinci bir kez yutkunması sonrası bakışlarını kaçırmasını hiç beklemiyordum. Yüzünde eğreti duran utanmışa benzer ifadesiyle hayrete düştüm. Bu Buğra'yı ilk defa görüyordum ve kelimenin tam anlamıyla bayılmıştım. Artık daha çok sıkıştırma isteğiyle yanıp tutuşuyordum.

AŞKA ÇAĞRI - GAY (YARI TEXTİNG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin