11.BÖLÜM: "DENİZLE TANIŞMA"

En başından başla
                                    

''Şş,'' diye eğdi yüzünü yüzüme doğru. Nefesini artık daha yakınımda hissediyordum fakat dokunamamak aramızdaki mesafenin adıydı. Bizim için de kolay görünen ama tahminimizden daha zor şeyler olduğu aşikardı. ''Öyle söylemek istemedim. Sen güçsüz değilsin, sen gördüğüm en dirayetli insanlardan birisin.'' Gözlerinin gölgesi yüzüme düşmeye devam etti. ''Sadece yalnız kaldın ama...''

''Sorun değil,'' dedim cümlesini bölerek. ''Biliyorum ben kendimi ama teşekkür ederim.''

''Bu ne içindi?''

Gülümsedim ve hafifçe yüzümü yüzüne çevirdim. Koyu yeşil gözleri o kadar güzel parlıyordu ki dokunmak istedim hatta ona sarılmak, onu öpmek istedim. Bir şeyler hissettiğim birine karşı bu kadar yakınken neden duygularımı ifade ederken yalın kelimelerle tasvir edecektim sanki?

''Bilmem, içimden geldi.''

''İçin ne güzel senin öyle,'' diye gülümsedi.

Gülümserken gözlerimi kaçırdım ve bu ummadığım bir tavır oldu. ''Sağ ol.''

''Ne demek.''

Alnım kırıştığında aramızda geçen bu tatlı ama tuhaf sohbetin nereye gideceğini merak etmeye başlamıştım. Yavuz gülümsememi bir kuyruklu yıldızın peşine takılmış gözlerle takip eder gibi, ''Neden gülüyorsun?'' diye sordu.

''Yasak mı?''

''Dur hemen ters yapma ama!''

Daha çok gülümsedim.

''Hoşuna gidiyor değil mi?''

Çabucak ona döndüm ve muzip gülümsemesine karşılık verdim. ''Neyiz biz? İki liseli aşık gibi bu tavırlar falan? Farkında mısın bilmiyorum ama geride bir enkaz bıraktık!''

''Hiç umurumda değil Akça,'' dedi kafasını sallarken. ''Şu an buradasın ya daha mühim bir şey olamaz.''

Dilimle dudaklarımı ıslattım. ''Geri döndüğümüzde nasıl olacak hiçbir fikrim yok.''

''Geri döndüğümüzde her şey başka olacak,'' dedi.

''Ne gibi?''

İç geçirdi ve parmaklarımıza baktı. ''Mesela artık kaçmamıza ve kendimize prangalar vurmaya gerek kalmayacak. İkimiz de özgürüz. Yanlış ya da hatalar yok artık.''

Gözlerim yavaşça parmaklarımıza indiğinde dudağımın kenarını kıvırdım. Parmağında yüzük olmaması beni daha çok şu açıdan mutlu etmişti; onunla konuşurken ya da gözlerine iki saniyeden fazla bakarken yanlış olduğunu bilmek beni çok üzüyordu ve o kıza haksızlık ettiğimi düşünüyordum ama artık iyileşmeye başlamıştım.

''Nasıl oldu?'' diye sordum gelişmeleri merak ettiğim için. ''Çok üzülmedi mi?''

Birkaç saniye duraksadı ve gözleri denize kaydı. ''Tuğçe zaten ona karşı bir his beslemediğimi biliyordu sadece çok iyi rol yaptı. Bu iş evlilikle sonuçlanmayacaktı ben götürebildiğim kadar götürdüm ve ilk kez duygularımı işimi yenerken gördüm. Senin için.''

''Ne işi bu Yavuz?''

''Boş ver,'' dedi. ''Şu an kafan çok dolu belki bir gün anlatırım.''

''Anlatsana.''

''Neyi?''

''Hikayeni.''

Albatros'tu ilk bildiğim adı ve denizde geziyordu. Denizleri bu kadar seven birinin beklediği biri de vardır herhalde.

''Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk kişi yuvadaki öğretmenimdi çünkü benim için gözlerimi açmak demek bu hayatta iyi birilerinin olduğunu bilmek demekti. Tatlı bir kadındı. Yakın zamanda öldüğünü biliyorum ama... Sonra Kalender babamı gördüm baktım bir sürü kardeşim olmuş... Ama en özeli Armağan.'' Armağan'ın özel olduğunu ilk bakışımda anlamıştım. ''Sonra buradayım işte.''

AKÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin