3. BÖLÜM

5.4K 125 14
                                    


Amir ' le en son görüşmemizden beri üç gün geçmişti. Neden olduğunu bilmesem de sürekli onu düşünüyordum. Acaba bu süre zarfında evlenmiş miydi? Kafayı yemek üzereydim. Hiçbir taslak çıkartamamıştım. Bir bahane bulup onunla görüşüp hesap sormak istiyordum. Madem hayatında biri vardı neden bana bu kadar yakın davranmıştı? Kafamda bin bir türlü soru dolaşırken bir mesaj geldi. 

"Merhaba Alin Hanım . Ben Hasan Reşad. Ben Amir Bey ' in asistanıyım. Taslaklarınız bittiyse Amir Bey görmek istiyor." Mesajdan sonra deliye dönmüştüm. Kendisi mesaj bile atma lütfunda bulunmamıştı ve elimde hiçbir taslak yoktu. Ne yapacağımı bilemedim ama Amir ' i de görmek istiyordum. Asistanına neden attığımı bile anlamadığım mesajı yolladım. "Müsaitse bir saate görüşebiliriz.". Mesajı yolladıktan sonra anında pişman oldum. Sadece onu görmek istediğim için kendine kızdım. Asistanı tamam deyince hemen hazırlandım ve otele gittim.

 Amir yine tüm yakışıklılığıyla restoranda oturuyordu. "Hoş geldin." dedi tok bir sesle. "Hoş buldum." dedim ve yüzüne bile bakmadan oturdum. Yanıma eski taslaklarımdan oluşan defteri almıştım. Direkt defteri çıkartarak ona heykel modelleri göstermeye başladım. Ama Amir deftere değil bana bakıyordu. "Ne oldu?" dedim. "Hiç. " dedi. "Aklın nikah işlemlerinde mi? Bir sıkıntı mı var?" diyerek ağzını aramaya çalıştım. 

Gözleri buğulandı. Kafasını hafifçe sağa çevirerek bir şey fısıldandı ama anlamadım. "Pardon?" dedim. "Iıı." diye bir şeyler gevelemeye başladı. "Yok  yok hayır bir sorun yok." dedi. Tedirgin ve gergindi. Aynı şekilde bende öyleydim. Sanki vücudumdaki tüm damarlardaki kanlar o kadar hızlı dolaşıyordu ki her an bayılabilirdim. Neden bunun olduğunu asla anlamıyordum. "Düğün ne zaman" diye istemsizce bir soru sordum. Sana ne aptal ? " , Çalışanlarımla özel hayatımı paylaşmıyorum." dedi sert bir şekilde. Yüzüne boş bir şekilde baktım ve "Ben senin çalışanın değilim!" dedim. Nedense çok sinirlenmiştim. "Biz bu işi yürütemeyeceğiz. Bence birlikte çalışmamalıyız." dedim ve masada ki defterimi toplamaya başladım. 

Elimi tuttu. "Gerginim, yapma." dedi. Nedense karşımdaki sanki masum bir küçük çocuk vardı. Hiçbir şey söylemeden elimdekileri masaya tekrar bıraktım ve yüzüne baktım. Gerçekten gergin gözüküyordu. Çene kasları daha da belirginleşmişti. Onun bu hali beni hem ürküttü hem de kendine çekti. Bir süre sessizce oturduk. Sessizliği bozan o oldu. "Reyyan ile ayrıldık. O yüzden bu konu hakkında konuşmak istemiyorum" dedi. İçimde tuhaf bir mutluluk oluştu. Belli etmemek için elimden geleni yaptım. Engel olmaya çalışsam da tebessümümüm saklayamadım. Amir' de beni görüp hafifçe gülümsedi. "Neyse biz işimize bakalım." dedi gülümseyişine engel olmayarak. "Bir bakabilir miyim?" diyerek defterimi aldı. 

Defterim kemikli elleri arasında kaybolmuştu sanki. Birden defteri masaya benim görebileceğim bir şekilde bırakarak bıyık altından gülümsüyordu. Ne olduğunu anlamadım . Gözlerimi defterime çevirince utançtan kıpkırmızı olmuştum. Amir'in kusursuz yüzünün portresini çizmiştim ve ne zaman çizdiğim hakkında bir fikrim yoktu. Apar topar defteri önüme çekip kapadım. Bir şeyler demeye çalıştım ama kelimelerimi yutuyordum. Birden arkamdan biri yanağıma bir öpücük kondurdu ve "Naber güzellik?" dedi. Atahan'ı kokusundan tanımıştım. Atahan'ı görünce hem şaşırmış hem de mutlu olmuştum. Ama Amir hiç öyle gözükmüyordu. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. Atahan Amir'e elini uzattı ve Amir masadan kalkıp elini sıkıca, hatta fazla sıkıcı tuttu. Gözlerini birbirlerinden ayırmıyorlardı. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Nereden tanışıyorlardı? Amir beni kıskanmış mıydı? Bu saçma düşüncelerden hemen kurtuldum ve sonunda bir cümle kurabildim. "S-siz tanışıyor musunuz?" diye sordum. Atahan hemen yanımdaki sandalyeye otururken konuştu. "Babalarımız iş yapıyor, dün akşam yemeğinde tanıştık." dedi. Amir hala sinirle Atahan'a bakıyordu. Dün yemekte bir şey mi olmuştu? Amir sadece benim duyabileceğim bir şekilde "Maalesef." dedi. 

Amir'in neden Atahan'dan hoşlanmadığını anlayamamıştım. Amir birden Atahan'a sert bir şekilde bakarak tok sesiyle "Sen neden buradasın?" diye sordu. Atahan belli etmese de biraz bozulmuştu. Onu senelerdir tanıyordum. Çok cana yakın birisidir ama sanırım o da Amir'i pek sevmemişti. "Babam Uraza Bey'in yanına çıktı ben de sizi görünce geleyim dedim." dedi. Sonra bana dönerek "Güzelim, işin bittiyse yemek yemeye gidelim mi?" dedi. Gözlerim Amir'e kaydı. Nedense gitme demesini bekledim ama sonra kendime kızdım. Neden böyle bir şey söylesin ki ? Ben onunu için neyim ki? Tam ağzımı açıp konuşacakken Amir "Evet, bitti." diyerek direkt kalktı ve gitti. Şok oldum. Atahan'la oradan ayrıldık ve yemeğe bir yere gittik. Gidene kadar ağzımdan tek kelime laf çıkmamıştı. Belli etmesem de kalbim kırılmıştı. Atahan birden "Neden moralin bozuk söyle bakalım." dedi. İlk başta söylemeyecektim ama Atahan'ın beni çok iyi tanıdığını biliyordum. "İşler yoğun, taslak çıkaramıyorum, okulla işi bir arada götüremiyorum.." diye bir şeyler zırvalamadım ve derin bir sessizlikten sonra "Amir'i düşünmeden edemiyorum." dedim. Ağzımdan çıkar çıkmaz pişman olmuştum. Atahan benim çok yakınımdı birine söylemezdi . Pişman olmam bence kendi hissettiğim duygulardan dolayıydı. Atahan gözlerime sert bir şekilde baktı ve. "Alin. Ondan uzak dur." dedi. "Neden?" diye sordum şaşkınca.

 Cevabından korkuyordum. Kötü birisi miydi ?"Onun hakkından hiç iyi şeyler duymadım." dedi. Kaşlarım çatıldı. "Bence kötü biri değil." dedim. Atahan sinirlenmişti. "Senin iyiliğini düşünüyorum. Çok üzüleceksin Alin." dedi. "Sakin ol şampiyon. Aramızda bir şey yok ki." dedim. Atahan gittikçe daha sinirleniyordu. "Senin gibi güzel akıllı bir kızı bulmuş sence bırakır mı ?" dedi. Nedense mutlu oldum. Amir de benden hoşlanıyor muydu acaba? Hemen konuyu değiştirdim ve okul hakkında konuşmaya başladık. Yemekten sonra Atahan beni eve bıraktı. Annem evde değildi. Hemen yatağıma uzandım ve Amir 'i düşünürken uyuya kaldım.

MÂHÎWo Geschichten leben. Entdecke jetzt