7. bölüm

106 11 3
                                    

ŞİMDİ Kİ ZAMAN DOĞU TÜRKİSTAN


LUNA AKBAY

Bugün F. Dostoyevski'nin şu sözü ile güne başladım. 'Olmam gereken yerden çok uzaktayım, belki de yoruldum bilmiyorum. Öyle karışık, öyle yabancıyım ki, bu aralar kendime bile gelemiyorum...'
Öyle işte iki yer arasında arafta gibiyim birine gidemiyorum diğerine sığamıyorum.

Tam onsekiz yıl koca bir onsekiz yıl kendimi bildim bileli bir tek onu sevdim. Bu takıntılık mı bilmiyorum ama ondan vazgeçemiyorum. Üstelik ondan bi haberken... Pişmanmıyım asla ama yine de insan bilmek istiyor beklenip beklenmediğini. Umarım bu kendime yaptığım ızdırap hakettiğini alır. Aksi halde ben affetsem küçük luna affetmez.

Daldığım yerden, iş arkadaşlarımdan birinin "Luna acile ağır yaralı bir hasta gelecek acele et kapıya gidiyoruz" diyip hızla gitti. Bende hemen ardından kendimi toparlayıp koşar adım çıktım.

Genelde hep böyle olur kendimi boşladığım her vakit Uras'ı düşünmekle onun bilinmezliği ile dertleniyorum. Bu bazen dayanılmaz bir hâl alıyor o yüzden kendimi daha çok işime veriyorum. Şuan stajyer'im bu son yılım hayalimde Türkiye'de eğitim almak vardı ama gerçekler şehir dışına dahi çıkamamak:)

Saat'in 16: 58 olduğunu görünce sırıttım. Üzerimdeki önlükten kurtulmak için soyunma odasına koştum. "Tam 17:00 da kapının önünde olmazsan yarın kötü bir gün geçireceksin" diye kendime mırıldandım. Odadan çanta mı da alıp çıktım. Kapının önüne kendimi attığımda saat 17:00 idi "işte bu be" diye gülerek eve gitmeye başladım. Yarın güzel bir gün geçireceğim.

Kapıyı açmam ile annemin, "Ayakkabılarını indirme önce git bi ekmek al gel" diye bağırdı mutfaktan.

"Ama anne çok yorgunum ve neden gelirken arayıp söylemedin ki"

"Bişey olmaz kızım daha gençsin hadi bı koşu al gel baban gelmeden"

"Kocaman kız olmuşum hâlâ şu markete ben gidiyorum. Hem niçin babamı arayıp o gelirken almıyor?"

"Amma söylendin be bırak gitme ben giderim" dedi tiriple sanki bilmiyoruz giderse günlerce burnumdan getireceğini.

"Tamam anne ben giderim. Babama kıyamıyorsun ama kızına kıyıyorsun"

"Adam çok yoruluyor vicdansız" diye bağırdı ardımdan.

Tekrar eve oyalanarak salına salına döndüm eve babam ile aynı anda girdik. "Günün nasıl geçti baba" dedim bu ara çok yoğun gerçekten ve o kadar sıkıntılı ki geceleri dahi uyumuyor sürekli çalışma odasında. Bu hâli gerçekten çok üzüyor hem annemi hem beni.

"İdare ediyoruz kızım seninki nasıl geçti çok yoruluyor gibisin" gülmek için kendini zorlayarak. Gerçek olmadığını anlıyorum ama.

"İdare ediyoruz be kaptan" dedim sırıtarak.

Oda sadece ön dişleri gözükecek kadar güldü.

Biz salona geçerken annem mutfaktan bağırdı "kızım niye bu kadar geç kaldın? sana diyorum acele et sen uyuşuk haraket ediyorsun nasıl doktor oldun bu uyuşuklukla ben anlamiyorum ki"

Ben göz devirirken babam güldü.
" Baharım Sence de fazla üzerine gelmiyor musun kızımızın? Dedi babam mutfağa doğru.

Babamın sesini duyan annem hızla mutfaktan çıktı 32 diş sırıtarak babama " Ah er'im hoş geldin" dedi sarılarak.

Babamda aynı şekilde sırıtarak saçının üzerinden öptü. Bunlar birbirlerini benden daha çok seviyorlar ve bu hiç hoş değil.

Kaşlarımı çatarak "sen bana sarılmadın dedim babama bakarak sende bana böyle hoş geldin demedin gözlerimi anneme çevirerek. Bu evde inanılmaz bir ayrımcılık var.

Düşler Kapanı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin