5.6-Arkadan Bıçaklayan-

Mulai dari awal
                                    

Midem bulanıyordu. Her an kusacak gibiydim. Hanks ve Fiona önümde flörtleşmeye devam ederken gelinliğime baktım. Eteklerinin bir kısmını kesmişlerdi. Gelinliğin yaka kısmında bir kaç damla kan lekesi vardı. Bu kan alnımdan akmıştı. Boynumda da biraz kan izleri vardı ama çok belirgin değildi.

Araba durduğunda Hanks ayağa kalkıp kolumu sıkıca tuttu.
"Nereye?" dedim çıkabilecek en sert sesimle. "Yürü." dedi dişlerinin arasından. Oflayıp yüzüne bakınca kolumdan çekerek beni ayağa kaldırdı.

Adeta sürükleyerek arabadan indirdi.

Fiona arkamızdan inerken önümdeki devasa bahçeye baktım. Bahçe aşırı büyüktü. Sanki dev bir ormanı bahçe olarak kullanmışlardı. Dev bir kale vardı. Kalenin uçları devasa ağaçların arasından gözüküyordu.

Arkamızda duran araba hiç birşey demeden tekrar hareketlendi ve gözden kayboldu. Gözlerimi arabadan, kaleye çevirince buradaki kalenin devasa olduğunu farkettim. Üstelik çok korkunçtu. Demir parmaklıklardan oluşan bahçe kapısı vardı. Bahçenin etrafına demirler konulmuştu. Demirlerin uçlarına ise dikenler konulmuştu ve çok korkunç gözüküyordu.

Hava neredeyse kararmak üzereydi ve bulunduğumuz alan fazla güneş almıyordu. Bu yüzden ağaçların arası karanlıktı. Sadece yaprakların arasından sızan küçük güneş ışıkları ile biraz aydınlanıyordu.

Yutkundum. Bu sırada Hanks kolumu çekiştirerek demir parmaklıklardan oluşan bahçe kapısının önüne getirdi. Fiona bahçe kapısını açtı ve Hanks ile kapıdan girdik. Bu devasa yerden nasıl kaçacaktım?

"Oldukça eğlenceli bir gece olacak değil mi?" diye fısıldadı Hanks. Nefretle yüzüne bakıp yürüdüm. Makasın sivri ucu göğsüme hafiften batınca dişlerimi sıktım. Pek iyi bir çözüm yolu olmamıştı sanırım.

Kalenin önüne gelince ise durdum. Sağ tarafımda ahır tarzında birşey vardı. Olası bir durumda buraya saklanabilirdim.

Önümdeki kaleye baktım. Genellikle böyle devasa kalelerde onlarca gizli çıkış olurdu. Burada da öyle olmasını umdum ama çıkışları bulmak epey zamanımı alacaktı.

"Kaleyi beğendiysen kalan kemiklerini bu bahçeye gömebilirim." diye mırıldandı Hanks. Göz devirdim. Eğer bant olmasaydı çok şey söylerdim ama bant yüzünden dudaklarımı aralayamıyordum.

Kalenin içine girdiğimizde ise ürkütücü duran aile resimleri karşıladı bizi. Hepsi fazla korkunçtu. Her yerde mumlar vardı. Bazı yerler gaz lambaları ile aydınlatılmıştı. Ve kale tertemizdi.

Önümüzden elinde süpürge ile siyah elbiseli kadın geçince başımı çevirip ona baktım. Siyah saçlarını topuz yapmıştı. Elbisesi dizlerinin epey üstündeydi. Giydiği askılı elbiseyi görünce içim üşüdü. Bu soğuk kalede nasıl donmadan durabiliyordu?

Fiona bize yetişip Hanks'a baktı. "Akşam yemeğine kadar şunu ne yapacağız?" dedi beni işaret ederken. Hanks omuz silkip merdivenleri çıkmaya başladı. Beni tuttuğu için bende onunla çıkmaya başladım. Fiona da eşlik ederken Hanks konuştu.

"Yatak odasının yanındaki boş odaya bağlarım." Şaka mıydı bu? Beni ciddi ciddi oraya mı bağlayacaklardı?

Merdivenlerin sonuna gelince koridorda yürümeye başladık. Üçümüzün de adım sesleri yükseliyordu. Daha çok benim ayaklarımın sürtünmesi duyuluyordu.

Ormandaki Avcı 1: Vampir'in Aşkı (Düzenleniyor)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang